24 Ağustos 2002 21:00
Yanık sesli yoksulların umudu
altın mikrofon
Taşra kentlerindekileri hatırlatan küçük bir işhanı; hanın içinde, üçüncü katta küçük bir oda. Duvarlarda, ünlülerin çerçevelenmiş imzalı fotoğrafları ve gazete kupürleri asılı. Kirli camlarda afişler var: "İstanbul'da ilk defa! Altın Mikrofon Ses Yarışması"
Burası yarışmayı düzenleyen Şahin Müzik Tanıtım Ajansı'nın Zeytinburnu'ndaki bürosu. Ajans sahibi Kemal Şahin, odanın büyük bir kısmını kaplayan masasında oturmuş, gelen telefonları cevaplıyor:
"Yerimiz Zeytinburnu'nda Adliye'nin hemen karşısında"
....
"Ama başvurmak için buraya gelmeniz gerekiyor, görüntüye bakmalıyız"
Telefon konuşması daha bitmeden, uzun boylu zayıf genç bir adam, Aytaç Gençaslan içeri giriyor. Merdivenleri koşarak çıkmış, soluk soluğa. İçeri girer girmez kapının yanındaki sandalyeye oturuyor. Sonra eliyle alnındaki terleri siliyor. Şahin, telefonu kapatır kapatmaz da soruyor: "Yarışma için başvuru buradan mı yapılıyor?"
Şahin, "Evet" deyip gerekli bilgileri sıralamaya başlıyor fakat konuşması telefonla bölünüyor. Bir kadın şarkı söyleyip telefonu kapatıyor; her gün onlarca kişi şarkı söyleyip telefonu kapatıyormuş.
'Bir yıldır işsizim' "İki fotoğraf, nüfus cüzdanının önlü arkalı fotokopisi, bir de her işin bir bedeli var tabii ki. Bu afişlerin, tanıtımların parasını çıkarmalıyız. Katılımcılardan 60 milyon lira alıyoruz. Dolandırıcılık yapmadığımızı göstemek için 20 milyon lirayı şimdi alıyoruz; 40'ını provalar sırasında veriyorsunuz." Kemal Şahin yarışmaya katılmak için gerekenleri Gençaslan'a bu şekilde anlatıyor. O, yarışmaya katılacağını söylüyor: "Yarın gelip başvuruda bulunacağım" Söylemiyor ama belli ki cebinde 20 milyon lirası yok. Kısa ama onun neden burada olduğunu öğrenmemizi sağlayan bir söyleşi gerçekleştiriyoruz. Gençaslan, 24 yaşında. İlkokul mezunu. Mesleği, bayan çantacılığı. Ama bir yıldır işsiz; "Bir yıldır iş arıyorum ve bulamıyorum. Kriz her tarafı batırmış. Belediye Başkanı bizim akraba ama o da iş bulamadı." Bu yarışma, çevresinde sesi güzel bulunan Gençaslan için bir umut. Çünkü çaresiz. Karın doyurmanın bile zor olduğu günlerde yaşıyoruz ve onun kendisi dışında bakmakla yükümlü olduğu iki kişi daha var: "Bir annem ve bir oğlum var beş yaşında." 16 yaşında evlenmiş, 20 yaşında boşanmış.
'80 yaşında gibiyim' "Müzikle uğraşıyorum dersem yalan olur" diyor Gençaslan. Sesinin güzelliği beş yıl önce; şimdi ayrı olduğu eşi tarafından keşfedilmiş. Gülhane'deki ses yarışmasına katılmış ama sonuç alamamış. Sonra düğünlerde dostları için şarkı söylemeye başlamış. Beş sene önce şarkı söylemeye başladığında ünlü olmayı hayal edermiş; zengin olmak, tanınmak. Ama hayalleri yavaş yavaş küçülmüş: "Dediğim gibi bakmakla yükümlü olduğum bir annem var bir de evladım; benim geleceğim olan. Onlara bakmak zorundayım. Kendim için bir şeyler yapmak istemiyorum, sadece onlara bakmak istiyorum. Tek derdim bu. Son model arabam; büyük paralarım, villalarım olsun, televolelere çıkayım istemiyorum. Sadece ve sadece çocuğumun güzel yetişmesini ve annemin rahat bakılmasını istiyorum." Gençaslan kendini anlatırken "80 yaşında bir adam gibiyim" benzetmesini yapıyor; "Gençliğimi yaşayamadım. Daha bir kere hayatın tadına varamadım. Hayattan beklentilerim vardı ama hayat bana beklentilerimi vermedi." İçli söylermiş. En sevdiği sanatçı Emrah. Yarışmaya arabesk dalında katılacak. O, yöneticileri için "Utansınlar" dediği bu ülkede hayallerini gerçekleştirememiş; bir umudu; iş bulup çalışmakmış. Umudunun tükendiği anda sokaklardaki afişler yol göstermiş ona. Bu yarışma bir umut kapısı. Kemal Şahin, bunun farkında ve şunu söylüyor: "Bu bizim şirketimiz için de bir umut. Birinci olanlardan biri firmalar tarafından beğenilir ve ünlü olursa biz de kâr ederiz biraz belki." Bu yarışma, daha önce Anadolu illerinde düzenlenmiş, ama verim alınamamış, sesler beğenilmemiş. Urfa'daki yarışmada üç kişi seçilmiş ama biri görüntüsü nedeniyle firmalarca elenmiş. Hilmi Topaloğlu, iki kişi için söz vermiş. Ama başına 'iş' geldiği için henüz kaset yapılamamış. Yarışma İstanbul'da ilk defa yapılıyor. Perşembe gününe kadar yarışma için başvuranların sayısı 85'ti. Şahin, katılımı az buluyor bunu da 'dolandırıcı şirket'lerin varlığına dayandırıyor. "Ünlü yapacağız deyip, parasını alıyorlar milletin. Bir şey de olmuyor. Ama biz sadece tanıtacağımızı söylüyoruz. Halk dolandırıcı olmadığımızı bilse katılım daha fazla olur." Peki yarışmaya katılanların 85'i de müzisyen mi? Hayır. Şahin'in cevabı, Türkiye'nin fotoğraflarından birini de yansıtıyor aslında: "Genellikle ilkokul mezunları bunlar, çoğu erkek. Göç edip buraya gelen Anadolu insanları; inşaat işçileri."
