Newroz Piroz Be

Çağla YOLAŞAN
Amed

2015 Newrozuna giderken hikayeye 2013 Newrozundan bahsederek başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi iki yılı ardında bırakan çözüm/müzakere süreci 2013 Amed Newrozuyla startını vermişti. Ben de 21 Mart 2013 günü Amed’de Newroz Parkı’na giderken tarihi bir ana tanıklık edecek olmanın heyecanı içerisindeydim. Bir milyonu aşkın insan Newroz Parkı’nda bayramını kutluyordu. Yediden yetmişe her yaştan Kürdistanlı da oradaydı tabi. Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan’ın yazılı mesajını okuyacaktı. Daha önce de çok konuşma dinlemiştim ama ilk defa bir milyon insanın tek kelime etmeden pürdikkat bir konuşma dinlediğini görüyordum. Bunca insanın bu denli değer ve önem vermesi tesadüfi değildi, o mesaj barış mesajıydı ve o an Newroz Parkı’nda hazır bulunan herkesin, hepimizin öncelikli dileği barıştı. Sadece oradaki bir milyon insanın ne olursa olsun barış diyeceğine o günden beridir şüphe duymaksızın inanırım.
Sanıyorum şimdilerde Kürt halkının, Türkiyeli devrimcilerin barış arzusunu ve tabi arzunun ötesinde mücadelesini görmeyenimiz yoktur. Evet, Kürt halkı ve Türkiyeli devrimciler barış sürecinde mücadele etmeyi hiçbir zaman bırakmadı çünkü müzakere sürece asıl olarak bir mücadele süreciydi. Çünkü çözüm görüşmelerinde masanın öbür yanında oturan sermaye iktidarı AKP Hükümetinin ve egemen sınıfın saldırıları kesilmiyordu ve hala kesilmiş değil. Bahsettiğim saldırılara dair bir iki örnek verip somutlaştırmak isterim.

AKP BİLDİĞİMİZ GİBİ

Kobanê aylardır IŞİD saldırılarına karşı direniyor ve zafere çok yaklaşmış durumda. Kobanê’de Kürt halkının yanında Türkiye ve dünyanın çok farklı yerlerinden devrimciler savaşıyor ve Ortadoğu’da enternasyonalizm ve devrimci dayanışma rüzgarları esiyor. Tersten baktığımızda Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren IŞİD vahşetini ve onu AKP eliyle var eden vahşi emperyalistleri tüm çıplaklığıyla görmek mümkün. IŞİD ile arasında organik bir bağ bulunduğu açıkça görülen AKP iktidarı kendini “Kobanê düştü, düşecek!” sözleriyle teşhir etti. AKP Kobanê’nin düşmesini çok istedi. Çünkü dört parça Kürdistan’ın herhangi bir yerinde Kürt halkının gerçekleştireceği bir kazanım egemen sınıfın kendi çözümünü dayatmasının önünde durur.

En güncel haliyle verebileceğimiz diğer bir örnek de son haftalarda çokça tartışılan iç güvenlik paketi. Adına tepeden tırnağa bir siyasi soykırım paketi de diyebiliriz, toplumsal muhalefeti bastırma paketi de. Hükümet bir yandan Kürt Özgürlük Hareketiyle masaya otururken diğer taraftan bu tip darbe paketleriyle, makul şüphe gibi kavramlarla sokaktaki muhalefeti sona erdirme amacında.

HEM MÜZAKERE HEM MÜCADELE

İşte iktidarın tüm bu yaklaşımları, saldırıları, oyalama hamleleri iki yıldır sürece dair elle tutulabilecek gelişme olmamasının kaynağıdır. Ancak bunları söylerken karşı cephe olan devrimci güçlerin, Kürt hareketinin hakkını da teslim etmek, sabır sebat dolu mücadele sürecini anlamak, görmek gerekir.
Bugüne gelelim, yani 21 Mart 2015 Newrozuna… Bizi bu newrozda ve sonrasındaki süreçte neler bekliyor kestirmek elbette ki güç. Ancak açık olan durum şu ki, artık halklar savaş, sömürü, asimilasyon, ölüm istemiyor. Kendine savaşı, sömürüyü dayatana ise müsaade etmiyor. Her yaştan kadınlar ve erkekler barış isteğini haykırıyor. Aslında bir bakıma Newrozun yeni anlamı da bu arzuyu ifade edecek biçimde barış bayramı.

Bizim de arzumuz müzakerenin barışa evrilmesi, asimilasyon ve sömürünün son bulması. Kürdistan’da, Türkiye’de, Ortadoğu’da, savaşsız sınıfsız sömürüsüz bir yaşamın gerçeklik kazanması. Bütün bu isteklerimiz, arzularımız yalnızca konuşmakla, tartışmakla hayat bulacak arzular değil elbette ki. Genç oluşumuzun enerjisiyle mücadeleye omuz vermek, adım adım ileri taşımak gerekiyor. Umuyoruz ki bu Newroz barışı inşa etmenin, mücadeleyi büyütmenin aracı olur ve hepimize kutlu olur.