14 Haziran 2015 04:43

Restorasyonun restorasyonuna giriş...

'Restorasyon' sözcüğü, tıpkı 19. yüzyıl monarşilerinin korunması örneğinde olduğu gibi, çökmekte ve çürümekte olan sistemi kurtarmayı hedeflemektedir. Davutoğlu AKP’si de “restorasyon” derken esas olarak; işçi ve halk hareketlerine, demokratik-devrimci uyanışlara karşı; gericiliği tahkim ve yeniden inşa etmeyi kastetmişlerdir.

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Geçtiğimiz yılın Ağustos ayıydı, partiye veda etme zamanı gelmişti. Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan bayrağı devrecekti. Devir-teslim töreni için hazırlanan AKP Olağanüstü Kongresi’nde genel başkanlık ve başbakanlık için tek aday vardı; Ahmet Davutoğlu. Kendisi için bestelenen şarkıda şu sözler yazıyordu;

Evlad-ı Osmanlı, Selçuklu soyu
Mevlana diyarı Konya’nın ruhu
Abdülhamid Han’ın beklenen ruhu
Reisin emanetisin Davutoğlu

Milli-muhafazakar siyasetin alaylı ustası Erdoğan şarkıda “reis” olarak anılıyordu. Lakin “reis”in ustalık döneminde parti, bir “mektepli”ye; akademi kürsüsünden gelen Ahmet hocaya emanet ediliyordu. Erdoğan’ın boşluğunu acaba hitabet yeteneği son derece kuşkulu olan Ahmet hoca nasıl dolduracaktı? Üstelik partiyi büyük seçim kampanyası bekliyordu...

HOCANIN KİTABINDA YAZANLAR

“Ahmet hoca” deyip geçmemek lazım. Zira mütedeyyin-muhafazakar kitlelerin nezdinde hocanın felsefi açılımları ve “stratejik derinliği”; Erdoğan kadar olmasa da başka bir etkiye sahipti.

Davutoğlu, batıdan devrşirme bir dizi tartışmayı “Yeni Osmanlıcılığın” felsefi dayanağı yaptı. Onun yazdıkları “Avrupa merkezli” medeniyet ihracının iflas ettiğini söylüyordu. “Medeniyetler çatışması” yeniden başlamıştı fakat bu durum Türkiye için bir telaşa değil yeni fırsatlara işaretti! Türkiye, kendi medeniyetini kurmayı başaramamış olan batı uygarlıklarının kuyruğuna artık takılmamalıydı! Nerdeyse 100 yıl boyunca bu savı öne süren “elitistler toplululuğu”ndan da kurtulmak gerekirdi. Yani Türk-İslam toplumunu, Osmanlı’nın şaşaalı döneminden alıkoyan 90 yıllık “kesinti dönemi” sona ermeliydi! Zira bu 90 yıl, kendi medeniyetini yaratmakta da başarılı olamamıştı. Davutoğlu’na göre Türkiye toplumu, 500 yıl boyunca İslam dünyasına liderlik yapmıştı. Öyleyse Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısı olarak; İslam medeniyetini birleştirip “yeniden diriliş”i sağlamak “Yeni Türkiye”nin görevi olabilirdi!  

Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu; “stratejik derinlik” teorisine uygun olarak Türkiye’nin emperyal “hinterland”ı ilan edildi. Aslında Davutoğlu’nda simgeleşen tüm bu tezler Irak işgaline giden George W. Bush’a da pek uzak sayılmazdı. Çünkü “Yeni Türkiye”nin muhafazakarları, neo-con’ların bir benzeriydi ve her ikisi de kendisine ortaçağ gericiliğini referans alıyordu.
Davutoğlu, Türkiye’yi bölge ülkelerine düşman eden dış politikanın mimarı olduğu kadar; ülkeyi “değerli yalnızlık” derekesine düşüren tezlerin de başyazarıydı. Avrupa devrimleri içinde fışkıran tüm aydınlanma değerlerine savaş açıyor ve bu değerleri “mekanizmaların diktatörlüğü” olarak ilan ediyordu. Tek kurtuluş yolu vardı; o da din ve maneviyat yoluydu. Tez hazır olunca; geriye dini referanslarla “yeni bir toplum” inşa etme işi kalıyordu. “Medeniyet” ve “restorasyon” O’nun hedefe ulaşmadaki iki sihirli sözcüğüydü.   

