31 Ağustos 2003 21:00
Julius Fucik 100 yaşında
DİĞER HABERLER
"Gerçek yaşamda izleyici yoktur herkes katılır yaşama. Faşizme ve savaşa karşı uyanık olalım. Sosyalizm kazanacak..." diye sesleniyordu Julius Fucik, işkence tezgahında. 23 Şubat 1903'de Prag'da doğdu Fucik.
Onu halkına ve davasına böylesine bağlayan işçi sınıfı ve halkların kazanacağına duyduğu güven ve Marksizme olan sarsılmaz inancıydı. Bir tarafta insanlığa düşman faşizm ve kapitalizm, diğer tarafta faşizm ve kölelikten kurtuluş mücadelesi.
Babası bir çelik işçisiydi ve on yaşındayken Plzen'e taşınmışlardı. Fuçik henüz 12 yaşında bir orta okul öğrencisi iken, çıkmasına ön ayak olduğu gazetede (Slovan) sosyal gelişmelere ilişkin haber ve yorumlar, ekmek için çıkarılan karneler, kültür-sanat vs. üzerine bilgileri yayınlayarak gençleri aydınlatmaya çalışır. Onbeşine geldiğinde o artık tam anlamıyla gazeteci olmuştu. İşçi yaşamı ve mücadeleleriyle ilgili haberlere öncelik veriyordu.
Edebiyata yöneliş Fuçik, Çekoslovakya'nın 1918 de bağımsızlık ilanını büyük bir coşku ile karşılar. Edebiyata yönelir, Çek yazarların neredeyse tamamını, dünya edebiyatında seçmeleri yoğun bir biçimde okur ve araştırmaya başlar. 1920 de yüksek öğrenim için tekrar Prag'a döner. Aynı dönem sosyal demokrat partiye üye olup sol kanadında yer alır. Ertesi yıl Komünist Partisi'ni kuranlarla birlikte hareket eder. Okulu bitirdikten sonra 'Kmen' adlı dergide redaktör olarak çalışmaya başlar. Aynı dönem Komünist Partisi'nin kültürel çalışmalarından sorumlu olur. Yalın bir dille yazdıklarıyla, olaylar hakkındaki yorumlarıyla edebi çevrelerde beğeni kazanır. Partinin yayın organı "Rude Pravo" daki çalışmaları siyasi polisin dikkatini çeker. Değişik gerekçelerle defalarca gözaltına alınır. Polisin amaçları bellidir. Fucik'in etkileyici ajitatörlüğünden ve yazdıklarından hareketle onu "Tvorba" dergisinin sorumlu redaktörlüğünden ve Most bölgesindeki madencilerin grevinden uzak tutmak isterler. Ancak Fucik, engelleme çalışmalarını boşa çıkararak işçilere yönelik faaliyetlerini sürdürür.
Sovyetler Birliği'nde Sovyetler'deki sosyalist inşayı daha yakından gözlemleyip dergiye yansıtmak için 1930'da dört aylığına Moskova'ya gider. Geri döndüğünde işçi sınıfı davası ve Sovyetler aleyhine yapılan toplantıların korkulan ateşli tartışmacısıdır. 1934'de Sovyetler'e tekrar gider ve bu kez orada iki yıl kalır. En ücra köşelere kadar Sosyalizmin yurdunu baştan başa dolaşarak ropörtajlar yapar. İnsanlarla iç içe denebilecek derecede yakınlık kurar, işçilerin, emekçilerin görüşlerine başvurur. Sosyalizmin uygulamalarına ilişkin tartışmalar, Çekoslavakya'da sürmektedir. Fuçik, bu tartışmalarda Sovyetler'deki izlenimlerini de aktararak sosyalizmin gerçekliğini ve temel niteliğinin önemini anlatarak Alman faşizminin insanlık için büyük tehdit oluşturduğunu ve savaşın gelmekte olduğuna dikkat çeker; aksi tartışmaların işçi davasına zarar vererek insanlığı yok oluşa sürükleyen faşizm tehdidini örteceğini söyler. Bu arada Nazilerden kaçıp Çekoslavakya'ya sığınan Alman anti-faşistleriyle röportajlar yayınlayarak emekçileri uyarmaktadır.
