11 Ocak 2015 04:11

Paris saldırıları Fransa’nın 11 Eylül’ü mü?

Hollande, Bush’un 11 Eylül’den sonra yaratmayı becerdiği oydaşmayı başarabilir mi çok kuşkulu. Hollande’ın aciz başkanlığı nedeniyle Fransa’nın sadece ekonomisinin değil güvenliğinin de tehdit altında olduğu düşüncesi er ya da geç “milli birlik” cephesinin içinde dile getirilecektir.

Paylaş

M. Sinan BİRDAL

Paris’teki saldırılar ekonomik durgunlukla boğuşan Avrupa’yı derinden sarstı. 2012-2014 arasında Fransa’nın ekonomik büyüme ortalaması yüzde 0.4 civarındayken, işsizlik oranıysa yüzde 10’un üstüne tırmandı. Mayıs 2012’de kemer sıkmaya karşı bir söylemle iktidara gelmesine rağmen kemer sıkma politikalarına yönelen sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande yüzde 12-13 oranında destekle, 1958’de kurulan Beşinci Cumhuriyet’in en az popüler lideri olarak tarihe geçti (The Economist, 4.10.2014). Der Spiegel dergisi Kasım ayında Hollande’ın bir televizyon programından sonra şu yorumu yapıyordu: “De Gaulle, Mitterand, Chirac Fransızların istedikleri gibi ikame krallardı. Sarkozy bile en azından bir tür Napoleon’du... Hollande ise acıklı bir başkanlık figürü; ve dehşete düşürücü derecede normal”. Dergi, anketlere göre Hollande’ın 2017 seçimlerinde aşırı sağcı Marine Le Pen’den daha az oy oranına sahip olduğunu vurguluyor. Yeniden cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünmediğini söyleyen Hollande’ın açıklaması da basit ve acıklı: “Destek oranlarımı gördünüz mü?” (Der Spiegel, 10.11.2014). Bu koşullarda Hollande’ın yaptığı birlik ve beraberlik çağrısı ne kadar yankı bulacak. Pazar günü Hollande büyük bir gösteri planlayarak bütün yurttaşları ve siyasi partileri davet etti. Ama Bush’un 11 Eylül’den sonra yaratmayı becerdiği bir oydaşmayı ve kendi liderliğinde kenetlenmeyi başarabilir mi çok kuşkulu. Hollande’ın aciz ve zayıf başkanlığı nedeniyle Fransa’nın sadece ekonomisinin değil güvenliğinin de tehdit altında olduğu düşüncesi er ya da geç “milli birlik” cephesinin içinde dile getirilecektir. CNN International sunucusunun şaşkınlık içinde Paris muhabirine sorduğu soru insanların aklında giderek daha çok yer edecek: Saldırganlar gündüz gözü nasıl Paris’i terk edip bir süreliğine ortadan kaybolabildiler?

Fransız siyasetinde milli birlik temasını daha güçlü işleyebilecek olan iki lider görünüyor: skandallarına ve 2012’deki seçimi kaybetmesine rağmen 29 Kasım’da merkez sağ Popüler Hareket Birliği’nin başına tekrar geçen Nicolas Sarkozy ve 30 Kasım’da aşırı sağ Ulusal Cephe Partisi’nin başkanlığına yeniden seçilen Marine Le Pen. Sarkozy’nin hedefi Le Pen’e karşı sağı birleştirmek, bu açıdan Almanya’da AfD’ye karşı sağı CDU’da tutmaya çalışan Şansölye Merkel’e benzer bir misyonu var. Ancak önce parti içinde birlik sağlaması lazım. Sarkozy parti delegelerine “kendi aramızdaki nefret düzeyi inanılmaz, grotesk” diye seslenmiş. (The Economist, 6.12.2014) Sarkozy’nin ihtiyaç duyduğu birliği Hollande’ın yaptığı milli birlik çağrısı karşılayabilir. Mevcut liderin aciz göründüğü bir noktada Libya Fatihi Sarkozy’nin alıcısı artabilir. Marine Le Pen ise başkanlık seçimlerinde ikinci tura kalacakları iddiasında. Önümüzdeki dönemde Sarkozy ve Le Pen arasındaki rekabet Fransız dış politikası açısından önem arz ediyor.

MÜDAHALECİLER YÜKSELECEK Mİ?

2011’de Libya’da pilot kabinine herkesten önce oturan Fransa, Kaddafi sonrası Libya’dan geri durmaya çalıştı. Fehim Taştekin konu üzerine son yazısında şöyle diyor: “Müdahale isteniyor ama kime karşı kimin yanında bir müdahale olacak? Bölgesel aktörlerin ülkeyi daha da bölen vekâlet savaşından vazgeçmeye niyeti yok. Uzlaşmaya değil birinin diğerini tamamen bitireceği bir zafere inanıyorlar. Vekalet savaşı dış müdahalenin en kaypak versiyonu. Dış müdahaleyi dillendirenlerin gözü Batı’da 2011’de rol çalarak Muammer Kaddafi güçlerine havadan ilk müdahaleyi yapan Fransa’da. Hâlihazırda Nijer, Çad, Moritanya, Burkina Faso ve Mali’de 3 bin 200 asker, 200 zırhlı araç ve 6 uçakla Kaidevari gruplarla savaşan Fransa, Libya için topu BM’ye atıyor.” Taştekin, Hollande’ın Libya’ya müdahalenin sorumluluğun bütün uluslararası topluma ait olduğunu söylemesine rağmen bölgede radikal İslamcı grupları vuracaklarını da belirttiğinin altını çiziyor. Fransa, Nijer’de Libya sınırına 100 km mesafede Libya kaynaklı radikal gruplara karşı kullanılabileceği bir askeri üssü kurmuş (Radikal, 07.01.2015).

Paris saldırılarının Fransa’daki müdahaleciler ve Libya’da müdahale talep edenlerin kamuoyunda desteklerini arttıracağını söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu açıdan özellikle Sarkozy’nin söylemini yakından takip etmek lazım. Le Pen’in durumu ise daha farklı. 28 Temmuz 2014’te parti İnternet sitesinden açıklamasında, Le Pen Libya konusunda hem Sarkozy hem de Sosyalist Parti’nin büyük hatalar yaptığını söylüyor ve durumu “felaket” olarak tanımlıyor. Avrupa’yı sarsan diğer önemli bir konu olan Ukrayna’da Le Pen NATO’dan ayrı davranılması gerektiğini savunuyor, Avrupa Birliği’ni şiddetle eleştiriyor. Saldırıların Fransa açısından bir 11 Eylül olup olmayacağını siyasi güçler belirleyecek.

ÖNCEKİ HABER

Delirmek dışında bir kurtuluş bulamadık!

SONRAKİ HABER

Charlie’yi vurdular... Ölmedi!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...