22 Temmuz 2002 21:00
Dünyada sadece Türkiye'de bulunan bitki türlerini barındıran kıyı kumulları (kumsal) yok ediliyor.
Türkiye, hem kanunlarında hem de altına imza attığı uluslararası sözleşmelerde kıyı kumulları ile üzerindeki bitki türlerini koruyacağını taahhüt altına almış olmasına ve bilim adamlarının uyarılarına rağmen yok oluşu önlemek için adım atmıyor. İlk kez Türkiye'de keşfedilen bitki türlerini üzerinde barındıran Kilyos kıyı kumullarına Boğaziçi Üniversitesi tarafından Sarıtepe Kampüsü, Gümüşdere'ye Arıköy Sitesi yapılırken, Karasu kıyı kumulları da imara açılarak çok katlı binalarla işgal edildi. Kumulları koruma sorumluluğu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi de, Karasu kumullarının Başoğlu köyü civarındaki bölümüne 'Büyük Melen Suyu Projesi' toprak hafriyatını dökerek yok oluşu körükledi.
Prof. Dr. Turhan Uslu ve ekibi 1987 yılında Kuzey Batı Anadolu Kıyı Kumulları'nda inceme yapmış ve yok olma tehlikesine karşı yetkilileri uyarmıştı. Bu uyarıdan 25 yıl sonra haziran ayında tekrar aynı bölgeleri incelemeye giden Uslu, uyarılarının dikkate alınmadığını ve kumullarda yaşayan ve sadece buralarda bulunan bitki türlerinin yok olduğuna tanık oldu. Uslu, ancak binlerce yılda oluşabilen ve bugün yapılan barajlarla oluşumları artık duran kıyı kumullarının koruma altına alınmak yerine binalarla işgal edildiğini belirterek, Türkiye'nin hem Anayasa'sı, Çevre Yasası, Kıyı Yasası ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'yla, hem de imza attığı Bern, Barselona ve Biyolojik çeşitlilik adı altındaki uluslararası sözleşmelerle doğal varlıklarını koruma sözü verdiğini hatırlattı.
Bakanlık izliyor Uslu, Çevre Bakanlığı bünyesinde Kumul Alanlar Şube Müdürlüğü bulunduğunu ve bakanlığın Özel Çevre Koruma alanları tesis etmekle yükümlü olduğunu ifade ederek, "Gerçi Belek Özel Çevre Koruma Alanı ve Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Alanı'nı hatırlayınca Çevre Bakanlığı'nın bu kıyı kumul alanlarını zaten koruyamayacağını anlıyorsunuz" diye konuştu. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın Kıyı Şubesi ile Türkiye'deki kıyı kenar çizgilerini tespit edip bunlara dair imar izinlerini veren bakanlık olduğunu dile getiren Uslu, Bayındırlık Bakanlığı'nın da korunması gereken kıyı kumullarında binaların yükselmesine seyirci kaldığını vurguladı. Uslu, kumulların yok olmasından sorumlu diğer bir bakanlığın da Orman Bakanlığı olduğuna işaret ederek, bu bakanlığın kıyıların koruma statülerini tespitle görevli olduğunu söyledi. Kültür Bakanlığı'nın, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve buna bağlı Koruma Kurul Müdürlükleri bulunduğunu ve doğal SİT bölgelerinin tesisinden sorumlu bakanlık olduğunu bildiren Uslu, tüm bu makamlara uyarılarını ve önerilerini iletmelerine rağmen bugünlere gelindiğine dikkat çekti.
200 yıl gerekiyor Uslu, Türkiye'de hukuk olmadığı için hata yapmanın cezasının bulunmadığını ve bilinçsizce ucuza getirmek adına kıyı kumullarının yok edildiğini vurgulayarak, kumulların kendini onarıp eski haline gelebilmesi için en az 200 yıl geçmesi gerektiğini söyledi. İngiltere'de kıyı kumullarının 3 bölgeye ayrıldığını, bir bölgeye araştırmacıların bile girişinin yasak olduğunu aktaran Prof. Uslu, Türkiye'de ise kumulların üzerine oteller kurulduğunu, insanların bitkileri "güneşlenirken rahatsız oldukları" gerekçesiyle yok ettiklerini söyledi. Kumulların hepsi yok olmadan önce artık koruma altına alınması gerektiğini yineleyen Uslu, ayrıca bilim adamlarından oluşan bilim kurulları oluşturularak kumulların gelişiminin incelenmesini istedi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Metris Cezaevi'nde savunmaya saldırı Müvekkilleriyle görüşmek için gittikleri Metris Cezaevi'nde, cezaevi birinci müdürü ile 15 infaz koruma memurunun saldırısına uğrayan Avukat Gülden Sönmez ve Sevim Aniktar, bu kişilerin derhal görevlerinden alınmasını istediler. Metris Cezaevi'nde 19 Temmuz Cuma günü gerçekleşen olaya ilişkin dün cezaevi önünde basın açıklaması yapan avukatların anlatımına göre olay şöyle gerçekleşti: Ramazan Çelik, Şükrü Oran ve Eşref Adak isimli kişiler gözaltına alınarak Zeytinburnu Merkez Karakolu'na götürüldüler. Savcılığa çıkarılan bu kişiler daha sonra tutuklanarak Metris Cezaevi'ne konuldular. Çelik, Oran ve Adak'ın ailelerinin başvurusu üzerine Av. Gülden Sönmez ve İstanbul Barosu CMUK Servisi'nden Sevim Aniktar cezaevine gittiler. Tutukluların gözaltındayken işkence gördüklerini tespit eden avukatlar, Ramazan Çelik, Şükrü Oran ve Eşref Adak'ın Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmeleri için idareye dilekçeyle başvurdular. Bunun üzerine cezaevi 1. müdürü ile 15 infaz koruma memuru, avukatlara hakaret edip tartaklamaya başladı.