Yeraltı yılları Hitler 1938'de Avusturya'yı işgal ettiğinde sıranın daha Çekoslovakya'ya geleceği gün gibi belliydi. Nitekim çok geçmeden 1939 Mart'ında faşistler Çekoslavakya'yı işgal ettiler. Komünistlere yönelik saldırılar artık Alman Nazilerince yürütülüyordu.. Her yerde gestapo işkencehaneleri açılıyordu. Tutuklanmaların ardı arkası gelmiyordu. Bu koşullarda Fucik yeraltı yaşamına geçti. Yeraltı yaşamında bildiriler çıkarılması ve partinin yayın organının yayınlanması çalışmasına aktif olarak katıldı. İşgal boyunca partinin direnişi örgütleme mücadelesinde yayınlar önemli rol oynadı. Fucik'in kaleme aldığı "Bakan Göbbels'e açık mektup" ve "Biz hepimiz Hitler'e karşı savaş halindeyiz" yazıları ile antifaşist mücadelenin yalnız komünistlerin işi olmadığını, dürüst yurtseverlerin, demokratların, bilim adamlarının da sorunu olduğu gerçeğinin kabul görmesini sağladı. Bir süre ailesi ile birlikte Chotimere gider. Prag'a gidip gelmektedir. 1941'de Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin tutuklanması üzerine, merkez komite üyeliği sorumluluğunu üstlenir. Ve 24 Nisan 1942'de Fuçik yoldaşlarıyla birlikte bir buluşmada gestapo tarafında yakalanır. "Korkunç ve ateşli olan gerçeğin kendisi idi, belki üç kere, belki on kere beni işkence tezgahına taşıdılar. İşkenceciler dinlenmek istediklerinde yada başkası ile uğraştıklarında beni bırakıyorlardı. Sürekli yalınayaktım ve yerdeki beton parçaları parçalanan tabanımı soğutuyor bu da bana iyi geliyordu.Bunları hatırlıyorum.." 1943 Nisan'ında Prag/Pankrac cezaevinde bir gardiyanın yardımıyla anılarını yazmaya başladığında, böyle diyordu yakalandığı gece için. Anılarını binbir türlü zorluk altında yazmayı sürdürür. Kolinski adlı Çek gardiyan yazıları tek tek dışarıya ulaştırır. Pankrac Hapishanesi'ndeki direnişçi tutumu, işkencecilere meydan okuyuşu, geleceği kazanmaya olan inancı dilden dile dolaşır. Bundan korkan faşistler onu yargılamak üzere Berlin'e getirirler.
İdam edildi Çek halkının yiğit evletlarından Julius Fucik, 8 Eylül 1943'de Plötzensee Cezaevi'nde asılarak idam edildi. Kendisi gibi bir direnişçi olan karısı Augustina Fuçik de o sıralar Ravensbrück deki kadın toplama kampında yaşam mücadelesi veriyordu. "Kurtarılmış anayurduma döndüğümde, tıpkı, Alman kuşatmacıları tarafından sürüklenip sayısız işkence cehennemine atılan, kocalarını, karılarını, çocuklarını, baba ve analarını arayan binlerce insan gibi bende durmadan kocamı aradım" diyen Augistina, kocasının idam edildiğini, Hitler faşizminin 1945 Mayıs'ında kesin yenilgiye uğramasından sonra, öğrenir. Çok genç yaşta kendini işçi sınıfı davasına vermiş bu yiğit ve inançlı insanın cezaevinde yazdıkları çok sonraları karısı tarafında toplanarak kitap haline getirildi. "Darağacından Notlar" diye basımı yapılan kitap yaklaşık doksan dile çevrilir ve 20.yüz yılın en çok basılan kitabı ünvanını alır. Ülkemizde basımı yapılan kitabı günümüzün mücadeleci genç işçileri okumalıdır. Yalın tertemiz ve anlaşılır bir dille yazılan kitapta öğrenilicek çok şey var. "Kendi geleceği dosdoğru ölümü gösterirken başkalarına güzel geleceği gösteren, onları oraya yönelten' bir yoldaştı diye belirtiyor Samuel Sillen, onun için. Bu yıl Julius Fucik'in 100. doğum yılı olmasının yanısıra idam edilişinin de 60. yılı. Kimi insan sadece yaşadığı döneme tanıklık etmekle kalmaz ölümünde sonrada yaşadıkları ve pratiğiyle insanlığın geleceği açısında ışık saçmaya devam eder. Kendini işçi sınıfının kurtuluşu davasına adamış insanların ortak ruhudur Julius Fuçik...
