27 Ocak 2015 04:49

Devlet için değil halk için adalet

Qamişlo’daki ilk gecemizden sonra, sabah ‘Rojbaş’ sesleriyle uyanıyoruz. Geceyi geçirdiğimiz Mezopotamya Adalet Akademisi, Rojava’da temelleri atılan ve uygulamaya sokulan yeni adalet sisteminin hakimlerini, savcılarını, avukat ve katiplerini yetiştiriyor. Akademide eğitim gören gençler ve eğitim verenlerle yapılan kahvaltıda, sonrasında yaptığımız sohbetlerde, Türkiye’de alışık olduğumuzun dışında bir hukuk sistemi tarifi yapılıyor.

Paylaş

DOSYA: Rojava'da neler oluyor?

Hazırlayan: Erdal İMREK

Qamişlo’daki ilk gecemizden sonra, sabah ‘Rojbaş’ sesleriyle uyanıyoruz. Geceyi geçirdiğimiz Mezopotamya Adalet Akademisi, Rojava’da temelleri atılan ve uygulamaya sokulan yeni adalet sisteminin hakimlerini, savcılarını, avukat ve katiplerini yetiştiriyor. Akademide eğitim gören gençler ve eğitim verenlerle yapılan kahvaltıda, sonrasında yaptığımız sohbetlerde, Türkiye’de alışık olduğumuzun dışında bir hukuk sistemi tarifi yapılıyor. Evrensel insan haklarını gözeten hukuk kurallarının yanı sıra özgün kurullarla işletilmeye çalışılan bir sistem. Gittikçe mahkemelerin rolünü azaltmayı ve yerine toplumsal adalet mekanizmasını yerleştirmeyi hedefleyen bir anlayıştan söz ediliyor. 

SULH KOMİTELERİ

Her köy ve mahallede seçimle belirlenen ve içinde o bölgenin saygı duyulan, akil insanlarının da yer aldığı Sulh Komiteleri ilk ‘adli merci’ durumunda. Yargılamaya konu olan sorunlar önce buraya geliyor. Burada bir çözüm bulunamazsa mahkemelere. Sulh Komiteleri devrimle birlikte ilk inşa edilen mekanizmalardan biri. Sorunların yüzde 75’e yakını mahkemelere gitmeden, burada çözülüyor. Mahkemelerdeki sistem de Türkiye’de alışık olduğumuzdan farklı. Adalet Akademisinde verilen eğitim ve şekillenen hukuksal sistem asıl olarak Abdullah Öcalan’ın kaleme aldığı, Demokratik Ulus, Demokratik Konfederalizm tarifine ve 5 ciltlik savunmalarına dayanıyor. Toplumsal inşanın birçok alanında olduğu gibi adalette de temel referans Öcalan. Mahallelerdeki halk meclisleri içinde seçimle belirlenen Sulh Komiteleri, hukuk sisteminin bel kemiği denebilir. Aslında bu sistem, Türkiye’de Kürt illerinde haberlerini de sık sık okuduğumuz, DTK ya da BDP’nin husumetli aileleri barıştırmasına dair haberlerde gördüğümüze benziyor. Sulh Komiteleri Rojava’da da bu işi yapıyor. Her mahallede Sulh Komiteleri var. Bunlar, komünlerde, mahallelerde yaşanan anlaşmazlıkları ya da yargılamaya konu olacak her türlü meseleyi, çözmeye çalışıyor. En çok üzerinde durulan konu sorunların uzlaşmayla, her iki tarafın da ikna edilmesiyle çözülmesi. 

HALK MAHKEMELERİ

Cinayet gibi ağır suçlar ise Halk Mahkemesine taşınıyor. Halk Mahkemesinde çıkan kararlara itirazlar Mahkemeya İstinaf’a gidiyor. Cezîre’de iki temyiz mahkemesi bulunuyor. Hukuk sisteminin en üstünde ise Adalet Meclisi bulunuyor. 17 kişiden oluşan Adalet Meclisi hukuk sisteminin geliştirilmesinden, adalet alanındaki idari, mali işlerin düzenlenmesinden, savcı ve hakim atamalarından ya da görevden alınmalarından sorumlu. Bununla birlikte yeni kanunlara dair ihtiyaç tespiti ve teftiş görevi de var. 

