5 Nisan 2002 21:00
Başarmak!
GÜNÜN YAZILARI
Çalışmak... Belki ufukta hiçbir umut olmadığı halde çalışmak. Onlar için birşeyler yapmak... Evet, bazılarında düzelme olmayacak. Sokakta top oynayan akranlarını hayatlarının sonuna kadar camın arkasından seyredecekler. Bu anlaşılması zor bir bedel. Ağlamak isteyip de, ağlamayı bilememek gibi... Ama onların suçu değil ki! Belki de önemli olan çaba. Gözlerdeki ufacık umut ışığı... Fotoğraflarda bu umut ışığı var.
Adana'daki "Fehmi Kaya Özel Eğitim Merkezi"nde bir yılı aşkın bir süre boyunca zihinsel ve bedensel engelli çocukları görüntüleyen fotoğrafçı Merih Akoğul, çektiği 3500 siyah-beyaz kare arasından seçtiği 60 fotoğrafı, Fotoğrafevi Galerisi'nde sergiliyor. 18 Nisana kadar görülebilecek serginin adı "Başarmak". Sergi bu ismi, hem çocukların engellerini yenme konusunda gösterdikleri çabalardan, hem de onların rehabilitasyonları için büyük mücadele veren eğitimcilerin ve ailelerinin çabalarından alıyor. Akoğul, bu çabayı şöyle anlatıyor; "O yaz sıcaklarında, o yağmurlarda, o nemli havalarda, haftada bazen beş gün gelerek bazen üç gün gelerek problemlerini yenme konusunda gösterdikleri çabaların kayda değerliğiydi ve ben de bir fotoğrafçı olarak bunları saptamayı ve izleyicilerle paylaşmayı istedim."
'Vah vah' değil! Proje bugüne kadar Türkiye'de engelli çocuklarla ilgili olarak yapılan en kapsamlı fotoğraf çalışmalardan biri olma özelliğini taşıyor. Akoğul bu çalışmasında fotoğrafı farklı bir anlayışla ele almış; "Bu sefer fotoğrafın ta kendisinden hareket etmedim, belki ilk defa fotoğrafı araç olarak kullandım, bir şeyi iletmek için..." Fotoğraflara bakıldığında çoğunun engelli olduğu belli bile olmuyor. Akoğul, onlarla vakit geçirdikçe kendilerine ait bir dünyaları olduğunu fark etmiş: "Aralarında duygusal bir platform oluşturdukları, nefes aldıkları, hareket ettikleri, ağladıkları, eğlendikleri, isteklerinin olduğu aşklar yaşadıkları bir dünyaları var" Sanatçı onların kendi dünyalarında çok güçlü olduklarını vurguluyor; "Üzerlerine gidildiğinde belki engelli gibi gözüküyor onlar. Yani ne bileyim işitme bozukluğu olan bir çocuğa seslenmedikçe işitme bozukluğu olduğunu anlayamassınız veya bir problemle karşı karşıya kalmadıkça onun bir zihinsel engelli olduğunu anlayamayabilirsiniz." Onun için bu çocuklara bakıp, "ah canım ne güzeller" ya da "vah vah" gibi şeyler denmesini istemiyor.
Rehabilitasyonun parçası Akoğul, onları farklı alanlarda ve dünyalarına çok fazla müdahale etmeden saptamaya çalışmış, ama ister istemez sürece katılmış; "Bir baktım ki ben de artık rehabilitasyonun bir parçasıyım. Beni görüyorlar, bana tepki veriyorlar, bana poz veriyorlar." Fotoğraf eyleminin engelli çocukları iyileştirmedeki rolü üzerine kapsamlı bir çalışma yapılmış mıdır bilinmez, ama sanatçı çekim süreci sırasında hızla iyileşen çocukları görmüş: "Beni gördüğünde korkup kaçan çocuğun bir dahaki sefer gittiğimde fotoğraf makinemi alıp fotoğraf çekecek kadar yakınlaştığını gördüm. Ne bileyim bir down sendromlu çocuk gelip yanağımdan makas alabiliyor". Oradaki tüm çocuklar onun arkadaşları, dostları, evlatları artık. Bu deneyim Merih Akoğul'a önemli şeyler öğretmiş; "Bu çocuklar bana insan olduğumu bir daha hatırlattı. Bana hayatın telaşı içinde bir kez daha durup yaşama bakmayı gösterdi. İkincisi böyle bir dünyanın acınacak değil sevilesi bir dünya olduğunu gösterdi. Sonuçta da çok huzur duyduğum bir iş oldu. Onları özlüyorum."
Amaç kamuoyu oluşturmak Günlük hayatın akışı içerisinde engelli insanlarla sık sık karşılaşırız. Ama bu genellikle bir an yaşanan ve hemen unutulan bir karşılaşmadır. Engelli yakını olmak ise bambaşka bir şey; ateş düştüğü yeri yakar çünkü. Merih Akoğul, ailelerin değişik sebeplerden dolayı çocuklarını bu tip özel eğitim merkezlerine getirmediklerini söylüyor; "Ne diyor aileler; bizimki çok yavaş, ağır öğreniyor, bizimki aptal. Mesela çocuğun otizm sorunu var ama ebebeyn böyle bir olgunun farkında olmadığı için çocuğa normal çocuk muamelesi yapıyor. Ya da 'kader' diyor, hiçbir tedaviye götürmüyor. Utanıyorlar, çekiniyorlar, başka insanlara göstermek istemiyorlar. Ya da ne yapacaklarını bilemiyorlar". Serginin amacı bu konuda bir kamuoyu oluşturmak ve toplumun engelli çocukların rehabilitasyonu konusunda gerekli duyarlılığı göstermesini sağlamak. Merih Akoğul sorunun bir diğer yönüne de dikkat çekiyor; "Tabii yeterli eğitim merkezi de yok, böyle çocukların ailelerine yalnız maddi değil sosyal yardım da yapılması lazım". Sanatçı bu amaçla sergiyi Türkiye'nin pek çok yerine götürecek. Ayrıca sergiyle ilgili fotoğraf albümünün de bir ay sonra çıkacağını ve satışından elde edilecek bütün gelirinin de engelli çocuklar için harcanacağını öğreniyoruz. Akoğul; "Ben kitabın gelirinden ilk önce bir midilli almak istiyorum. Çünkü zihinsel engelli çocukların tedavisinde hayvanlardan özellikle attan çok yararlanılıyormuş" diyor.