'Bir yıldır işsizim' "İki fotoğraf, nüfus cüzdanının önlü arkalı fotokopisi, bir de her işin bir bedeli var tabii ki. Bu afişlerin, tanıtımların parasını çıkarmalıyız. Katılımcılardan 60 milyon lira alıyoruz. Dolandırıcılık yapmadığımızı göstemek için 20 milyon lirayı şimdi alıyoruz; 40'ını provalar sırasında veriyorsunuz." Kemal Şahin yarışmaya katılmak için gerekenleri Gençaslan'a bu şekilde anlatıyor. O, yarışmaya katılacağını söylüyor: "Yarın gelip başvuruda bulunacağım" Söylemiyor ama belli ki cebinde 20 milyon lirası yok. Kısa ama onun neden burada olduğunu öğrenmemizi sağlayan bir söyleşi gerçekleştiriyoruz. Gençaslan, 24 yaşında. İlkokul mezunu. Mesleği, bayan çantacılığı. Ama bir yıldır işsiz; "Bir yıldır iş arıyorum ve bulamıyorum. Kriz her tarafı batırmış. Belediye Başkanı bizim akraba ama o da iş bulamadı." Bu yarışma, çevresinde sesi güzel bulunan Gençaslan için bir umut. Çünkü çaresiz. Karın doyurmanın bile zor olduğu günlerde yaşıyoruz ve onun kendisi dışında bakmakla yükümlü olduğu iki kişi daha var: "Bir annem ve bir oğlum var beş yaşında." 16 yaşında evlenmiş, 20 yaşında boşanmış.
'80 yaşında gibiyim' "Müzikle uğraşıyorum dersem yalan olur" diyor Gençaslan. Sesinin güzelliği beş yıl önce; şimdi ayrı olduğu eşi tarafından keşfedilmiş. Gülhane'deki ses yarışmasına katılmış ama sonuç alamamış. Sonra düğünlerde dostları için şarkı söylemeye başlamış. Beş sene önce şarkı söylemeye başladığında ünlü olmayı hayal edermiş; zengin olmak, tanınmak. Ama hayalleri yavaş yavaş küçülmüş: "Dediğim gibi bakmakla yükümlü olduğum bir annem var bir de evladım; benim geleceğim olan. Onlara bakmak zorundayım. Kendim için bir şeyler yapmak istemiyorum, sadece onlara bakmak istiyorum. Tek derdim bu. Son model arabam; büyük paralarım, villalarım olsun, televolelere çıkayım istemiyorum. Sadece ve sadece çocuğumun güzel yetişmesini ve annemin rahat bakılmasını istiyorum." Gençaslan kendini anlatırken "80 yaşında bir adam gibiyim" benzetmesini yapıyor; "Gençliğimi yaşayamadım. Daha bir kere hayatın tadına varamadım. Hayattan beklentilerim vardı ama hayat bana beklentilerimi vermedi." İçli söylermiş. En sevdiği sanatçı Emrah. Yarışmaya arabesk dalında katılacak. O, yöneticileri için "Utansınlar" dediği bu ülkede hayallerini gerçekleştirememiş; bir umudu; iş bulup çalışmakmış. Umudunun tükendiği anda sokaklardaki afişler yol göstermiş ona. Bu yarışma bir umut kapısı. Kemal Şahin, bunun farkında ve şunu söylüyor: "Bu bizim şirketimiz için de bir umut. Birinci olanlardan biri firmalar tarafından beğenilir ve ünlü olursa biz de kâr ederiz biraz belki." Bu yarışma, daha önce Anadolu illerinde düzenlenmiş, ama verim alınamamış, sesler beğenilmemiş. Urfa'daki yarışmada üç kişi seçilmiş ama biri görüntüsü nedeniyle firmalarca elenmiş. Hilmi Topaloğlu, iki kişi için söz vermiş. Ama başına 'iş' geldiği için henüz kaset yapılamamış. Yarışma İstanbul'da ilk defa yapılıyor. Perşembe gününe kadar yarışma için başvuranların sayısı 85'ti. Şahin, katılımı az buluyor bunu da 'dolandırıcı şirket'lerin varlığına dayandırıyor. "Ünlü yapacağız deyip, parasını alıyorlar milletin. Bir şey de olmuyor. Ama biz sadece tanıtacağımızı söylüyoruz. Halk dolandırıcı olmadığımızı bilse katılım daha fazla olur." Peki yarışmaya katılanların 85'i de müzisyen mi? Hayır. Şahin'in cevabı, Türkiye'nin fotoğraflarından birini de yansıtıyor aslında: "Genellikle ilkokul mezunları bunlar, çoğu erkek. Göç edip buraya gelen Anadolu insanları; inşaat işçileri."
Evrensel'i Takip Et