Halk Mahkemelerinde görev yapacak hakim ve savcılar için de bir seçim mekanizması yerleştirilmeye çalışılıyor. Fakat savaş ortamı ve devrimin hemen ardından ortaya çıkan acil ihtiyaçlar nedeniyle şimdilik seçim yapılamıyor. Fakat hedef hakimlerin de seçimle belirlenmesi. Şu anda Rojava’daki sivil siyasetin merkezi durumunda olan TEV-DEM’den, çeşitli kuruluşlardan, ileri gelenlerden alınan öneriler, Halk Meclisinde görüşülüyor ve burada hakim ve savcılar belirleniyor. Seçilen her hakimin, savcıların ya da avukatların mutlaka hukukçu olması gerekmiyor. Ancak bunlar bir hukuk eğitiminden geçiriliyor mutlaka. 


Cinayetten yargılanan bir kişiyi duruşma için getiren asayişçilere “Kimsede kelepçe yok” diyoruz. Asayişçilerden Ciwan, “Bizde kelepçe takılmaz. Kelepçe insanlık onuruna aykırıdır” diyor

HEDEF, MAHKEMELERİN ROLÜNÜ AZALTMAK 

Cezîre’de hukukçu ihtiyacını karşılamak amacıyla 2013’te Qamişlo’da Mezopotamya Adalet Akademisi kuruldu. 4 aylık eğitimin ardından staj da gören gençler daha sonra ihtiyaca göre görevlendiriliyor. Mekanizma bazı sıkıntılara rağmen iyi kötü oturmuş durumda. Son bir yılda Cezîre’de suç oranında düşüş yaşanmış. İdam cezasının kaldırıldığı Cezîre’de devrimin ardından sadece iki kez müebbet hapis cezası verilmiş. Konuştuğumuz yetkililer ceza sistemi üzerine çalıştıklarını, asıl başarmak istediklerinin suçun, dolayısıyla cezanın da ortadan kalkacağı bir toplumsal adalet düzeni inşa etmek olduğunu dile getiriyorlar. Yetkililer, adalet mekanizmasının merkezinde olan Sulh Komitelerini yaygınlaştırıp, mahkemelerin rolünü giderek azaltmak istediklerini özellikle vurguluyor. 

ADALET, HÜKÜMETE DEĞİL, ADALET MECLİSİNE BAĞLI

Rojava’daki adalet mekanizmasının en tepesinde Adalet Meclisi bulunuyor. 14 kişiden oluşan Meclis üyelerinin yarısı kadın, yarısı erkek. Meclisi idare eden bir de 3 kişilik Adalet Divanı var. Bununla birlikte Meclis üye sayısı 17 oluyor. Her kurum olduğu gibi Adalet Meclisi de eş başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nde Adalet Divanı olarak tarif edilen kurum, daha sonra Adalet Meclisi adını almış. İçinde baro temsilcisi, Anayasa Mahkemesi üyeleri, avukatlar, savcılar, temyiz mahkemesi ve Sulh Komitesi üyeleri yer alıyor. Adalet bakan yardımcıları da bu Mecliste yer alıyor. Ancak bakanlığın adalet mekanizmasına müdahalesi daha çok idari ve mali meselelerle sınırlı. Adalet Meclisinde 7 komite ve komisyon bulunuyor. Bunlar, Anayasa Mahkemesi, Avukatlar Birliği (Baro), Adalet Komisyonu, Sulh Komiteleri, Temyiz Mahkemesi, Genel Savcılık ve Denetim Komitesi. Her birinin 2 üyesi var. 3 kişilik Adalet Divanı üyesinin de katılımıyla üye sayısı 17 olan Adalet Meclisi, her türlü yargı meselesinde en yetkili kurum. 

Yargı sisteminin işleyip işlemediğine dair, aksayan ya da olumlu yönlere ilişkin raporlar hazırlayıp, ihtiyaca göre yeni kararlar alan Adalet Meclisi, hakim ve savcıların meslekle ilgili işlediği suçlara da bakıyor. Ama eğer örneğin bir savcı cinayet işlemişse bu tür davalara Genel Savcılık bakıyor. Savcılık iddianamesini hazırlayıp mahkemeye sunuyor. Adalet Meclisi üyelerinin görev süresi 4 yıl. Seçimle belirlenen Adalet Meclisi üyelerinden görevini yerine getirmeyenler ya da ilkelere aykırı davrananların görevden alınmasına da bu meclis karar veriyor. 

