11 Ocak 2015 03:36

Normlara sadık bir sanata doğru

Charlie Hebdo katliamı sonrasında Türkiye’deki sosyal medya tartışmalarında, sivri dilli mizaha sahip çıkıldı ve normatif sınırlara çekilmiş bir ifade özgürlüğü anlayışının sorunlarına dikkat çekildi. Ama sanatsal üretime baktığımızda, bu açıdan sahip çıkılacak şeylerin giderek azaldığını söyleyebiliriz.

Paylaş

Fırat YÜCEL*

Tanıl Bora, ‘Hegemonya’ başlıklı yazısında AKP’nin “hasımlarını kendi ‘anti’lerine indirgemesine” dikkat çekiyor ve toplumsal muhalefeti bu konuda uyarıyordu. Gezi Direnişi sonrasında çokça dile getirilen bu kaygının gerçekliğe tekabül etmediğini söylemek güç. AKP’nin muhalif düşünceyi kendi gündemine tabi kılması ve kendine benzetmesi, özellikle sosyal medyada verilen tepkilerin dilinde gözlemlenebiliyor. Ancak pratikte, en başta da kurumsal ilişkilerde, hegemonyanın eseri olan bu karşılıklı meydan okuma halinin temel belirleyici olduğunu söylemek mümkün mü? Örneğin sinema alanındaki yakın dönemdeki gelişmeleri gözden geçirdiğimizde, ortaya çıkan tablonun çok farklı olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal medyada gözlemlenen dille, kurumsal, bürokratik ya da gündelik pratiklerde takınılan tutum arasında en ufak bir bağ olduğunu bile söylemek güç. İktidarın bakışını içselleştiren, tez ve düşüncelerini sessizce kabullenen ve bunların gönüllü uygulayıcısı olan aktörlerle yüz yüze geliyorsunuz, birazcık yüzeyi deştiğinizde. Meslek birliği üyelerinin bulunduğu kurulların kararları sonucunda ‘Mavi En Sıcak Renktir’ ve ‘Haftasonu’ gibi filmlerin sahneleri kesiliyor, ‘Nymphomaniac’ yasaklanıyor, ‘Kesik’ hiçbir mantığa sığmaksızın +18 yaş sınırıyla vizyona sokuluyor, dağıtımcılar bütün bu uygulamalara karşı ortak bir ses çıkaramıyor. Televizyon kanallarındaysa filmlerin ahlaki-siyasi gerekçelerle kesilmesi/buzlanması artık doğallaşmış durumda. Meydan okuma dili, kararların alındığı meydanlarda  AKP’nin politikalarını onaylamadığı iddiasındaki kişiler, “yapıcılık” ve “uzlaşmacılık” gibi içi boşaltılmış sıfatların ardına gizlenen bir kabullenişe kolayca sürükleniyorlar.
Sosyal medya vitrininden hareketle analizler yapma gafletine düştüğümüzde gerçekliklerden giderek uzaklaşıyoruz. Belki, sosyal medya sektörde norm haline gelen baskıcı uygulamalara karşı, önüne geçilemeyen bu doğallaşmaya karşı kendine has reaksiyonlar üretiyor. Twitter’daki kavgacı dilin, daha çok iktidarın uygulamalarını meşrulaştırmakta kullanıldığını da söyleyebiliriz. Bireysel kullanıcıların saldırganca bir sözü, bir bakanın ya da belediye başkanının saldırganlığıyla eş değer tutuluyor. “Ama insanlar da agresif, onlar da küfür etti” gibi “gerekçelerle” resmi makamların nefret söylemleri bir çırpıda meşrulaştırılıyor. Sanki sivil toplumun haletiruhiyesi ile hükümet ya da yerel yönetim sözcülerinin retorikleri aynı düzlemde değerlendirilebilirmiş gibi, biri diğerini temize çıkarabilirmiş gibi… Kimin mevki, iktidar ve sınıf erklerine sahip olduğu faktörünü tümüyle devre dışı bırakan bu mantık, sosyal medyayı, kurumsal/gündelik ilişkilerdeki kabullenmeciliği makbul kılan bir “kötü referansa” çeviriyor.
