11 Ocak 2015 03:26

Hem ithalat hem de ihracat olarak Avrupa’da cihadçılar

İletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte cihadçılar da bu ağı çok güçlü şekilde kullanmaya başladı. Avrupa’da doğup büyümüş göçmen ailelerin çocukları bu iletişim kanallarıyla rahatlıkla örgütlenip Suriye, Irak, Afganistan ya da Libya’ya “cihada” gidebiliyorlar.

Paylaş

Ahmet CAN

Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesiyle birlikte Batının sarıldığı radikal dinci örgütler zaman içinde Ortadoğu’daki karışıklıkların artmasına paralel olarak gittikçe güçlendiler. Sovyetlerin Afganistan’dan Batı destekli “mücahidler” aracılığıyla atılmasından sonra cihadçılar önce kendi aralarında uzun süren bir iç savaşa tutuştular. Taliban’ın Afganistan’da hakimiyeti sağlamasının ardından Pakistan sınırından Afganistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafya cihadçılar için eğitim ve örgütlenme alanı oldu. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD öncülüğündeki güçler bu sefer bir zamanlar destekledikleri “radikal dinci terörü” ortadan kaldırmak için büyük bir savaşa girişti. Afganistan’da savaş daha bitmeden –ki Taliban şu an hâlâ Afganistan ve Pakistan’ın Afgan sınırında çok güçlüdür- bu sefer Irak işgali başladı. Irak’ta başlangıçta ciddi bir direnişle karşılaşmayan Batı kendince derin bir nefes almışken Irak’taki siyasi çekişmeler ve istikrarsızlık Şii-Sünni-Kürt çekişmesi, çatışması ABD’nin askerlerini Irak’tan çekmesinden sonra devam etti. “Arap baharı”yla nihai düzeni tamamlamaya çalışan Batı için gelinen noktalardan biri olan Suriye’de kendini tekrarlayan ve her 3-5 kişinin bir araya gelip “tugaylar” kurduğu bir ortama dönüşen savaş gelinen aşama itibariyle “mücahidler” için Afganistan’dan bile daha büyük bir kale oldu. IŞİD’in Musul’u alarak Irak ve Suriye topraklarında İslam Devleti hilafeti ilan etmesiyle de 100 yıl önce çizilen sınırlar bile fiilen değişmiş oldu.
Bugün itibariyle Libya’dan Nijerya’ya, Lübnan’dan Afganistan’a kadar geniş bir alanda etkinlik gösteren radikal dinci örgütler Batının bile tahmin edemeyeceği bir güce ulaştı. Her ne kadar 11 Eylül saldırıları bir kırılma noktası olduysa da geçmişten farklı olarak radikalizm artık görünür sosyal, askeri ve ekonomik bir beden kazandı. Batının bölge ülkelerini de içine katarak onlarca ülkeden oluşturduğu koalisyon sadece Batıyı değil aynı zamanda Batının bölgedeki karakolları konumundaki bölge ülkelerinin iktidarlarını da ciddi bir şekilde tehdid etmeye başladı. Suudi Arabistan’ın Yemen ve Irak sınırındaki karakolları el Kaide ve IŞİD tarafından hedef alınırken Ürdün’de IŞİD yanlıları silahlı gösterilere kadar görünürlüklerini ortaya koydular.
IŞİD’in Batılı gazetecileri kafalarını keserek infaz etmesi ve sözcüsü Adnani aracılığıyla Batıyı tehdit etmesinin üzerinden birkaç ay geçmeden Avustralya’da terör saldırısı oldu ve bu hafta da Paris’teki Charlie Hebdo saldırısı yaşandı. Şimdilik faillerin hangi örgütle bağlantılı olduğunu bilmesek de faillerin Irak ve Suriye’ye gittikleri ve birisinin de daha önce  El Kaide üyesi olmaktan 3 yıl hapis yattığı gelen bilgiler arasında.

AVRUPA’DA İNTERNET ÜZERİNDEN EĞİTİM, ORTADOĞU’DA CİHAD!

90’lı ya da 2000’li yılların başından farklı olarak iletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte cihadçılar da bu ağı çok güçlü şekilde kullanmaya başladı. Haftalık askeri ve siyasi eğitim videoları, facebook ve twitter gibi sosyal medya araçlarını kullanan cihadçılar kolaylıkla dünyanın dört bir tarafındaki insanlara ulaşıp örgütlenebiliyorlar. Avrupa’da doğup büyümüş göçmen ailelerin çocukları bu iletişim kanallarıyla rahatlıkla örgütlenip Suriye, Irak, Afganistan ya da Libya’ya “cihada” gidebiliyorlar.
IŞİD’in İslam Devleti Hilafeti ilanından sonra küresel cihadın lideri olma iddiasıyla birlikte Batıda gelişebilecek saldırılar da farklı bir boyut kazandı diyebiliriz. El Kaide’nin içinden çıkmış olsa da El Kaide’yi reddeden ve küresel cihadın lideri olma iddiasındaki IŞİD bu alanda da ses getirerek bu rekabette önde olmaya çalışıyor, çalışacaktır. IŞİD ve el Kaide’nin sosyal medya hesaplarından takip ettiğimiz kadarıyla Paris’teki saldırının ardından her iki taraftan da kutlamalar gelmiş ve özellikle de saldırganlardan birinin “Biz el Kaide’yiz” şeklinde bir ifade kullandığı iddiasından dolayı el Kaide resmi olarak olmasa bile taraftarları tarafından el Kaide’nin IŞİD’e karşı hâlâ bir adım önde olduğu mesajı olarak kullanılmaya çalışıldı.
Batı dünyası Ortadoğu’yu dizayn etmek için hep radikal örgütleri kullandı ve sonra da Ortadoğu’yu bu “radikal örgütlerden kurtarmak” için tekrar “terörle mücadeleye” başladı. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle radikal örgütler hem Batının bölge karakolları hem de kendi iç güvenlikleri için artık bir enstrüman olmaktan öte gerçek bir tehdit oldular. Tabii bir bölge ülkesi olarak Türkiye de şüphesiz bundan nasibini alacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Lefter gibi yaşamak

SONRAKİ HABER

Sevgili izleyiciler!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...