28 Aralık 2014 04:09

2015’in endişesi olmasın...

Koca bir halk ayaklanmasının mirasını omuzlarımıza alarak girdik 2014’e.Haziran, omuzlarımızı genişletmişti genişletmesine ama gövdemiz henüz bu ağırlığı taşımaya hazır değildi.Koca bir halk ayaklanmasının mirasını omuzlarımıza alarak girdik 2014’e.Haziran, omuzlarımızı genişletmişti genişletmesine ama gövdemiz henüz bu ağırlığı taşımaya hazır değildi.

Paylaş

Koca bir  halk ayaklanmasının mirasını omuzlarımıza alarak girdik 2014’e.

Haziran, omuzlarımızı genişletmişti genişletmesine ama gövdemiz henüz bu ağırlığı taşımaya hazır değildi.

Nefesimiz yetmedi, normaldi.

Mücadele henüz başlamıştı, yapa yapa öğrenmenin yabancısı değildik ki zul gelsin!

Hep birlikte karşısına dikildiğimiz zalim, zulmünü artırırken yitirdiklerimizin sayısı arttı.

‘Emri ben verdim’ diye böbürlenen azmettirici, komada bir yaş daha aldıktan sonra yaşamını yitiren kardeşimizin ardından nefret kusmaya devam etti.

Ne ders almıştı, ne de kana doymuştu.

Yüz binler halinde, yitirdiklerimize hep beraber ağladık.

***

Mücadelenin en sertine, Haziran’ın çok öncesinden aşina olanlarımız da sözde sükunet haline rağmen aramızdan alındı.

Ramazan Baran’ı, İbrahim Aras’ı, Kadri Bağdu’yu ve daha birçoğunu yitirdik.

Belki Haziran bile farkında değildi ama yüzlerce gencimiz, sessiz sedasız sınırlarımızı terk etmişti bile. Sayısız isimsiz nefer... ‘Düştü düşecek’ denen, alenen desteklenen bir cinayet şebekesine karşı insanlığı korumak için geleceklerini feda etmekten çekinmedi.

Devletlerin, tam teçhizatlı paralı askerlerin karşısında duramadığı karanlığa dur diyen yiğitler, artık cumhurbaşkanlığına terfi eden şahsın korkunç yüzünü bir kez de bu vesileyle gördü.
***
Savaşı ve katliamları televizyon şovuna çevirmeyi onlar icat etmemişti. İşin aslı onlar bu işi “en büyük düşman” olarak gördüklerini iddia ettikleri Batı’dan öğrenmişlerdi. Gösteri dünyası ise gösteri dünyası. Bu işte, kan dökerken olduğu kadar mahirlerdi. Kesilen kafalar, ortaya serilen işkence raporlarına; 50 gün işgale direnen Gazzelinin çığlığı, 100 yıl sonra halen ırkçılığın kurbanı olan Amerikalının isyanı karıştı. Meksikalıyı da Burkina Fasoluyu da, Suriyeli mülteciyi de Şengalli Ezidiyi de büyük insanlığın, insanlığını yitirmemesi için sesini ortaklaştırmaya çağırdık.
***
Yerin üstü Batı’nın ve Doğu’nun düşman kardeş karanlığıyla boğulurken yerin altı da farklı değildi.
Kapitalist barbarlık, olabilecek en ilkel yüzlerinden biriyle hüküm sürdüğü ülkemizde toplu halde can almaya alışıktı da böylesi...

Soma’da 301, Ermenek’te 18, Yırca’da 17, Mecidiyeköy’de 10 derken Şırnak’tan Zonguldak’a, Adana’dan Tuzla’ya memleketin her yeri yalnızca alın teriyle yaşayabilenlerin gerçeğiyle yüzleşti. Hükümet için artık “Fıtrat” denizi bitmişti. Makyaj ve ortakları feda etme devri başlamıştı. Bazı iktidar borazanları öylesine yüzsüzleşti ki canlı yayında “Kölelik düzeni bu” bile dedi. Sanki bu düzeni, onlar yaratmamış, kaymağını onlar yemiyormuş gibi.
***
Barbarların ve hırsızların dünyasında katledilmek insana mahsus değildi. Zeytin ağaçlarımız için, derelerimiz için, börtü böceğimiz için direnmek de insanlığa borcumuzdu. Geri adım atmadık. Meselenin 3-5 ağaç olmadığının bilinciyle 3-5 ağaç da olsa, ülkenin üzerine çöken sisin altında ayakta kalabilenlere sahip çıktık.
***
Bu karanlık tablonun ortasına dikilen kibir sarayını hırsızların elindeki “adalet” terazisinde tarttık, yine olmadı!

“Kadın-erkek eşit değil” diyenin zihniyetini arkasına alan “Adam”lar, kadınları ve LGBTİ bireyleri seri şekilde öldürürken yeterince ses çıkaramadık, utandık.  

Kolaya kaçıp, boş verenimiz, yanlış yere lanet okuyanımız olmadı mı, o da oldu!
Evden çıkıp kafa dağıtacak bir stadyumumuz bile kalmadığını görünce kendimize geldik.
***
Sürekli başımıza öfkeli salyalarının düştüğünü hissettiğimiz o adamla tanışma yaşı, 4’e, 5’e kadar indirildi. ‘Uzun’ öyle buyurdu, yüz karası sendika destekledi.

“Çocuk, besmeleyi hecelerken sağa sola, öne arkaya dönecek, ellerini şaplatacak. ‘Allahuekber’ derken, ‘Kim daha sesli söyleyecek?’ gibi sorularla öğrenci motive edilecek” talimatı bu ülkelerin anaokullarına gönderildi.
***
Şöyle bir dönüp bakınca, “Bu yılı da canlı atlattık” diye “oh” çeken de olabilir amma, biz, onlar kimseyi öldüremesin diye yazdık, çizdik, sokağa çıktık.

Tezgahın, barikatın ardında kimseye kimlik sormadık.

Önceki yaz ne yaptığımızın bilincine, dünyanın diğer halklarının bilincini eklemeye çalıştık. Konuştuk, bir araya geldik, kardeşliğimizi perçinledik.
***
Ne demişti yıl içinde kaybettiğimiz ABD’li halk ozanı:

“El ele vererek yürüyeceğiz ve üstesinden geleceğiz, bir gün”

Heh, işte aracısız anladığımız dil.

Yeni yılda artık barbarlığını gizleyemeyenlere karşı “Mücadeleye devam.”

2015’in endişesi olmasın, bu omuzların kaldıracağı daha çok yük var.

ÖNCEKİ HABER

2015’te demokrasi ve özgürlükler için daha çok mücadeleye!

SONRAKİ HABER

5 eski polis müdürüne 2. tutuklama

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...