Edebiyata yöneliş Fuçik, Çekoslovakya'nın 1918 de bağımsızlık ilanını büyük bir coşku ile karşılar. Edebiyata yönelir, Çek yazarların neredeyse tamamını, dünya edebiyatında seçmeleri yoğun bir biçimde okur ve araştırmaya başlar. 1920 de yüksek öğrenim için tekrar Prag'a döner. Aynı dönem sosyal demokrat partiye üye olup sol kanadında yer alır. Ertesi yıl Komünist Partisi'ni kuranlarla birlikte hareket eder. Okulu bitirdikten sonra 'Kmen' adlı dergide redaktör olarak çalışmaya başlar. Aynı dönem Komünist Partisi'nin kültürel çalışmalarından sorumlu olur. Yalın bir dille yazdıklarıyla, olaylar hakkındaki yorumlarıyla edebi çevrelerde beğeni kazanır. Partinin yayın organı "Rude Pravo" daki çalışmaları siyasi polisin dikkatini çeker. Değişik gerekçelerle defalarca gözaltına alınır. Polisin amaçları bellidir. Fucik'in etkileyici ajitatörlüğünden ve yazdıklarından hareketle onu "Tvorba" dergisinin sorumlu redaktörlüğünden ve Most bölgesindeki madencilerin grevinden uzak tutmak isterler. Ancak Fucik, engelleme çalışmalarını boşa çıkararak işçilere yönelik faaliyetlerini sürdürür.
Sovyetler Birliği'nde Sovyetler'deki sosyalist inşayı daha yakından gözlemleyip dergiye yansıtmak için 1930'da dört aylığına Moskova'ya gider. Geri döndüğünde işçi sınıfı davası ve Sovyetler aleyhine yapılan toplantıların korkulan ateşli tartışmacısıdır. 1934'de Sovyetler'e tekrar gider ve bu kez orada iki yıl kalır. En ücra köşelere kadar Sosyalizmin yurdunu baştan başa dolaşarak ropörtajlar yapar. İnsanlarla iç içe denebilecek derecede yakınlık kurar, işçilerin, emekçilerin görüşlerine başvurur. Sosyalizmin uygulamalarına ilişkin tartışmalar, Çekoslavakya'da sürmektedir. Fuçik, bu tartışmalarda Sovyetler'deki izlenimlerini de aktararak sosyalizmin gerçekliğini ve temel niteliğinin önemini anlatarak Alman faşizminin insanlık için büyük tehdit oluşturduğunu ve savaşın gelmekte olduğuna dikkat çeker; aksi tartışmaların işçi davasına zarar vererek insanlığı yok oluşa sürükleyen faşizm tehdidini örteceğini söyler. Bu arada Nazilerden kaçıp Çekoslavakya'ya sığınan Alman anti-faşistleriyle röportajlar yayınlayarak emekçileri uyarmaktadır.
