Ece Ayhan için bir ağıt
Ece öldü. Muğla/Datça doğumluydu. Doğum tarihi 1931. Annesinin adı Ayşe, babası mal müdürü Behzat Çağlar.

Sennur SEZER
Ece öldü. Muğla/Datça doğumluydu. Doğum tarihi 1931. Annesinin adı Ayşe, babası mal müdürü Behzat Çağlar. Cemal Süreya gibi söylemek gerekirse, Mülkiye'nin en yoksul mezunlarından biri. Kaymakamlık yaptığı ilçeler: Gürün (Sivas, 1952), Alaca (Çorum, 1963, belediye başkanlığı da yaptı), Çardak (Denizli, 1965), 1966 yılında malülen emekliye sevk edildi. Emekliliğinde, birçok yazar gibi redaktörlükler, dergi müdürlükleri vb. var. Bir beyin tümörü yüzünden İsviçre'ye gitti ve iki buçuk yıl orada yaşadı. Bu ameliyat onun kendisine yardım eden birçok arkadaşı için öyküler yaratıp onları suçlamasına ve bir bakıma yalnız kalmasına yol açtı. İlk şiiri 1954 yılında yayımlanmıştı. Pazar Postası, Yeditepe yazdığı ve tanınmasını sağlayan dergilerdi.
Ece Ayhan'ın ilk kitabı "Kınar Hanım'ın Denizleri", a dergisi yayınları arasında 1959 yılında yayımlandı. Gerçeküstücülüğe yatkın bir kurgu, tarihten ekonomiye geniş bir gönderme alanı ve karanlık bir bakış açısı bu kitabın ilk özetlenebilecek özellikleridir. Bunlara "İkinci Yeni" diye adlandırılan şiir akımının bir özelliği olan sözcük ve anlatı çarpıtmalarını eklemek gerekir. Bu biçim bozma örneğine çok basit bir örnek vermek, Ece Ayhan okuru olmayan okur için gerekiyor: "Çapalı Karşı" (Kapalı Çarşı adının sözcüklerinin ilk harflerinin yer değiştirmesi), "Bakışsız Bir Kedi Kara" (cümle düzeni bozulması). Buna argo göndermelerini de eklemeliyiz. Ece Ayhan'ın Düz Yazı şiirdeki kadar önemli bir çıkış "Devlet ve Tabiat" ya da "Orta İkiden Ayrılan Çocuklar İçin Şiirler"dir. Öteki şiirlerine göre, "daha anlaşılır, politik ve toplumsal göndermeleri daha açık ve çoğu sevilen" bu şiirler, Ece Ayhan adı çevresinde sürekli bir okur biriktirdi. Ece Ayhan, gramerini bozduğu, sıradanlığını yıktığı bir dille yazıyordu. Bu şiir için "İkinci Yeni" tanımını değil, "sivil şiir" tanımını yeğliyordu. Sevdiği şiirler için "sıkı şiir" diyordu.
Divan edebiyatından sonra en mitolojik imgelerle bir eşcinsel aşk şiiri kurduğu da söylenebilir. Alkışlanacak yan, bu tavrı hiç "kullanmaması"dır. Ece için iki sözlük hazırlanmıştı, "Ece Ayhan Sözlüğü" (E. Erenel), "Çok Eski Adıyladır" (K. Yalgın-O. Alkaya). Ece'nin galiba şiirleştirdiği bir de anlatısı vardı. Ozanlardan kurulu bir orkestra resmi. Kendisini iki kez çizecekti. Çünkü aşıktı. Nilgün Marmara'ya. İntihar etmiş bir kadın şaire. Hürriyet'te çalıştığım sıralar, kimi öğlenler, bu orkestrayı anlatır, hatırım için bana orkestrada yer arardı. Beni arkadaş olarak severdi, ama şair saydığını hiç sanmıyorum.
Ben Ece'nin şiirini severim. Bir şiiri sevmek, bir şair için, bir ustalığı anlamak demektir. Adnan Özyalçıner'le Ece'nin şiiri yüzünden epey tartışırdık. Bu tartışmalardan birini izleyen Asım Bezirci, benim Ece'nin şiirini sevdiğime değil, kocamla kavga bahanesi aradığıma inanmıştı. Hey gidi Ece. Adını Eceabat'tan alan hırçın çocuk. Hiç toplumcu olmadın ya da toplumcuları incitmekten de özel bir tad aldın, senin "muhaliflik" anlayışındı bu. Seni senden çok savunanlar, senin yeteneğini anladılar mı dersin? Çünkü senin şiirin, hangi kaynaklara yaslanırsa yaslansın, kendinden sonrasını yanlış etkileyecek, tek halka, bağımsız bir zincir parçasıydı. Sana benzer diye yayımlanan şairler, senin şiirinin özelliğinin altını çizdi yalnızca. Belki bu yüzden seni "İkinci Yeni'nin papazı/keşişi" diye tanımlamaları doğrudur.
Evrensel'i Takip Et