ADALET MECLİSİ EŞ BAŞKANI MAHMUD XALO: ADİL BİR SİSTEM KURUYORUZ

Qamişlo’da üst katı Gençlik Kültür Merkezi olarak kullanılan Adliye binasında bir araya geldiğimiz Adalet Meclisi üyeleriyle, yargı sistemi üzerine konuşma fırsatı bulduk. 

Adalet Meclisi Eş Başkanları Mahmud Xalo ve Rufend Xelef oldukça genç. Meclis üyelerini tanıştırdıktan sonra sisteme ilişkin bilgi veren Mahmud Xalo, “Rojava’da yeni ve adil bir adalet sistemi yaratmaya çalışıyoruz. Binlerce yıldır ‘Adalet nasıl sağlanacak’ sorusu hep soruluyor. Biz de sürekli bir arayış içindeyiz” diyor. Adaleti halkın seçtiği meclisler aracılığıyla sağlamayı esas aldıklarını söyleyen Xalo, “Burada iktidar adalete müdahale edemiyor. Dünyanın büyük çoğunluğunda Adalet Bakanını iktidar belirliyor. Yargı mekanizmasını oluşturup, müdahale ediyor. Biz ise adaletle ilgili sorunları bu meclisle çözüyoruz. Biz de savcılık makamı Adalet Bakanlığına değil, Adalet Meclisine bağlı. Yine savcı ve hakimleri denetleyen mekanizma diğer ülkelerde Adalet Bakanlığına bizde ise Adalet Meclisine bağlı” diyor. Xalo’nun verdiği şu bilgi de enteresan; “Diğer ülkelerde yargılamalar kapalı yapılır. Kimse adalet mekanizmasının o duruşma salonlarında nasıl işlediğini bilmez. Biz de ise mahkemelerin kapısı halka açıktır. İsteyen herkes gelip duruşmaları izleyebilir” Adalet Meclisi üyeleri komünlerden başlayan seçim süreciyle belirlendiği için halkın şeklen değil, gerçekten yargı sistemine müdahil olabildiğini dile getiren Xalo, Adalet Meclisindeki üyelerin de Mezopotamya Adalet Akademisinde eğitimden geçtiğini vurguluyor. 

Qamişlo Adliyesi’nde bir duruşma salonu. Avukat ve savcı ayakta, eşit konumda. Masada, Kur’an, İncil ve Avesta. Her dinin mensubu kendi kitabına el basarak yemin ediyor.

YASAMA MECLİSİNİN DOKUNULMAZLIĞI YOK

Adalet Meclisinin diğer Eş Başkanı Rufend Xelef  2014’te Cezîre Kantonu’nda önlerine 6 bin 61 dava dosyası geldiğini ve bunların 4 bin 800’ünü çözdüklerini söylüyor. “Bazı konular var ki çözülmeleri kolay değil. Bazı siyasi ya da çeşitli konular, savaş nedeniyle henüz çözülemiyor. Taraflar göç etmiş, mahkemede hazır edemiyoruz” diyor. Cezîre’de 2014’te 54 cinayet, 366 hırsızlık, 72 narkotik davası açıldığını, geri kalan davaların ise alacak, verecek ve mülkiyet sorunlarına ilişkin davalar olduğunu söyledi. Rojava’da hâlâ Suriye rejimine bağlı mahkemeler de var. Rufend Xelef bu durumu şöyle anlatıyor; “Biz onların işlerini durdurduk. Onların bir yaptırım gücü de yok. Zaten onların sistemi çözüm üretmiyor, sorunları çözmek isteyen bize geliyor. Devlet bizim kararlarımızı biz de onunkileri esas almıyoruz. Bizim için esas olan Halk Mahkemesinde varılan karar.” Rojava’yı yöneten Yasama Meclisi üyelerinin yargı dokunulmazlığı yok. Xelef bu konuda da,  “Meclis üyeleri, hükümet üyeleri Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ne ya da kanunlara göre bir suç işlerlerse ve eğer suç üstü yakalanmışsa, derhal gözaltına alınır, yargılanır. Eğer suç üstü değilse, biz incelememizi yapıp, Meclise bildiriyoruz. Meclis o kişinin görevini donduruyor ve biz yargılıyoruz” diyor. 