Yeraltı yılları Hitler 1938'de Avusturya'yı işgal ettiğinde sıranın daha Çekoslovakya'ya geleceği gün gibi belliydi. Nitekim çok geçmeden 1939 Mart'ında faşistler Çekoslavakya'yı işgal ettiler. Komünistlere yönelik saldırılar artık Alman Nazilerince yürütülüyordu.. Her yerde gestapo işkencehaneleri açılıyordu. Tutuklanmaların ardı arkası gelmiyordu. Bu koşullarda Fucik yeraltı yaşamına geçti. Yeraltı yaşamında bildiriler çıkarılması ve partinin yayın organının yayınlanması çalışmasına aktif olarak katıldı. İşgal boyunca partinin direnişi örgütleme mücadelesinde yayınlar önemli rol oynadı. Fucik'in kaleme aldığı "Bakan Göbbels'e açık mektup" ve "Biz hepimiz Hitler'e karşı savaş halindeyiz" yazıları ile antifaşist mücadelenin yalnız komünistlerin işi olmadığını, dürüst yurtseverlerin, demokratların, bilim adamlarının da sorunu olduğu gerçeğinin kabul görmesini sağladı. Bir süre ailesi ile birlikte Chotimere gider. Prag'a gidip gelmektedir. 1941'de Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin tutuklanması üzerine, merkez komite üyeliği sorumluluğunu üstlenir. Ve 24 Nisan 1942'de Fuçik yoldaşlarıyla birlikte bir buluşmada gestapo tarafında yakalanır. "Korkunç ve ateşli olan gerçeğin kendisi idi, belki üç kere, belki on kere beni işkence tezgahına taşıdılar. İşkenceciler dinlenmek istediklerinde yada başkası ile uğraştıklarında beni bırakıyorlardı. Sürekli yalınayaktım ve yerdeki beton parçaları parçalanan tabanımı soğutuyor bu da bana iyi geliyordu.Bunları hatırlıyorum.." 1943 Nisan'ında Prag/Pankrac cezaevinde bir gardiyanın yardımıyla anılarını yazmaya başladığında, böyle diyordu yakalandığı gece için. Anılarını binbir türlü zorluk altında yazmayı sürdürür. Kolinski adlı Çek gardiyan yazıları tek tek dışarıya ulaştırır. Pankrac Hapishanesi'ndeki direnişçi tutumu, işkencecilere meydan okuyuşu, geleceği kazanmaya olan inancı dilden dile dolaşır. Bundan korkan faşistler onu yargılamak üzere Berlin'e getirirler.
İdam edildi Çek halkının yiğit evletlarından Julius Fucik, 8 Eylül 1943'de Plötzensee Cezaevi'nde asılarak idam edildi. Kendisi gibi bir direnişçi olan karısı Augustina Fuçik de o sıralar Ravensbrück deki kadın toplama kampında yaşam mücadelesi veriyordu. "Kurtarılmış anayurduma döndüğümde, tıpkı, Alman kuşatmacıları tarafından sürüklenip sayısız işkence cehennemine atılan, kocalarını, karılarını, çocuklarını, baba ve analarını arayan binlerce insan gibi bende durmadan kocamı aradım" diyen Augistina, kocasının idam edildiğini, Hitler faşizminin 1945 Mayıs'ında kesin yenilgiye uğramasından sonra, öğrenir. Çok genç yaşta kendini işçi sınıfı davasına vermiş bu yiğit ve inançlı insanın cezaevinde yazdıkları çok sonraları karısı tarafında toplanarak kitap haline getirildi. "Darağacından Notlar" diye basımı yapılan kitap yaklaşık doksan dile çevrilir ve 20.yüz yılın en çok basılan kitabı ünvanını alır. Ülkemizde basımı yapılan kitabı günümüzün mücadeleci genç işçileri okumalıdır. Yalın tertemiz ve anlaşılır bir dille yazılan kitapta öğrenilicek çok şey var. "Kendi geleceği dosdoğru ölümü gösterirken başkalarına güzel geleceği gösteren, onları oraya yönelten' bir yoldaştı diye belirtiyor Samuel Sillen, onun için. Bu yıl Julius Fucik'in 100. doğum yılı olmasının yanısıra idam edilişinin de 60. yılı. Kimi insan sadece yaşadığı döneme tanıklık etmekle kalmaz ölümünde sonrada yaşadıkları ve pratiğiyle insanlığın geleceği açısında ışık saçmaya devam eder. Kendini işçi sınıfının kurtuluşu davasına adamış insanların ortak ruhudur Julius Fuçik...
Evrensel'i Takip Et