SİYASETE RESTORASYON AYARI

Restorasyon sözcüğü, tarihte iki büyük toplumsal olayla birlikte anılır; İngiltere’deki Stuart Restorasyonu (1660-1688) ve Fransa’daki Bourbon Restorasyonu (1814/1815-1830). Fransa tarihinde ilk restorasyon Birinci İmparatorluğun yıkılışıyla Temmuz Devrimi arasındaki dönemde Bourbon monarşisinin yeniden kuruluşunu ifade eder. Yani İsviçreli devlet hukukçusu Karl Ludwig von Haller, restorasyon kavramını ilk olarak her ne kadar olumlu anlamda kullanmışsa da, kavram 19. yüzyılda bütün olumlu anlamlarını yitirmiş ve gericilikle eş anlamlı olarak kullanılmaya başlamıştır.

Buradan yeniden AKP ve Davutoğlu’na dönersek; “restorasyon” sözcüğü, tıpkı 19. yüzyıl monarşilerinin korunması örneğinde olduğu gibi, çökmekte ve çürümekte olan sistemi kurtarmayı hedeflemektedir. Davutoğlu AKP’si de “restorasyon” derken esas olarak; işçi ve halk hareketlerine, demokratik-devrimci uyanışlara karşı; gericiliği tahkim ve yeniden inşa etmeyi kastetmişlerdir.

KARŞI RESTORASYON

Seçimlere bir hafta kala AKP “Fetih Şöleni” adı altında dev bir miting organizasyonu yaptı. Miting korsan olduğu kadar, tarafsız kalması gereken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması da korsandı. Fiili durum yaratarak yaptığı o konuşmadan küçük bir hatırlatma;
“..Fetih 1994’tür. Fatih’in mirasına hizmet etmektir. Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırmaktır. Fetih 7 Haziran’dır...”
Bitmedi, konuşma devam ediyor;
“...Zafer seni uçuracak ama irademizde sarsıntı olursa zafer bizi sırtımızdan atıverir!”
Allahtan 7 Haziran’da “özlenen fetih” gerçekleşmedi ve “zafer” AKP’yi sırtından atıverdi! Davutoğlu’nun balkon çırpınışı ve “iradedeki sarsıntı” meselesi ise AKP içinde epey tartışılacağa benzer.
Seçim sonuçları Türkiye’nin önüne yeni bir siyasi tablo koydu. Koalisyon senaryolarının hırla gittiği bu tablonun karşısında kulağa yine o tanıdık sözcük çalınmaya başladı; “restorasyon”!
Cengiz Çandar yazıyor. Murat Belge’ye de kefil olarak “yeminli AKP düşmanları” olmadıklarını söylüyor ve önerilerini sıralıyor:
“...AKP dahil tüm partiler, Türkiye’nin önündeki acil ve devasa görevin, Tayyip Erdoğan etrafında toplanmış ‘Bremen mızıkacıları’nın tahrip ettiği toplumsal dokunun ve “devlet”in “restorasyonu” olduğunu görmek durumundalar. 7 Haziran’da Türkiye ‘faşizme gidiş’e ‘dur’ dedi. Bundan sonrası, her yönüyle ‘Türkiye’nin restorasyonu’ dönemi”
Benim burada gördüğüm; Davutoğlu-AKP restorasyonuna karşı tersten bir restorasyondan başka bir şey değil. Buna “restorasyonun restorasyonu” demek de mümkün. Ve fakat kanımca bu ve benzer bütün karşı restorasyon önerileri, çivisi çıkmış sistemin (gericiliğin) ehlileştirilmesinden öteye geçemiyor, geçemezler. Çivileri yerine geri çakarak sistem ne kadar ehlilleşir? O da daha geniş bir tartışmanın konusu.
Dediğimiz gibi bu sadece restorasyonun restorasyonuna bir giriş yazısıydı.

ÖNCEKİ HABER

7 Haziran’ın hakikati

SONRAKİ HABER

AKP: Himmet, fıtrat ve çöküş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...