24 Mayıs 2015 03:35

Askeri kültürün gündelik hayatta sıradanlaşması

Paylaş

Okay DEPREM

Geçtiğimiz yüzyılda ve günümüzde yeryüzünde hiçbir toplum yoktur ki Rus toplumu ve eski Sovyet ülkesi kadar askeri kültür gündelik yaşam içinde gerçek anlamda sıradanlaşmış olsun, onun neredeyse herkes tarafından doğal, kanıksanmış bir parçası olsun. Tarih boyunca olduğu gibi bugün de dünyada askeri veya militarist kültürün toplum yaşamında önemli bir yer tuttuğu ülkelerin sayısı az değildir. Yeryüzünde, hızı hatta ivmesi artacak biçimde sayısız devlet silahlanmaya inanılmaz miktarlarda kaynak ayırırken, kitlesel veya profesyonel ordularının nicelik ve niteliğinin ise her geçen güç arttırıldığı bilinen açık bir gerçek. Yine aynı şekilde, sosyo-antropolojik olarak daha savaşçı olan ve tarihinin önemli bir kısmını da haliyle harpler ile geçirmiş toplumların sayısı da aşırı olmamakla birlikte azımsanmayacak sayıdadır. Keza, nispeten kısa bağımsız ve egemen devlet geçmişlerinde sürekli olarak askeri darbelerle, muhtıralarda anılan ülkelerin sayısının sayılamayacak kadar çok olduğu biliniyor.

FARKLI ASKERİ-MİLİTARİST ÜLKE MODELLERİ  

İran, İsrail ve Çin gibi, zorunlu askerliğin epey zamandır göreli olarak uzun dönemler halinde uygulandığı ve askerliğin içeriğinin de oldukça sert ve yoğun biçimde tatbik edildiği ülkeler de aransa yeterli sayıda bulunacak niceliktedir. Bir diğer taraftan yönetim şekli ve bulunduğu jeopolitik hat gereği militarizmin halk nezdinde bir karşılığının olduğu görüntüsü veren, bir diğer deyişle askeri kültürün sokakta az çok bir yansımasının olduğu gözlenen Kuzey Kore gibi ufak istisnalar da yok değildir. Başta ABD olmak üzere, dünyadaki askeri üstünlüğünden / gücünden ve küresel çaptaki askeri olağan seferberlik ve teyakkuz durumuna dayanan askeri doktrininden kaynaklı olarak olabildiğince askeri-militarist devlet imajına sahip olanlar ve bunun da gündelik yaşam kültüründe ve halkta az çok kanıksanmış, kabul edilmiş hatta göreli olumlanmış bir karşılığının olduğu örnekler de bulunmaktadır.

TOPLUMUN MİLİTARİZASYONU BAŞKA, HALKTA KABUL EDİLMİŞ KARŞILIĞI BAŞKA

Ne var ki ve her şeye rağmen, yukarıda sayılan örnekler de dâhil olmak üzere, en azından bilinen ve yakın çağlarda hiçbir coğrafyada, bilindik hiçbir ülkede; gerek Sovyetler Birliği zamanında olsun gerekse birlik içinden çıkan bağımsız cumhuriyetlerde son 23-24 yıl içerisinde olsun; askeri geçmişin, askeri savaş tarihi ve zafer kültürünün ve silahlanma hali ve sahip olunan askeri teknolojinin halk sathında azami düzeyde ve derinlikte kitlesel ve olumlu anlamda yansımasının olduğu bir başka örnek yoktur. Gerçekten de; devletin askeri kimliği, doktrini veya militarizasyon yönündeki seferberlik hali veyahut malik olduğu savaş tarihine rağmen siyasi ve askeri elitlerin yaymaya çalıştığı askeri havanın sokakta hiçbir zaman kitlesel ve sürekli suretle bir karşılığının olmadığı ve halk tarafından gündelik hayat kültürü içinde olumlu anlamda içselleştirilmediği, dahası bu bağlamda her daim bir karşıtlık, uyuşmazlık ve çelişki halinin hüküm sürdüğü modellerden farklı olarak; eski Sovyet ülkesinin kapsadığı topraklarda, özellikle Rus coğrafyasında bilhassa zamanında ve az çok halen bu durum genel olarak tam tersi yöndedir ve de doğal olarak çok bariz ve anlaşılır tarihsel nedenleri vardır.  

