23 Temmuz 2003 21:00
Perihan Mağden'in Refakatçi'si
Perihan Mağden, kırk yaşında "şöhreti" yakalayan yazarlardan. Benim için o "Mutfak Kazaları"nın şairi. Bileğini kesmeye hazır, bunalmış bir evkadının başarılı sözcüsü. Romanları beni hep şaşırtıyor. Şaşırtmak için yazılmıyor oysa. Köşe yazıları da şaşırtıyor. Kimi zaman ciddi, kimi zaman yaşamın dalgasında. Hele İstanbul'dan, Fransız ruh sağlığı hastanesi "La Paix"ten söz etti mi. Benim bildiğim İstanbullu "Bakırköylük olacağım " der kısadan. Ama koca holdingin Playboy kökenli genel yönetmeni "bir iki köşe yazarından biri" diye buyurmuş. Yargılamak bana düşmez. Okurları karar versin! Tiryakileri düşünsün.
Şu günlerde "İki Genç Kızın Romanı" filme çekiliyor. Hani şu kibar fahişe ile pek saf ve beceriksiz güzel kızı, emekçi ana baba ile pek becerikli şişman kızı ile ilgilenen roman. Bu iki kız arasında aşka pek benzeyen bir şeyler vardır ve bir sürü delikanlı öldürülür arada. Kızın Boğaziçi Üniversitesi'ni kazanışı, ülkücü ağabeyi filan da var ya... Gerekmez.
Refakatçi aranıyor Bunca giriş cümlesi Mağden'in yeni romanı "Refakatçi"den nasıl söz edeceğimi bilememekten belki. "Refakatçi", eskiden gazetelerde ilanla sık aranan bir tür bakıcının adıdır. Gezilerde yaşlı hanımlara ve beylere eşlik ve yardım edecek bir tür hizmetçi ya da bakıcı. Böyle bir bakıcı, bir gemi ile Avrupa turunda bir zengin çocuğuna "refakat " ederse neler olur? Çocuk hem alkolik hem hapçıdır. Üstelik uyurgezerdir. Babası intihar etmiş, anası derdinden diyar diyar geziyor. Çocuğa refakatçi dışında mürebbiye benzeri bir ecnebi göz kulak oluyor. Gemide Türkan Şoray'ı pek hatırlatan bir ünlü artist Parvati Noran, onun favorileri kır, ince bıyıklı sevgilisi. Parvati'yi o meşhur etmiş. Ünlü bir erkek yazar, ünlü yazarın erkek sevgilisi...Ayrıca bir Amerikalı erkek yazar da mevcut.
Dalga geçmenin bu kadarı Romanı, birinci şahıs anlatımıyla refakatçi aktarıyor. Pek yaratıcı ve uçuk bir kişilik olduğundan öyle bir dille öyle bir anlatıyor ki... Dalga geçmenin bu kadarı biraz fazla diyorsunuz. Perihan Mağden'in dille mi, okurla mı, roman fikriyle mi dalga geçtiği bellisiz bu anlatısı, Osmanlıca'nın da "ihyasını" gerçekleştirmiş. Romandan bir iki satır alıntılayarak, Perihan Mağden'in anlatımından okurlarımızın yararlanmasını sağlayalım: "Şehrin, çirkin bir söz gibi ruhumun derisini dağladığı günler... Kötü tesadüfler yakamı bırakmıyor, parasızlık canımı sıkıyor, çocukluk anılarım ölümsüz caniler gibi uykularımı deşiyorlar. Bütün bunlara nasıl karşı koyacağımı bilemiyorum; nasıl katlanacağımı ise bilmem gerekmiyor. Bunalıyorum. Huzursuzum. Sanki içimde bana kapılarını açmamakta direnen bir ülke taşıyorum. Uzun zaman oldu; çok mu yalnız kaldım?" Bu satırlar romanın ilk sayfasının ilk paragrafı. Devam edip etmemek sizin seçiminiz!
Refakatçi aranıyor Bunca giriş cümlesi Mağden'in yeni romanı "Refakatçi"den nasıl söz edeceğimi bilememekten belki. "Refakatçi", eskiden gazetelerde ilanla sık aranan bir tür bakıcının adıdır. Gezilerde yaşlı hanımlara ve beylere eşlik ve yardım edecek bir tür hizmetçi ya da bakıcı. Böyle bir bakıcı, bir gemi ile Avrupa turunda bir zengin çocuğuna "refakat " ederse neler olur? Çocuk hem alkolik hem hapçıdır. Üstelik uyurgezerdir. Babası intihar etmiş, anası derdinden diyar diyar geziyor. Çocuğa refakatçi dışında mürebbiye benzeri bir ecnebi göz kulak oluyor. Gemide Türkan Şoray'ı pek hatırlatan bir ünlü artist Parvati Noran, onun favorileri kır, ince bıyıklı sevgilisi. Parvati'yi o meşhur etmiş. Ünlü bir erkek yazar, ünlü yazarın erkek sevgilisi...Ayrıca bir Amerikalı erkek yazar da mevcut.
Dalga geçmenin bu kadarı Romanı, birinci şahıs anlatımıyla refakatçi aktarıyor. Pek yaratıcı ve uçuk bir kişilik olduğundan öyle bir dille öyle bir anlatıyor ki... Dalga geçmenin bu kadarı biraz fazla diyorsunuz. Perihan Mağden'in dille mi, okurla mı, roman fikriyle mi dalga geçtiği bellisiz bu anlatısı, Osmanlıca'nın da "ihyasını" gerçekleştirmiş. Romandan bir iki satır alıntılayarak, Perihan Mağden'in anlatımından okurlarımızın yararlanmasını sağlayalım: "Şehrin, çirkin bir söz gibi ruhumun derisini dağladığı günler... Kötü tesadüfler yakamı bırakmıyor, parasızlık canımı sıkıyor, çocukluk anılarım ölümsüz caniler gibi uykularımı deşiyorlar. Bütün bunlara nasıl karşı koyacağımı bilemiyorum; nasıl katlanacağımı ise bilmem gerekmiyor. Bunalıyorum. Huzursuzum. Sanki içimde bana kapılarını açmamakta direnen bir ülke taşıyorum. Uzun zaman oldu; çok mu yalnız kaldım?" Bu satırlar romanın ilk sayfasının ilk paragrafı. Devam edip etmemek sizin seçiminiz!
Evrensel'i Takip Et