26 Aralık 2014 10:08

Örgütlü geleceğin aydınlatamayacağı hiçbir karanlık yoktur

Dünyanın gidişatı her geçen gün işçi sınıfının ve gençliğin enternasyonal dayanışmasını daha zorunlu kılıyor

Paylaş

Hazırlayanlar: Hakan Yıldız / Erciyes Üniversitesi / Kayseri
Mehmet Can Demirci,  Doğukan Kılıç /75.Yıl Devlet Malzeme Ofisi Teknik Ve Endüstri Meslek Lisesi / Sancaktepe / İSTANBUL

 

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) geride bıraktığımız 2014 yılını gazetecilik açısından Cumhuriyet tarihinden bu yana yaşanan ‘En kara yıl’ olarak nitelendirdi. TGS ve TGC’nin bıraktığı yerden sözü devralarak sizlere 2014 yılında neler yaşandığımızı hatırlatmak istedik, bakın ‘Kara Yıl’ diye adlandırılan 2014’ten geriye neler kaldı?

İSTEMEZSEK HAKKIMIZ KÖTEK Mİ?

AKP Hükümetinin gün geçtikçe artan saldırılarından en fazla etkilenen kesimlerin başında geliyor gençlik. AKP, 2014 yılında eğitim alanında aldığı kararlarla (ilk ve ortaokul öğrencilerine türban ‘serbestliği’, anasınıfına kadar indirilmesi konuşulan din eğitimi) tarafını bir kez daha açık etti. Kürt halkının anadilinde eğitim talebi ortada dururken, mezar taşlarını okuyamama eksikliğini en büyük sorun edinen ve “İsteseler de istemeseler de öğrenecekler” çığlıkları arasında Osmanlıca dersini müfredata sokmaya çalışan bir hükümet. Zorunlu din dersleri kimsenin kabul edemeyeceği bir hal almışken; dindar ve kindar nesil hedefine erken erişim için eklenen yeni dersler. Üniversiteleri fabrika, öğrencileri müşteri haline getiren, bilimi ise teknoparklar üzerinden sermaye çıkarlarına sunan bir mekanizma. Sanayi havzalarının içerisinde açılan meslek liseleri ve meslek yüksek okulları gençliği bir yönüyle sınıf mücadelesine katmıştır. Gençlik, yapılan bu uygulamalardan çıkardığı deneyimlerle kapitalist düzen içerisinde mutlak kurtuluşu için bulunması gereken safın işçi sınıfının safı olduğunu anlamalıdır.


‘KAZASIZ BELASIZ’ GÜN GEÇMEDİ

Hepimizin yeni umutlarla girdiği 2014’ün ilk saatlerinde, Zonguldak’ta bir maden ocağına inen muhabirlerin madencilerle yaptıkları röportaj gazetelerde; “Madenciler yeni yıla kazasız belasız bir yıl dileğiyle girdiler” başlığıyla yer aldı. Lakin 2014 yılı madenciler için kıyım yılı haline geldi. 13 Mayıs günü Soma’da 301 işçinin göz göre göre katledilişi, arkasından Şırnak’taki ilkel koşullarda ‘kaçak’ olarak çalıştırılan kuyu tipi madenlerde yaşanan ölümler… Son olarak Ermenek’te, 18 madencinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan maden faciaları 2014 yılını özellikle madenciler için katliam yılı haline getirdi. Torunlar Center inşaatında 10 işçinin yaşamına mal olan asansör faciasını da unutmamak gerek. Asansörde yaşamını yitirenlerden biri de, eğitim masraflarını karşılamak için yaz tatilinde işe başlayan ve daha 10 günlük işçi olan Hıdır Ali Genç’ti.


GENÇLİK DİRENEN HALKLARIN SAFINDA

ORTADOĞU’da emperyalistlerin besleyip büyüttüğü IŞİD çetelerinin başta Kürtler olmak üzere tüm Ortadoğu halklarına yönelik saldırıları karşısında, Ortaçağ gericiliğine ve barbarlığa karşı bir direniş başladı. Kürt halkının büyük bir irade ve direniş göstergesi olarak hafızalara kazınan ve hala devam eden Kobanê direnişine sahip çıkmak için Türkiye’de sokaklara inen insanlara yönelik devlet destekli ırkçı saldırılar sonucu 6-7 Ekim olayları olarak adlandırılan ve çoğu genç 50 insanın yaşamına mal olan olaylar yaşandı.

Olayların ardından Kürdistan’da 90’lı yılları aratmayan sokağa çıkma yasakları, şehir merkezlerine sürülen tankların gölgesinde Kobanê’ye sahip çıkan halkların dayanışması yaşandı. 1 Kasım Dünya Kobanê günü ilan edilerek Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında milyonlar sokaklara çıktı. Türkiye gençliği de Kürdistan’da yaşananlara sessiz kalmadı. Bu süreç içerisinde bulundukları her alanda yaşanan direnişin dünya halkları için emsal teşkil ettiğini savundu ve gençliğin tarafının direnen halkların safları olduğunu haykırdı.


KARDEŞİME DOKUNMA

Suriye savaşından kaçarak ülkemize sığınan mülteciler ise sermaye sınıfı için yeni bir sömürü alanı yaratmış, sığınmacılar ucuz emek sömürüsüne dâhil edilmiştir. Savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınanların büyük çoğunluğunun genç olması, Suriyeli gençleri bu sömürü düzenine dahil etti. Bu noktada Türkiye işçi sınıfının saflarına katılan mülteci işçiler dönem dönem saldırılara uğradı. Ancak bilinmesi gereken en önemli şey Türkiyeli ve Suriyeli işçilerin sınıf kardeşi olduğudur. Şüphesiz başta Antep olmak üzere çeşitli illerde yapılan ‘Suriyeli mülteciler kardeşimizdir, kardeşime dokunma’ eylemleri bu noktada önemli olmuştur.