Savunmaya saldırılmasın Cezaevi 1. müdürü ile 15 infaz koruma memurunun saldırısı sonucu oluşan darp ve cebir izlerine ilişkin raporlarının bulunduğunu belirten avukatlar, bu kişilerin derhal görevden alınmasını istediler. Yaşanan saldırıya ilişkin kısa bir konuşma yapan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Kemal Aytaç, bu durumun, hükümetin ve Adalet Bakanlığı'nın savunmaya sürekli saldırılarda bulunmasının kurumlardaki yansıması olduğunu kaydetti. Aytaç, hükümetin ve Adalet Bakanlığı'nın bu tutumundan vazgeçerek savunmanın önemine ilişkin bir açıklama yapması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Bakanlık izliyor Uslu, Çevre Bakanlığı bünyesinde Kumul Alanlar Şube Müdürlüğü bulunduğunu ve bakanlığın Özel Çevre Koruma alanları tesis etmekle yükümlü olduğunu ifade ederek, "Gerçi Belek Özel Çevre Koruma Alanı ve Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Alanı'nı hatırlayınca Çevre Bakanlığı'nın bu kıyı kumul alanlarını zaten koruyamayacağını anlıyorsunuz" diye konuştu. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın Kıyı Şubesi ile Türkiye'deki kıyı kenar çizgilerini tespit edip bunlara dair imar izinlerini veren bakanlık olduğunu dile getiren Uslu, Bayındırlık Bakanlığı'nın da korunması gereken kıyı kumullarında binaların yükselmesine seyirci kaldığını vurguladı. Uslu, kumulların yok olmasından sorumlu diğer bir bakanlığın da Orman Bakanlığı olduğuna işaret ederek, bu bakanlığın kıyıların koruma statülerini tespitle görevli olduğunu söyledi. Kültür Bakanlığı'nın, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve buna bağlı Koruma Kurul Müdürlükleri bulunduğunu ve doğal SİT bölgelerinin tesisinden sorumlu bakanlık olduğunu bildiren Uslu, tüm bu makamlara uyarılarını ve önerilerini iletmelerine rağmen bugünlere gelindiğine dikkat çekti.
200 yıl gerekiyor Uslu, Türkiye'de hukuk olmadığı için hata yapmanın cezasının bulunmadığını ve bilinçsizce ucuza getirmek adına kıyı kumullarının yok edildiğini vurgulayarak, kumulların kendini onarıp eski haline gelebilmesi için en az 200 yıl geçmesi gerektiğini söyledi. İngiltere'de kıyı kumullarının 3 bölgeye ayrıldığını, bir bölgeye araştırmacıların bile girişinin yasak olduğunu aktaran Prof. Uslu, Türkiye'de ise kumulların üzerine oteller kurulduğunu, insanların bitkileri "güneşlenirken rahatsız oldukları" gerekçesiyle yok ettiklerini söyledi. Kumulların hepsi yok olmadan önce artık koruma altına alınması gerektiğini yineleyen Uslu, ayrıca bilim adamlarından oluşan bilim kurulları oluşturularak kumulların gelişiminin incelenmesini istedi.
src=/resim/b1.gif width=5>



Metris Cezaevi'nde savunmaya saldırı Müvekkilleriyle görüşmek için gittikleri Metris Cezaevi'nde, cezaevi birinci müdürü ile 15 infaz koruma memurunun saldırısına uğrayan Avukat Gülden Sönmez ve Sevim Aniktar, bu kişilerin derhal görevlerinden alınmasını istediler. Metris Cezaevi'nde 19 Temmuz Cuma günü gerçekleşen olaya ilişkin dün cezaevi önünde basın açıklaması yapan avukatların anlatımına göre olay şöyle gerçekleşti: Ramazan Çelik, Şükrü Oran ve Eşref Adak isimli kişiler gözaltına alınarak Zeytinburnu Merkez Karakolu'na götürüldüler. Savcılığa çıkarılan bu kişiler daha sonra tutuklanarak Metris Cezaevi'ne konuldular. Çelik, Oran ve Adak'ın ailelerinin başvurusu üzerine Av. Gülden Sönmez ve İstanbul Barosu CMUK Servisi'nden Sevim Aniktar cezaevine gittiler. Tutukluların gözaltındayken işkence gördüklerini tespit eden avukatlar, Ramazan Çelik, Şükrü Oran ve Eşref Adak'ın Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmeleri için idareye dilekçeyle başvurdular. Bunun üzerine cezaevi 1. müdürü ile 15 infaz koruma memuru, avukatlara hakaret edip tartaklamaya başladı.
Savunmaya saldırılmasın Cezaevi 1. müdürü ile 15 infaz koruma memurunun saldırısı sonucu oluşan darp ve cebir izlerine ilişkin raporlarının bulunduğunu belirten avukatlar, bu kişilerin derhal görevden alınmasını istediler. Yaşanan saldırıya ilişkin kısa bir konuşma yapan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Kemal Aytaç, bu durumun, hükümetin ve Adalet Bakanlığı'nın savunmaya sürekli saldırılarda bulunmasının kurumlardaki yansıması olduğunu kaydetti. Aytaç, hükümetin ve Adalet Bakanlığı'nın bu tutumundan vazgeçerek savunmanın önemine ilişkin bir açıklama yapması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Evrensel'i Takip Et