Charlie Hebdo katliamı sonrasında Türkiye’deki sosyal medya tartışmalarında, sivri dilli mizaha sahip çıkıldı ve normatif sınırlara çekilmiş bir ifade özgürlüğü anlayışının sorunlarına dikkat çekildi. Ama sanatsal üretime baktığımızda, bu açıdan sahip çıkılacak şeylerin giderek azaldığını söyleyebiliriz. Sinema-TV alanına, toplumdaki mevcut önyargıları daha da kalınlaştıran, stereotipleri yeniden üretip duran, siyaseten doğruculuğa kafa tutmayı meziyet sayan ticari komedi filmleri/dizileri hakim. Egemen mizah anlayışı, ahlaki-siyasi-dini tabulara kafa tutmak bir yana, onları pespayelikle yeniden üretiyor. “Genel ahlak” olarak adlandırılan kodları ihlal eden, iktidarın siyasi tezleriyle dalga geçebilen projelerin, hayal edilebilseler bile destek ve dolaşım ağlarında kendine yer bulmaları oldukça zor (Bunları kısmen de olsa gerçekleştiren ‘İtirazım Var’ın ilk haftasında 18+ ile gösterilip önünün kesildiğini de hatırlayalım. Ya da İstanbul Modern için, “Türk sineması 100. yılı” vesilesiyle çekilen Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu imzalı resmi tarih taşlaması ‘Müjdeler Var Yurdumun Toprağına Taşına Erdi Sinemam 100 Şeref Yaşına!’nın dolaşım ağında kendine ne kadar yer bulabileceğini hep beraber görelim).
Altın Portakal’ın kapanış törenini unutmamak ve hep akılda tutmak gerek. Orada bir belediye başkanı, Menderes Türel, sanatçılara nasihatler veriyordu; öfkeli olmamaları gerekiyordu, sivri dille sanat yapılmazdı, günümüzde kılıcın ve tüfeğin yerini ‘dil’ almıştı, kılıç ve mermi gibi kullanılan sözler, sokakta gerçek mermiye, bıçağa dönüşüyordu vs. Ve yine unutmamalı, Türel’in şiddetin sorumluluğunu sanatçıların ve sivil toplumun üzerine atan bu konuşması, “alanlarını koruyan” sinemacılarla dolu salonda sessizce dinlendi ve alkışlandı, sahneye çıkan kimse tarafından da eleştirilemedi. Türel’in sözünü ettiği sivri dilli eserler neydi, neredeydi diye sorarsanız, bunu kimse bilmiyor. Herhalde, sinema tarihinin görebileceği en açık sansür uygulamalarından biriyle, yargısız infaza uğrayarak yarışmadan çıkartılan ‘Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’i ve sonrasında bu vakaya verilen tepkileri kast ediyordu. Twitter’daki tepkilere gelince, evet çoğu zaman sert bir kutuplaşma diline savruluyorlardı ama bizzat iktidarın teşvik ettiği bu durumun siyasi sansürü meşrulaştırmak için kullanılmasından daha absürd bir şey düşünmek de zor!
Toplumu ve sanatçıları suçlayıp duran, sosyal medyanın kriminal bir ortam olduğu yönünde algı yaratan iktidar söylemi, sanatsal hayal gücünü hizaya sokmanın bir aracına dönüştü. Sosyal medya, diğer sosyal-kültürel alanlardaki baskının bahanesi olarak kullanılıyor. Hegemonyanın muhalefeti kendine benzetmesi tehlikesi konusunda dikkatli olmak yetmiyor bugün. Adorno’nun, faşizmin eleştirel düşünceyi yok etmek için yapıcı-yıkıcı ayrımını kullandığına işaret eden sözlerini de arada bir hatırlamak gerek. Yoksa geriye, sivri dilini yitiren, normlara sadık bir sanat ve haklı bir öfkeyle, yitirilmiş olanı savunan bir sosyal medya kalacak.

*Sinema Yazarı (Altyazı Dergisi)

ÖNCEKİ HABER

232 | 11.713 | 5.007

SONRAKİ HABER

Üstü kalsın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa