Kadınlar afiş yapmaya çıkarsa…
Kızılay alışıktır afiş yapan insanlara… Yadırgamaz da, şaşırmaz da... Hatta bazen dönüp ne oluyor diye bakmazlar bile. Ama on kadının ellerinde kova ve afiş canhıraş afiş yapmaya çalışması, bu alışıklığın ezberini bozdu. Kadınların kimisi afişi yapıyor, kimisi kadın cinayetlerinin önlenmesi için kadınları birlik olmaya çağırarak cinayetlere dikkat çeken bildirilerini dağıtıyor.
Neler mi yaşandı bu bir iki saat içinde? Durup biz kadınları izleyenler de oldu. “Şurası düzgün olmamış, eğiri olmuş” diye uyaranlar da. Hatta afişin eğri olduğunu düşünüp kadınların elinden fırçayı alıp düzelten de… Durup konuyla ilgili düşüncesini paylaşanlar da, ne yapmak istediğimizi soranlar da…
Ne yalan söyleyelim, afişi kadınların yapıyor olmasına en çok şaşıran erkekler oldu. Gelip afişi nasıl yapmak gerektiği konusunda uyaran, hatta müdahale edenler de erkeklerdi.
Kadınlarsa ya düşüncelerini paylaşmak üzere yaklaştılar yanımıza ya da hiç yaklaşmadılar. Uzattığımız bildiriyi almayıp, kadın cinayeti ile ilgili olduğunu duyunca geri dönüp alan da oldu, elindeki bildiriyi okuduktan sonra geri bize getirip “ben okudum bunu bir kadına daha verin o da okusun” diyen de… Telefon numarasını bırakıp iletişime geçmek isteyen de, eylem olursa bize de haber verin diyen de… “Ben artık korkmaya başladım bu iş nereye gidecek” diye kaygısını paylaşan da oldu, kendi yaşadıklarını anlatan da…
Bildiri uzattığımız erkeklerin içinde “bizde öyle şey olmaz” refleksi ile bildiriyi alıp okumayı dahi reddedenler oldukça çoktu. “AKP’nin ne ilgisi var kadın cinayetleriyle?” tepkisi ile de sıkça karşılaştık, hem erkekler, hem de kadınlar arasından. Eşi ile birlikte yürürken bildiriye uzanan ama eşinin bir işareti ya da bakışı ile bildiriyi almaktan vazgeçen kadınlarsa en çok canımızı sıkan tarafı oldu günün. Dikkatimizi çeken bir nokta ise karşılaştığımız genç kadınların şiddet ve cinayetlere ilgisizliği idi. Şiddet evlenmiş, aile kurmuş, çocuğu olmuş kadının problemi olarak görülüyor hala, bu nedenle genç kadınlar şiddeti kendilerine uzak sanıyorlar.
Biz ezberleri daha çok bozmaya, cinayetlerin önlenmesi için kadınlar olarak bir araya gelmeye devam edeceğiz.
Emek Partili Kadınlar / ANKARA
‘Böyle bir bildiriyi dağıtan kişi beni kınamaz’
Kadın işçilerin yoğun olduğu servis duraklarında da sabah saat 06.30’dan 08.00’a kadar bildiri dağıtımı gerçekleştirdik. Yıldırım’da bulunan Vişne caddesinde küçük atölyelerin ve fabrikaların olduğu yerde, fabrika önlerinde kadınlarla birebir sohbet ederek bildiri dağıttık.
Bir pazar günü Gemlik otobüsüne bindim. Yanımda ve önümde oturan kadınlara bildiri verdim. Öndeki kadın bildiriyi okuyup bitirdikten sonra, “Sence bu cinayetler biter mi? Kolye, bileklik çözüm olur mu?” diye sordu. Aslında soruyu da kendisi yanıtladı: “Çözüm kolye ve bileklik değil, birçok kadın koruma istiyor ama önlem alınmaması nedeniyle öldürülüyor. Ben bunu bir çözüm olarak görmüyorum.”
