22 Eylül 2011 11:24

Mitoloji ve İnsan

"Mitler zihnin gerçekleridir, olayların kurgusunda kendini gerçekleştirmiştir." der Antropolog Maya Deren. Kendimizle ilgili gerçeklerin ilahi efsanelere metaforu... İhtiyaç duyulan, sığınılan doğaüstü varlıların mistik hikayeleri... Doğayı anlama ve doğayla bütünleşmemizi sağlayan kutsal düşler...

Mitolojinin kompleks yapısı, birçok mecazlarla yüklüdür. Bu çok katmanlı anlam yapılarının bazıları dine, bazıları estetiğe, bazıları ise pratiğe yöneliktir. İçinde bulunulduğu toplumun gereksinimleri doğrultusunda şablonlaşan efsaneler, o kültürün her açıdan numunesi olarak da algılanabilir. Dolayısıyla bu gereksinimler binlerce Tanrı ve Tanrıçanın, rüyalardan gerçeğe evrimiyle vücut bulur. Örneğin Romalı bir koca mükemmel bir evlilik hayatı için 8 tanrıya ihtiyaç duyar. Bunlar; çifti evlendiren Jugatinus, gelini eve getiren Domidicus, gelinin yerini belirleyen Domitius, gelini evde tutan Manturna, gelinin kuşağını çözen Virginiensis, kocasının isteği için onu yönlendiren Subigus, boyun eğdiren Prema ve cinsel ilişkiyi sağlayan Pertunda'dır. Modern algı bu yaratımı alaylı karşılayabilir ama bu davranışın temelinde, toplumsal yapı ve düzenin kutsallıkla somutlaştırılması yatar. Lakin mitolojinin birincil görevi elbette ki evreni, insanları ve hayvanları -varoluşu- spiritüel olgularla somutlaştırarak, kendi doğası üzerine bilinçli olmayı hedefler. Dolayısıyla doğanın gizleri kutsal algılarla çözümlenmeye başlar. Astronomide eksen sapmasının farkına varan İnkalar, buna nedenler yüklemeye başlarlar. Bunların en ilginci kuşkusuz Güneş ve yıldızların savaştığı düşüncesidir. Kuzeydoğu Amerikalı İroqnois ve Algonquin halkları ise bir kaplumbağanın tepesinde yaşadıklarına ve her hareketinin sonucunda depremlerin meydana geldiğine inanırlardı.

Evren ilk insanlardan günümüze dek hala muğlak ve kendi sırrını korumaktadır. Antik Mısır inanışında, zaman başlamadan önce –her şeyin su olduğu çağda- yaratıcı; kozmik bir yılan formunda dinlenirmiş. Bu yılan zamanın sonsuz yenilenmesinin sembolü olan kuyruğunu ısırır ve kendini yaratıcı Güneş Tanrısı Ra' ya dönüştürerek yaşamı başlatırmış.

Kendi varlığımıza dair de binlerce mitler yarattık ve kendimizi ilahlaştırdık. Bunların en başatlarından biri, yıldızlardan gelmiş olduğumuz ve dünya yok olduktan sonra tekrar yıldızlara döneceğimiz inanışıdır. Bu kozmiksel mit; Kuzey Amerika'nın Pawneeler toprak localarına da yansır. Bu localar evrenin minyatür birer modeli formunda yapılanmıştır. Kaliforniyalı Achumawiler ise bir sel felaketinden sonra tüm ilk insanların hayvanlara dönüştüğüne ve sonrasında bu hayvanlardan tekrar türediğimizi varsaymışlardır. Slovenya mitlerinde ise insanın yaratımı kazayla oluşmuştur. Tanrı evreni yaratırken öylesine yorulur ki alnından damlayan ter damlalarıyla ilk insanlar oluşur.

Evrensel bilgi ise Yüce Odin’le keşfedilir. İskandinav Tanrı sonsuz bilgiye ulaşmak için tek gözünden feragat ederek kör kalır. Hayat Ağacı’nda günlerce aç ve susuz asılı kalmasının ardından sonsuz bilgiye ulaşır. Odin salt bilginin simgesidir. Bilgiye ulaşımın, kişinin kendinden ödün vermesiyle elde edileceğinin kutsal vurgusudur. Sümer Tanrıçası İnanna miti ise bu varyasyonun bir başka örneğidir. Dişiliğin gücünü ve gizemini temsil eder. Tanrıça, yeraltı dünyasına iner ve tanrıçanın yeryüzüne tekrar çıkması için bir koşul vardır; yeraltı dünyasında tanrıçanın yerini alacak bir başkasını bulması gereklidir. Ve Tanrıça İnanna böylelikle onu terk eden kocası Dumuzi'yi yeraltı dünyasına mahkum eder.

İyi ve kötünün savaşı... Bilge Pers Tanrı Ahura Mazda, insanın içinde ve tüm yaratılışta işleyen iyi zihni yaratır. Ama kötü ikiz kardeşi Ahriman iblisleriyle ona saldırarak, dünyaya; açlık, felaket, acı, şehvet ve ölüm getirir...

Bu mitsel hikayeleri günümüze uyarlamak pek de zor olmasa gerek. Zira tüm mecazlarla bizler kendimize anlatılmaktayız. "1519 da İspanyol orduları -Cortes önderliğinde- Meksika' ya varmadan aylar öncesinde, Aztek Krallığı’nda uğursuz kehanetler dolaşmaktaymış. Avcılar Kral Montezuma' ya başında bir aynayla bir kuş getirmişler; bu aynada cennetler görülebilirdi ama Kral aynaya baktığında tek gördüğü sadece bir sürü eli kanlı, silahlı adamlardı."

Evrensel'i Takip Et