HER GÜN DÜNYANIN BAŞKA BİR UCUNDA


Dünyanın özellikle son birkaç yıldır eskisine göre daha hızlı döndüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Hemen her güne dünyanın bir ucunda halkların, özellikle gençliğin isyanıyla uyanıyoruz. Bir gün Meksika’ya gidiyoruz diğer gün Burkina Faso’ya, oradan ABD’ye Filistin’e. Bir bakmışız geleceğimiz için Yunanistan’da, Almanya’da, İtalya’dayız; bir bakmışız Tunus’ta, Mısır’da, Brezilya’da özgürlük sloganları atıyoruz. 2014’e öfke ve umut ile girmiştik, 2015’e katlanmış bir öfke ve umut ile giriyoruz. Dünyanın gidişatı her geçen gün işçi sınıfının ve gençliğin enternasyonal dayanışmasını daha zorunlu kılıyor.


TORBALAR ALABİLDİĞİNE DOLU!

Hükümet birbirinden alakasız maddeleri içeren yasaları bir torbaya atıp topyekün piyasaya sürme alışkanlığını bu sene de sürdürdü. Dönem dönem CHP ve MHP sıralarından da destek alarak oluşturulan torbadan güvenlik yasası, makul şüphe, polislere tanınan sınırsız yetkiler çıktı. Sermaye için düzeni esas alan Hükümet zaten vahim durumda olan hak ve özgürlükleri daha da kısıtlayarak Türkiye’yi açık cezaevine dönüştürmeye devam ediyor. Son olarak polisler sokak amirliğine atandı. TİHV ve İHD’nin açıkladığı 2014 yılı hak ihlalleri raporu; yıl boyunca yaşanan olaylarda devlet terörü sonucunda yaşanan gözaltı, yargılamalar ve ölümlerin ulaştığı durumu yeniden gözler önüne serdi.


EVLAT KATİLİ

11 Mart günü 15 yaşında 16 kiloyla yaşamını yitiren Berkin Elvan tüm Türkiye’de milyonları yeniden sokağa döktü. Dönemin Başbakanı Erdoğan, 30 Mart yerel seçimleri öncesinde Antep’te düzenlenen mitingde Berkin’in annesini yuhalattı. Anneler demişken; “Evlatlarımızın kemiklerini istiyoruz” diyerek haykıran ve bu yıl 25 Ekim’de 500. haftayı geride bırakan Cumartesi Anneleri’nin yakarışları bir kez daha Galatasaray meydanını inletti. Çocuk cinayetlerinde deyim yerindeyse yedi düvele nam salmış hükümet, bu yazıyı kaleme aldığım günlerde bir çocuğu daha katletti. Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yapılan bir eyleme müdahale eden polis 16 yaşındaki Kadir Çakmak’ı katletti.


BAKANIN YAPABİLECEĞİ BİR ŞEY YOK!

Geride bıraktığımız yıl arkasına devlet desteğini alan erkekler kadın cinayetlerini sürdürdü. Son 11 ay içerisinde 270 kadın şiddet sonucu yaşamını yitirdi. Öyle ki bu yazının yazıldığı sırada Antalya’da evli ve üç çocuğu olan bir erkeğin, kendisiyle barışmak istemeyen sevgilisini bıçakladığı haberini aldık. Kadınların alanlarda dile getirdikleri talepleri, “Kadın erkek eşitliği fıtrata ters’ diyerek öteleyen, kadını ailenin bir bireyi olmadığı taktirde hiçe sayan Erdoğan bu cinayetlerin elbette en büyük sorumlularından biri. İşlenen cinayetlerin ardından cinayetleri işleyenler için; ‘Elleri kırılsın’dan başka bir şey söylemeyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın sorumluluğunu da unutmamak gerekir elbet.

MİLYARLIK İTİBAR

Yeni yıl yaklaşırken bu yılın son günlerinde gündemde oldukça fazla yer tutan, maliyeti fiyatına onlarca okul, hastane, yaşam odası vs. yapılabilen Ak Saray’a değinmeden geçemeyeceğim. Kendisine fahiş bir bütçeyle Ak Saray yaptıran, sarayın bütçesine itiraz edenlere; ‘Ellerin var da bizim niye olmasın, itibarımız artsın’ savunmasında bulunan Erdoğan, bir anlamda halktan topladıkları bütçenin nereye gittiğini de açıklıyordu. 2015 bütçesi emekçiye, halka yoksulluk ve sefaleti dayatırken gençliği yine arka plana atıyor.

Savaş ve din hizmetleri harcamalarının başını çektiği bu talandan gençliğe hiçbir şey kalmıyor.
Sermayenin ve AKP Hükümetinin saldırılarını bu denli arttırdığı dönemde biz Türkiye gençliğine düşen; Haziran direnişinden aldığımız deneyim ve mücadele ruhuyla demokrasi ve eşitlik mücadelesini daha ileriden sahiplenmek ve bu düzenin değişmesi için birleşmek. Örgütlü geleceğin aydınlatamayacağı hiçbir karanlık yoktur diyerek, en karanlık yıl olarak adlandırılan bu yılı geride bırakmak üzereyiz. Ülkemizin ve dünyanın önümüzdeki süreçte daha yaşanabilir bir hale gelmesinin tek yolunun birlikte mücadele olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var.

ÖNCEKİ HABER

Motorları maviliklere sürüyoruz...

SONRAKİ HABER

Emniyet, Ethem'i öldüren polise yardım kampanyası başlattı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...