ANAYASA MAHKEMESİ, ROJAVA TOPLUMSAL SÖZLEŞMESİ’Nİ KORUYOR 

Cezîre’de bir de Anayasa Mahkemesi var. Anayasa Mahkemesi 7 kişiden oluşuyor. Ancak şu anda 5 kişi görev yapıyor. Anayasa Mahkemesine, Yasama Meclisi üyelerinin yüzde 20’sinin imzasıyla ya da herhangi bir davada taraflardan birinin alınan kararın kanuna, Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ne aykırı olduğu itirazında bulunması durumunda bireysel başvuru yapılıyor. Anayasa Mahkemesinin Adalet Meclisinde yer alan üyesi Mahmud Xidir, görevlerini şöyle tarif ediyor; “Şahıslar arasındaki sorunlara bakmıyoruz. Kanun konusundaki ihtilafları düzenliyoruz. Anayasa Mahkemesi, Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ni koruyor. Yasama Meclisinin çıkardığı bir kanuna ilişkin eğer, Meclis üyelerinin yüzde 20’si ‘Bu kanun Toplumsal Sözleşme’ye aykırı’ der ve itiraz ederse, bu kanun bizim önümüze geliyor. İtiraz yerindeyse, biz o kanunun sözleşmeye uygun olmadığını hükümete bildiriyoruz. Komün, mahalle ve şehir meclislerinin, kantonların çıkardığı kanunları da biz denetliyoruz. Burada temel ilke kanunun Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ne aykırı olup olmadığı.” 

ROJAVA’DA HERKES AVUKAT OLABİLİR

Cezîre’de avukatlar, 21 Haziran 2014’te bir konferans yaparak Barolar Birliğini kurmuş ve yönetimi belirlemiş. Haseke, Derîk, Qamişlo ve Serêkaniyê’de baro temsilcilikleri kurulmuş. Orada da avukat tutamayanlara baro hukuki yardım sağlıyor. Akademilerden mezun olan avukat adayları, avukatların yanında 1 yıl staj görüyor. Bizde olmayan bir uygulama ise şöyle; Mahkemelerde yargılanan biri isterse avukat olmayan birini kendisine savunman olarak belirleyebiliyor. O kişi noter vekaletiyle, mahkemede tıpkı bir avukat gibi savunma yapma hakkına sahip. Örneğin Mala Jin (Kadın Evi) yöneticileri kadınlarla ilgili davaların tümüne müdahil oluyor. Kadınlar adına savunma yapıyor. 

ADALET BAKANI EL BEŞİR: EKSİKLERİ GİDERİYORUZ, BAŞARACAĞIZ

Cezîre’deki temaslarımız boyunca Adalet Bakan Yardımcısı Evîn Xilo bize eşlik etti. Onunla birlikte Adalet Bakanlığını da ziyaret ediyoruz. Adalet Bakanlığı binasının önünde genç bir asayiş görevlisi nöbet tutuyor. Savunma Bakanlığı bu binanın hemen karşısında. Aynı sokakta başka kurumlar da var ve sokak başları sıkı biçimde korunuyor. Bakanlığın mütevazı binasında Adalet Bakanı Abdülhamid el Bekir ile bir araya geliyoruz. “Bu yeni bir tecrübe. 1 senede savaşa rağmen büyük adımlar attık, sistem ilerledi. İnsan hakları çerçevesinde birçok adım attık. Bazı yanlışlar oluyor mutlaka. Ama bunların üzerinde duruyoruz. Eksikliklerimizi gidermeye çalışıyoruz. Bunu başaracağız. 2015’te adalet alanında daha fazla adımlar atacağız. Burada kurduğumuz demokratik özerk sistemi tüm dünyaya duyurmanızı istiyoruz. Sesimizi, demokratik özerklik sistemini dünyaya duyurmanızı istiyoruz. Bu tüm Ortadoğu için örnek olabilecek bir sistem” diyor. El Bekir, bir toplantıya yetişmek zorunda olduğunu belirterek, sözü Adalet Bakan Yardımcısı Xalid İbrahim’e bırakıyor. 