BÜYÜK ANAYURT SAVAŞI’NIN YARATTIĞI TARİHSEL KIRILMA

SSCB, 1941 yılına kadar gerçek anlamda düzenli, kitlesel ve profesyonel bir orduya sahip olmayan ve oldukça barışçıl bir ülke konumundadır. Dahası toplum tüm konsantrasyon, emek ve enerjisini sosyalist kalkınma istikametinde harcamaktadır 1920’li ve 30’lu yıllarda. Ancak 22 Haziran’da gelen Alman-faşist saldırısı ve ardından işgali tüm bu konjonktürü baştan aşağıya değiştirecek ve sadece savaş dönemine mahsus olmayacak biçimde sayısız kuşağın hayatını etkileyecek kitlesel bir askeri kültürün oluşumuna sebebiyet verecektir. SSCB’nin tam 4 yıl boyunca katıldığı savaştaki insan kaybı asker sivil 27 milyondur. Bu sayı, II. Cihan Harbi’ndeki toplam can kaybının tam tamına yarısına tekabül etmektedir. Dahası, yaralılar yani gazilerle birlikte bu rakam 40-50 milyonlara varmaktadır. Hem yaşamını yitirenler, hem hafif veya ağır yaralananlar hem de yara almaksızın savaşa iştirak eden asker-sivil, kadın-erkek, genç-yaşlı kitlelerinin sayısı bu rakamın da üzerindedir. Üstüne üstlük, Urallardan Sibirya’ya tüm cephe gerisinde askeri sanayi ve her tür lojistik malzemenin üretimine geceli gündüzlü katkıda bulunmuş toplum kesimleri de on milyonlarcadır. Kısacası savaş başlamadan evvel birliğin nüfusunun 200 küsur milyon olduğu düşünülürse, savaşa aktif olarak katılanlar, nüfusun en az dörtte birini oluştururken, cephe gerisinde savaş ekonomisine can veren kitlelerle birlikte bu oran nüfusun en asgari tahmin ile üçte birlik bir kesimine denk düşmektedir. Hem oransal hem de sayısal olarak bu ölçüde ve bu kadar uzun süreli bir askeri seferberlik hali yakın çağlarda çok az toplumun başından geçmiştir. Bundan dolayı eski Sovyet toprağında baba-anne, büyükbaba-büyükanne veya büyük ebeveynini savaş sürecinde kaybetmemiş hemen hemen kimse yoktur. Her aileden bir veya birkaç, her sülaleden de onlarca kişi savaşla birlikte ya toprağa karışmış veya gazi olarak geride kalan yaşamını sürdürmek durumunda kalmıştır.

SAVAŞ SONRASI YEPYENİ BİR ASKERİ KÜLTÜR VE OLAĞAN TEYAKKUZ HALİ

Yaşadığı bu büyük tarihi kırılma anından sonra, 1945’teki zaferi takip eden seneler ve on yıllarda SB’de barış zamanında yine tarihte misali görülmemiş nicelik ve nitelikte bir silahlanma programı başlar. Düzenli ordunun sayısı kat be kat arttırılmak suretiyle 10 milyonlar seviyesine ulaştırılır kısa bir süre zarfında. Askerlik süresi ise kara ve havacılar için 2, denizciler için 3 yıla çıkartılacaktır. 22 milyon km’lik toprakların her karışı, her köşesi savaşı anan ve yaşanan drama ve kazanılan zafere adanan on binlerce hatta yüz binlerce heykel, anıt, anıt park, rölyef, askeri araç ve müze ile donatılır; milyonlarca sokak, cadde, bulvar, meydan ve yerleşim yerinin ismi, savaş kahramanlarının adlarıyla yeniden değiştirilir. Başta edebiyat ve sinemada olmak üzere, güzel sanatların her temel dalında 2. Dünya Savaşı’ndaki mücadele ve elde edilen zaferin betimlendiği ve destanlaştırıldığı yapıtların miktarı sayılmayacak boyuttadır ve artık yeni kuşaklar bunları okuyarak, seyredip dinleyerek yetişecek ve kendilerinin toplumsal karakteri biçimlenecektir. Aynı şekilde küçüklüğünden itibaren her yeni toplum ferdi, gündelik hayatında, yaşadığı kenti köşe bucak saran savaşa dair maddi mirasın görsel kültürü içinde büyüyecek, olgunlaşıp bilinçlenecektir.

‘ASKERİ ARAÇLARLA DANS’ ONLAR İÇİN GÜNDELİK YAŞAMIN BİR SIRADANIDIR

İşte tüm bunlardan dolayı eski Sovyet toplumunda, Rus ülkesinde günümüzde de, yeryüzünde hiçbir toplumda görülmeyecek şu manzaralar oldukça popüler, yaygın ve çoktan kanıksanmış ve sosyal açıdan sindirilmiş durumdadır: Başta 9 Mayıslar olmak üzere, şehir ve bölgelerin düşman işgalinden kurtarılış yıl dönümlerinde, yediden yetmişe, çoluk çocuklu milyonlarca insan akın akın büyük savaş monüment parklarına ve anıtsal heykellerin etrafında toplanmakta, savaşta kullanılmış ve açık havada sergilenen her türden askeri araçla pozlar vermekte, ellerinde çiçekler, bayrak ve flamalarla üzerlerinde, kenarlarında fotoğraflar çektirmektedirler. İşte bütün bu yaşananlardan dolayı, aradan 70 sene geçtikten sonra Rusya’da bu sene 9 Mayıs’ta resmi rakamlara göre tam 12 milyon kişi ağırlıkla sivil inisiyatifler üzerinden örgütlenerek “Vezsmertniy Polk” adını verdikleri yürüyüşlerle, savaşta yitirdikleri büyüklerinin fotoğraflarını ellerinde tutarak, cadde ve meydanları doldurdu…

ÖNCEKİ HABER

‘Oylar HDP'ye, kadınlar meclise’

SONRAKİ HABER

Kim bu Rohingyalılar?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa