03 Ocak 2015 11:07

Doğum kontrol ol ol ol, ihaneti ti ti ti…

Kadınlar ilk çağdan beri kimyasal ve hayvansal karışımlar, muska, bekaret kemeri gibi ilkel de olsa çeşitli doğum kontrol yöntemleri denemiştir. Kadınların kendi bedenlerinin kararını vermelerini yasaklayan otoritelerin tarihi de bir o kadar eskidir. Tabi ki otorite olmak bunu gerektirir, öyle değil mi? Peki ya bugün bilinen doğum kontrolü yöntemlerine ulaşmak kadınların kaç senesini aldı dersiniz?

Paylaş

Müslime KARABATAK

Şu tarih sayfasına her ay, içinde yaşadığımız absürtlüklerle ilgili yazmak istiyorum da sayfanın fıtratına aman formatına ters. Tarih sayfası yazıyoruz diye tarihi gafları, lafları göz ardı mı edeceğiz yani? Sonuçta tarihe, edebiyata, özellikle de mizaha çok malzeme veren bir dönem daha yaşıyoruz ülke olarak. Bence adı da var: Fıtrat Devri!
Ansızın duyulan bir “Hanımların Dikkatine! Overlok makinesi ayağınıza geldi...” anonsu gibi en olmayacak şekilde, en olmayacak zamanda geliyor artık gündeme kadın bedeni üzerinden indirilen darbeler. Türkiye’nin her yerinde en gereksiz zamanlarda hep aynı çirkin ses “fıtrat da fıtrat” diyor. 2014 biterken son darbe de doğum kontolü yapanlara yönelik oldu. Tarihe “devrim” olarak geçmiş bir sağlık yöntemine “ihanet” diyen bir Cumhurbaşkanı’nı yıllar sonra yine bir tarih sayfasında yazmalarını beklemekten başka bir şey gelmiyor elden... 

İHANETİN TARİHİ
Tarih bilgileri der ki, kadınlar ilk çağdan beri kimyasal ve hayvansal karışımlar, muska, bekaret kemeri gibi ilkel de olsa çeşitli doğum kontrol yöntemleri denemiştir. Kadınların kendi bedenlerinin kararını vermelerini yasaklayan otoritelerin tarihi de bir o kadar eskidir. Tabi ki otorite olmak bunu gerektirir, öyle değil mi? 
Peki ya bugün bilinen doğum kontrolü yöntemlerine ulaşmak kadınların kaç senesini aldı dersiniz? Tam tamına 1916... Yüzyıllar boyunca kadınlar, istenmeyen gebelikleri önlemek için uğraşmış didinmiş, üstüne üstlük tam 1916 yıl sonra bilimin ışığında doğru yöntemlere ulaşmışlar ki 2014 yılında “hainlikle” suçlanmışlar. Reva mı bu?
1916 yılında ne oldu diye soruyorsanız, söyleyelim: Amerika’nın Brooklyn şehrinde Margaret Sanger tarafından ilk doğum kontrol kliniği açıldı. 