TOPLUMSAL ADALET SAĞLANIYOR, SUÇ ORANI DÜŞÜYOR

Demokratik Özerklik sistemini 10 yıllarca süren mücadele sonucunda oluşturduklarını ve artık günbegün yaşamın her alanında kurumsallaştıklarını söyleyen İbrahim, “Bir yandan inşa, bir yandan da inşa ettiğimizi savunma sürecindeyiz. Savaş olmasa daha fazla adım atacaktık. Hâlâ olağanüstü koşullarda yaşıyoruz” diyor. Adalet alanında birçok tecrübe edindikleri üç yılı geride bıraktıklarını söyleyen İbrahim, “2011’de Rojava Halk Meclisini oluşturduk. Ben o zaman adalet meclisi sözcüsü olarak görev aldım. O zaman kantonlar yoktu daha. IŞİD yoktu. İlk olarak her köy, mahalle, şehirde Sulh Komiteleri oluşturduk. Devlet otoritesi zayıflamıştı ve her alanda bir boşluk vardı. Kendi mahkemelerimizi kurmaya başladık. Cezîre’de bu adımları attık. Kobanê’de de bu yönlü bir kurumsallaşma vardı ama savaş çıktı. Êfrîn kantonunda da 4 halk mahkemesi var. 2013 te 12 bin 420 davayı çözdük. Toplumsal adaleti sağlama konusunda önemli adımlar attık. Bunların çoğu hukuk davalarıydı. Eskiden insanlar mahkemelere gidemiyordu. Biz mahkemeleri açınca birikmiş sorunların hepsi önümüze geldi. 3 yılda toplumsallaşma güçlü biçimde sağlandığı için suç oranında ciddi düşüşler oldu. Tüm davalar önce Sulh Komitesine gidiyor. Burası sorunları büyük oranda çözüyor. Eğer çözemezse bir rapor hazırlayıp, dosyayı mahkemeye gönderiyor.” diyor. 

ESKİDEN KÜRTLERİN HİÇ BİR HAKKI YOKTU

İbrahim, Kürtler için adalet mekanizmasının önemini eski rejimde yaşadıklarını anlatarak özetliyor; “Daha önce biz Kürtler için devlet istisnai kanunlar çıkarmıştı. Örneğin bir Kürt ev yapacaksa, tüm istihbarat kurumlarından olumlu görüş almak zorundaydı. Bu Kürtlere özel bir uygulamaydı. Her şey istisnai kanunlara tabiiydi. Siyasi tutukluların davalarına bakıyordum Şam’da. Müvekkillerimizi görmemize kesinlikle izin verilmiyordu. Suç iddiası hep aynıydı Kürtler için; İllegal oluşuma üye olmak. Suriye’nin bir bölüm toprağını kopararak, yabancı bir ülkeye katmak. Biz de soruyorduk, ‘Hangi devlete katmak istiyorlar?’ Rüyanızdaki Kürdistan’a diyorlardı. Çocuğuna bir ad vereceksek, istihbarat kurumları ismin anlamını, niye bu ismi verdiğimizi sorardı. Kürtler için Suriye rejimi, Türkiye’yle aynı sistemi uyguladı; Tek dil, tek bayrak, tek millet anlayışı. Kürtler Suriye’deki en kalabalık 2. nüfus. Ama bizim hiçbir hakkımız, hukukumuz yoktu. Kürtler yaşamın her alanında çok sıkıntılar çekti. Ama Suriye’de en örgütlü halk da Kürtlerdi. Bundan dolayı biz 3. yolu seçtik.” 

İbrahim sözlerini bitirirken, “Biz Suriye rejimi sırasında bir grup avukat olarak Abdullah Öcalan’ı savunmak için bir heyet oluşturmak istedik. Ancak rejim bunu kabul etmedi. Bugün de Sayın Abdullah Öcalan’ı savunmak istiyoruz. Bu göreve her zaman hazırız” diyor. 

YARIN: Yeni düzenin hukuk okulu; Adalet Akademisi 
Rojava’da halkın yönetime katılımı ve siyasi yapılanma

ÖNCEKİ HABER

YPG: Kobanê insanlığın zaferidir

SONRAKİ HABER

'Önce, toplumun karşısına nasıl bir politikayla çıkacağımızı konuşmalıyız'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...