'Vah vah' değil! Proje bugüne kadar Türkiye'de engelli çocuklarla ilgili olarak yapılan en kapsamlı fotoğraf çalışmalardan biri olma özelliğini taşıyor. Akoğul bu çalışmasında fotoğrafı farklı bir anlayışla ele almış; "Bu sefer fotoğrafın ta kendisinden hareket etmedim, belki ilk defa fotoğrafı araç olarak kullandım, bir şeyi iletmek için..." Fotoğraflara bakıldığında çoğunun engelli olduğu belli bile olmuyor. Akoğul, onlarla vakit geçirdikçe kendilerine ait bir dünyaları olduğunu fark etmiş: "Aralarında duygusal bir platform oluşturdukları, nefes aldıkları, hareket ettikleri, ağladıkları, eğlendikleri, isteklerinin olduğu aşklar yaşadıkları bir dünyaları var" Sanatçı onların kendi dünyalarında çok güçlü olduklarını vurguluyor; "Üzerlerine gidildiğinde belki engelli gibi gözüküyor onlar. Yani ne bileyim işitme bozukluğu olan bir çocuğa seslenmedikçe işitme bozukluğu olduğunu anlayamassınız veya bir problemle karşı karşıya kalmadıkça onun bir zihinsel engelli olduğunu anlayamayabilirsiniz." Onun için bu çocuklara bakıp, "ah canım ne güzeller" ya da "vah vah" gibi şeyler denmesini istemiyor.
Rehabilitasyonun parçası Akoğul, onları farklı alanlarda ve dünyalarına çok fazla müdahale etmeden saptamaya çalışmış, ama ister istemez sürece katılmış; "Bir baktım ki ben de artık rehabilitasyonun bir parçasıyım. Beni görüyorlar, bana tepki veriyorlar, bana poz veriyorlar." Fotoğraf eyleminin engelli çocukları iyileştirmedeki rolü üzerine kapsamlı bir çalışma yapılmış mıdır bilinmez, ama sanatçı çekim süreci sırasında hızla iyileşen çocukları görmüş: "Beni gördüğünde korkup kaçan çocuğun bir dahaki sefer gittiğimde fotoğraf makinemi alıp fotoğraf çekecek kadar yakınlaştığını gördüm. Ne bileyim bir down sendromlu çocuk gelip yanağımdan makas alabiliyor". Oradaki tüm çocuklar onun arkadaşları, dostları, evlatları artık. Bu deneyim Merih Akoğul'a önemli şeyler öğretmiş; "Bu çocuklar bana insan olduğumu bir daha hatırlattı. Bana hayatın telaşı içinde bir kez daha durup yaşama bakmayı gösterdi. İkincisi böyle bir dünyanın acınacak değil sevilesi bir dünya olduğunu gösterdi. Sonuçta da çok huzur duyduğum bir iş oldu. Onları özlüyorum."
Amaç kamuoyu oluşturmak Günlük hayatın akışı içerisinde engelli insanlarla sık sık karşılaşırız. Ama bu genellikle bir an yaşanan ve hemen unutulan bir karşılaşmadır. Engelli yakını olmak ise bambaşka bir şey; ateş düştüğü yeri yakar çünkü. Merih Akoğul, ailelerin değişik sebeplerden dolayı çocuklarını bu tip özel eğitim merkezlerine getirmediklerini söylüyor; "Ne diyor aileler; bizimki çok yavaş, ağır öğreniyor, bizimki aptal. Mesela çocuğun otizm sorunu var ama ebebeyn böyle bir olgunun farkında olmadığı için çocuğa normal çocuk muamelesi yapıyor. Ya da 'kader' diyor, hiçbir tedaviye götürmüyor. Utanıyorlar, çekiniyorlar, başka insanlara göstermek istemiyorlar. Ya da ne yapacaklarını bilemiyorlar". Serginin amacı bu konuda bir kamuoyu oluşturmak ve toplumun engelli çocukların rehabilitasyonu konusunda gerekli duyarlılığı göstermesini sağlamak. Merih Akoğul sorunun bir diğer yönüne de dikkat çekiyor; "Tabii yeterli eğitim merkezi de yok, böyle çocukların ailelerine yalnız maddi değil sosyal yardım da yapılması lazım". Sanatçı bu amaçla sergiyi Türkiye'nin pek çok yerine götürecek. Ayrıca sergiyle ilgili fotoğraf albümünün de bir ay sonra çıkacağını ve satışından elde edilecek bütün gelirinin de engelli çocuklar için harcanacağını öğreniyoruz. Akoğul; "Ben kitabın gelirinden ilk önce bir midilli almak istiyorum. Çünkü zihinsel engelli çocukların tedavisinde hayvanlardan özellikle attan çok yararlanılıyormuş" diyor.
Evrensel'i Takip Et