Yanımda oturan 35 yaşındaki Tülay isimli kadın ise sessizce bana eğilerek “Ben sorunumu kimseye anlatamıyorum. O kadar ağır şeyler yaşadım ki, bunlardan ötürü kimse benimle konuşmuyor” dedi.
10 yaşındayken babası ölmüş, annesi başkasıyla evlenerek evi terk etmiş. Tülay’a babaannesi ve dedesi bakmış. O dönem Ankara’da yaşıyormuş. 17 yaşına geldiğinde komşularının aracılığıyla Bursa’da kendinden 25 yaş büyük, şizofreni hastası biriyle evlendirmişler. İki kız çocuğu olmuş, büyük kızı 6 yaşına geldiğinde Tülay daha fazla dayanamayarak eşinden ayrılmış. Eski eşi Bursa’nın Gemlik ilçesinde yaşıyor, Tülay ise şehir merkezine yerleşmiş ve bir ailenin yanında çocuk bakıcısı olarak işe girmiş. Sonra burada tanıştığı biriyle evlenmiş. Büyük kızı 10 yaşına geldiğinde kendisi işteyken, üvey babası tarafından tacize uğramış. Kız kaçıp kendini odaya kilitlemiş. Kadın eve gittiğinde, annesine “senden nefret ediyorum” diyerek ağlamaya başlamış. Olayı fark eden komşuları o akşam kadının evine gelerek, “bu mahalleyi terk et, yoksa seni burada yaşatmayız” demişler. Tülay kocasına bıçak çekerek, “bunu bir daha yaparsan seni doğrarım” demiş ve o mahalleden taşınmış. Ankara’ya kendi babaannesinin yanına gönderdiği büyük kızının hala kendisiyle konuşmadığını söylüyor.
Küçük kızının kendisiyle kaldığını, hala aynı adamla evli olduğunu, şu an bir sorun olmadığını ama adamın hiçbir zaman çalışmadığını, ona da kendisinin bakmak zorunda olduğunu ve bütün bunları yaşarken çevresindeki kadınların onu daha çok dışladığını, bu nedenle psikologa gittiğini, onun da sadece ilaç verdiğini ve bu ilaçlar nedeniyle çok halsiz ve bitkin olduğunu anlattı. Bizim otobüste karşılaştığımız gün Ankara’daki kızı Gemlik’te babasının yanına gelmiş ve Tülay da aldığı bir sürü hediyeyle onu görmeye gidiyordu.
Durağa yaklaştığımızda “Bütün bunları bana neden anlattın?” diye sordum. “Aslında bu sorunları yaşayan çok kadın var, ama başına gelenleri anlatamıyorlar. Böyle bildiri dağıtan bir insan beni kınamaz, anlar diye düşündüm” dedi.
Otobüsten indiğimizde eski kocası almaya gelmişti, gerçekten yaş olarak oldukça büyüktü. Birbirimize baktık, buruk bir gülümsemeyle selamlaştık.
Filiz Çabuk/BURSA
Birlik ve mücadele çağrısı
Kadına yönelik şiddet ve cinayetlere dur demek için Maltepe’deki EMEP’li kadınlar olarak sokağa çıktık. Ellerimizde bildiriler ve afişlerimiz cadde cadde, sokak sokak, mahalle mahalle gezdik. Kadına yönelik şiddeti nedenlerini, çözüm önerilerini konuştuk, tartıştık. Her sokakta, her mahallede aynı şeyleri duyduk. Kadınlar sorunun çözümünde birlik ve mücadelenin gerekliliğine “şiddetle” vurgu yaptılar.