‘SİHİRLİ HAP’IN HAYALİ
İrlanda kökenli Amerikalı ve 11 çocuklu Katolik bir işçi ailenin kızı olarak dünyaya gelen Margaret, çok fazla düşük yapan annesinin 40’lı yaşlarda ölümünün nedeni olarak hamilelikleri görmüş ve annesinin yaşadıklarının ardından hemşirelik okumayı seçmiştir.
Greenwich şehrine taşınmasıyla New York Sosyalist Parti Kadın Komitesi ve Liberal Klüp’e katılmış, Dünya Endüstri İşçileri Sendikası’nı (IWW) desteklemiş ve birçok grevde yer almıştır.
1912’de bir gazetenin köşesinden “Her Kız Çocuğunun Bilmesi Gereken Şey” adlı yazısıyla, kadınlara dönük cinsel eğitim kampanyasını başlatan Margaret, yoksul bir mahallede çalışan bir hemşire olarak, yasadışı ve sağlıksız koşullarda kürtaj yaptıran ya da kendi doğumlarını kendileri sonlandırmaya çalışan çoğu göçmen birçok kadını tedavi etmiştir. Kadınların gereksiz acı çekmelerine karşı çıkmış ve istenmeyen gebeliğe karşı önlemlerin yayılması için de mücadele vermiştir. Bugünlerde aynı zamanda gebeliği önlemek için kullanılan bir “sihirli hap”ın hayalini kuran Margaret’in, “Anne olup olmamayı bilinçli bir biçimde seçemedikçe, hiçbir kadın kendine özgür diyemez” sözü hala ne kadar güncel değil mi?
1914’te doğum kontrolünün bir kadın hakkı olduğunu söyleyen The Women Rebel (Başkaldıran Kadınlar) adında bir yayın çıkaran Margaret’in başı sık sık belaya girmiş. Çünkü 1873 yılında “Comstock Yasası” olarak bilinen yasa ile “müstehcen ve ahlaksız materyaller” olarak tabir edilen kürtaj ve doğum kontrole ilişkin bilgilerin piyasaya sürümü yasaklanmıştı. Hapis cezasına çarptırılmamak için İngiltere’ye kaçmak zorunda kalan Margaret, gittiği yerde de durmamış kadın hareketine katılmıştır. Ben diyeyim “ahlaksızlık” siz deyin “ihanet” yaparak, doğum kontrol yöntemlerini araştırmış ve hakkındaki davalar düşünce 1916’da Amerika’da ilk doğum kontrol kliniği, Brooklyn Kliniği’ni açmıştır. 9 gün sonra kız kardeşi Ethel ile birlikte gebeliği önleme hakkında bilgi yayma ve kadınları doğum kontrole hazırlama ile suçlanarak yasaya karşı geldikleri gerekçesi ile 30 gün hapis cezasına çarptırılmış, ancak bu karara itirazları ile doğum kontrol için verilen mücadelede büyük bir zafer kazanmıştır artık. Doğum Kontrol Değerlendirmesi adlı dergiyi çıkarmaya başlamış, 1921’de bugünkü Amerika Aile Planlama Federasyonu’nun öncüsü olan Amerikan Doğum Kontrol Birliği’ni kurmuş ve yapılan araştırmalar sonucu, Margaret’in istediği “sihirli hap” ağız yollu alınan ilk gebelik önleyici ilaç olarak görülmüş ve 1960’da Yiyecek İçecek Yasasınca da kabul edilmiştir.

İHANETİN ELLİ TONU
Verdiği mücadelenin en temel prensibi “her çocuğun istenen bir çocuk olması” olan Margaret’in yaptığı önemli bir şey daha vardı.
Hatırlarsanız geçen ay, Lawrence tekstil işçilerinin grevi sırasında çocukların New York’taki gönüllülerin yanına gönderildiğinden bahsetmiştik. Çıkan bir yasaya göre patronların kadın ve çocuk işçilerin çalışma saatlerini düşürmesi gerekiyordu, düşürdüler ancak işçilerin ücretlerini keserek! Ücretlerin artırılması talebiyle, şubat ayında gerçekleşen grev boyunca hem yoksul işçilerin ekstra bakım zorunluluğunu azaltmak hem de açlık ve sağlık problemleri yaşamamaları için çocuklar bu yolculuğa çıkarılmıştı. Margaret Sanger da bir hemşire olarak grevcilerin çocuklarını tedavi etmek üzere görev almış ve çocukları New York’a götürenler arasında yer almıştı. Aileleri yün fabrikalarında çalıştığı halde çocukların üzerinde o kış günlerinde eski püskü, incecik giysiler vardı; çoğunda iç çamaşırı bile yoktu, çocukların bazıları suçiçeği ve difteriye yakalanmıştı. Bunları Margaret’in verdiği bilgilerden öğreniyoruz. 
Bir yanda hakları devletlerin yasaları ve patronlar tarafından çalınan, çocuklarına bakamayacak durumda olan, ürettikleri kıyafetleri bile giydiremeyen ve belki sağlıklarını tehlikeye sokacağı için, belki aldıkları üç kuruş parayla ancak kendilerini doyurabildikleri için, belki sadece gebe kalmamak için ya da her ne sebepten olursa olsun doğum kontrol yöntemlerini araştıran, bulan, kullanan kadınlar... Bir yanda ülkedeki vatandaşların haklarını savunma ve çocuklarının bakım görevi aslen onlarınken, ailelerin doğal bir hak olarak bakamayacakları çocukları yapmama kararını ve istenmeyen gebelikleri önleme yöntemlerini tarih boyunca “müstehcen, ahlaksız, ihanet” diye adlandıran adamlar... 
Şimdi soralım, ihanet ne, hain kim?

ÖNCEKİ HABER

Taşeron ortadan kayboldu, 370 işçi hakkını istiyor

SONRAKİ HABER

Kalbim kız kardeşlerimle…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...