Mehtap Okuyan / İSTANBUL
Adım atacak olan bizleriz
Sorduk kadınlara “sizin de başınıza geldi mi” diye. Daha önce bir araya gelme fırsatı bulamadığımız, ilk kez karşılaştığımız kadınlar ya “Allah korusun” dedi ya konu değişiverdi ya da bizi bir daha görmeyeceğini düşünerek üstünkörü anlattı yaşadıklarını. Bizleri bilen, tanıyan, birçok konuda birlikte bir şeyler yapmaya çalıştığımız kadınlara da gittik. Onlar bizlere daha rahat açtılar hayatlarını. Kimi kendi yaşadığı şiddeti anlattı, kimi kızının yaşadıklarını, kimi komşusunun başından geçenleri. Mesela, bir ablamız kocası ölene kadar şiddet görmüş. Evden ayrılıp oğluna sığındığı zamanlar olmuş, ama oğlunun evi bile olsa zorlanmış, eşi de ‘pişmanım’ diye her gün kapıyı aşındırınca geri dönmüş. Ama eşinin pişmanlığı eve döndüğü günün akşamı bitmiş. Sebepsiz bir tokat daha yemiş, sözünden hiç çıkmadığı kocasından...
Kadınlar hem anlattıklarımızı dinleme hem de kendi fikirlerini anlatma konusunda çok açık davrandılar. Karşılaştığımız tepkiler, bizi destekler yöndeydi ama farklı tepkiler de oldu. Bunlardan biri bildiride yer alan AKP vurgusuydu. “AKP mi öldürüyor kadınları, neden yükleniyorsunuz?” diyenler de oldu. Onlara göre kadın cinayetlerinin sebebi sadece çıldıran kocalar ya da içinde Allah korkusu, vicdan olmayan insanlar. Onlarla uzun uzun sohbet ettik. Sadece vicdan olgusu yeterli mi yasaların daha caydırıcı olması gerekmez mi diye sorduk. Onlar da yasaların yetersiz olduğunu düşünüyor. Hatta bir ablamız, “Aslında eski damadım beş vakit namazındaydı ama” deyip anlattı kızının yaşadığı şiddeti. Kızı eşinden boşanmış ve mahkeme uzaklaştırma kararı vermiş ama hala eski eşine söylemeden İstanbul’a dahi gidemiyor.
Peki ne yapacağız?
Daha önce başka vesilelerle bir araya geldiğimiz, başka sorunlara ilişkin etkinlikler yaptığımız kadınlar ise sorular sordular ne yapabileceklerine dair. “İmza kampanyası düzenleyelim” diyen de oldu, “şehir merkezinde yürüyüş yapalım” diyen de.
Amacımız sadece bildirileri dağıtmak değildi bu çalışmayı başlatırken. Şiddetin tartışılmasını sağlamaktı. Kadının işe girmesi, dekolte giyinmesi, kocasının söylediklerine karşı gelmesi, kocasına yeterince ilgi göstermemesi kadınlar arasında bile ölümleri doğallaştırabiliyor. Böyle düşünenlerle de karşılaştık. Bildiriler bizim onlara ulaşmamızda bir araç oldu. Elbette hemen değişmedi bu düşünceler, ama daha önce hiç düşünmedikleri biçimde düşünmeye başladıklarını kendileri ifade ettiler.
Bildirileri dağıtmaya başladığımızda, daha somut sonuçlar görmeyi bekliyorduk. Yüz yüze geldiğimiz kadınlar da somut adımlar atılması gerektiğinde hemfikirdi. Ancak somut adımların kendileri tarafından atılmasını değil, daha çok başka birinin bu konuda bir şey yapması beklentisindeydi çoğu. O şeyin ne olduğu ise biraz muallakta. Ama daha önce asfalt eylemi, baz istasyonuna karşı eylem yapan, belediyeden etüt merkezi talep eden ve bunun için imza kampanyaları düzenleyen kadınlar “adım atacak olan biziz” dediler. Ve Kocaeli’ne örnek Derince ilçesinden geldi. Kadınlar imza kampanyasına başlıyor ve ortak mücadele çağrısı yapıyorlar...
Özge Ayaz / KOCAELİ
Evrensel'i Takip Et