14 Haziran 2015 00:53

‘Sağlıkta dönüşüm’ün sağlıkçı kadınlara dönüşü

Sağlık hizmetlerinde cinsiyete dayalı iş bölümünün sonucu olarak cinsiyete dayalı eşitsizlikler kaçınılmaz. Örneğin, yönetsel pozisyonlarda daha fazla erkekler tercih ediliyor, ayrıca gelir açısından aralarında büyük farklılıklar var. Hekim, hemşire ve ebe yardımcıları emek gücü maliyetini düşürmede 'ara emek gücü'nün can simididir. Bu yardımcıların büyük çoğunluğu kadındır.

Paylaş

İzel Gözde MEYDAN
Kocaeli

‘Hastanelerde sıra beklemeye son’, ‘Ücretsiz sağlık hizmeti her yerde’, ‘Her aileye bir hekim’... Bunlar, 13 yıllık iktidarı boyunca AKP’den en sık duyduğumuz vaatlerdir herhalde. Çünkü “sağlıkta dönüşüm” adı verdiği programı uygulamaya sokmak, AKP’nin iktidara gelir gelmez attığı ilk adımlardan biriydi.

Bu dönüşümün sonucu her kademedeki sağlık hizmetinin piyasalaştırılması olurken, devlet bütçesinden sağlığa ayrılan payın büyük kısmı özel sağlık hastanelerine ve şirketlerine aktı. Üstelik halkın cebinden çıkan para da arttı. Buna karşın hem vatandaşın sağlık hizmetine ulaşma koşulları, hem de sağlık çalışanlarının çalışma koşulları giderek zorlaştı. Geçtiğimiz günlerde bu koşullara ‘dur’ demek için aile hekimleri, üç günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdi.

Sömürünün her geçen gün arttığı sağlık alanında çalışan kadınların oranı yüzde 56. Ve bütün bu dönüşümün sonuçlarından en çok onların canı yanıyor. Sağlık sisteminde ‘reform’ adı altında yaşanan özelleştirmenin sonuçlarını ve kadın sağlık çalışanlarına etkilerini Kocaeli Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Özlem Özkan’a sorduk.

Sağlıkta ‘reform’ adı altında son 35 yıldır kapitalist ülkelerde hayata geçirilen uygulanan özelleştirme politikaları, ülkemizde de ‘Sağlıkta Dönüşüm’ adı altında AKP eliyle hayata geçiriliyor. Bu uygulamaların temel özellikleri nelerdir?
Hepimizin bildiği gibi, kapitalizmin 1970’li yıllardaki yapısal krizi, sermaye sınıfı ve aktörlerini, bunu aşmak için yeni sermaye birikimi sağlayacak alanlara yöneltti. Sağlık, bu alanlardan sadece birisi. Böyle olunca, kapitalist ülkelerde neoliberal ekonomik politikalarla, “sağlık reformu” uygulanmaya başladı.
Evet bu reformdu; fakat kim için? Nasıl? Özde, sağlık reformlarının yegane amacı vardı; o da sermayenin gereksinimini karşılamak, kârını maksimize etmek. Onun için kamu sağlık kurumları özerkleştirildi, özelleştirildi. Özel sağlık kurumlarının sayısı hızla arttırıldı. Kamu eliyle özel sağlık kurumları desteklendi. Özel sağlık sigortacılığının bir ön aşaması olan sağlık hizmetlerinin finansmanıyla sunumunu birbirinden ayıran Genel Sağlık Sigortası sistemi kuruldu. Birinci basamak sağlık hizmetleri özünden koparılarak, aile hekimliği birimleri inşa edildi. Sağlık bakanlıkları, alımın ve satımın konusu haline getirilen bu sağlık hizmetlerini sadece denetleyen/düzenleyen kurumlara dönüştürüldü. Esnek üretim biçimleriyle, sağlık emek süreci yeniden yapılandırıldı. 1990’lı yıllarda pandemiye dönüşen sağlık reformları, bugün burjuvazi ve aktörleri tarafından ne kadar gizlenirse gizlensin, bütün olumsuz sonuçları bilimsel kanıtlarıyla apaçık ortada.
Türkiye’de ise 1980 yılından beri adım adım takip edilen ve neredeyse birbirinin kopyası olan bu reformlar, AKP Hükümetiyle her türlü muhalefete rağmen, yaşama geçirildi.

Bu politikaların sağlık alanındaki çalışma koşullarına etkisi ne oldu?
Özellikle kamu sağlık kurumlarında sağlık emekçileri ilk kez doğrudan mutlak/göreli emek sömürü mekanizmalarıyla karşı karşıya kaldı. Yani, minimum sağlık emekçisiyle, kesintisiz, sıfır hatalı, maksimum iş üretilmesi hedeflendi. Sözleşmeli, yarı zamanlı, geçici, tele, vardiyalı, gönüllü, çağrılı ve hafta sonu çalışmayla ek çalışma süreleri oluşturuldu. Hem çalışma süreleri uzatıldı hem de aşırı yoğun çalışma arttı. Çalışma saatleri ve izinler belirsizleşti. Performansa dayalı ücretlendirme gibi esnek ücretlendirme yerleştirildi. Taşeronlaşma normalleştirildi. İş tanımları esnekleştirildi. Fonksiyonel esneklikle, Türkiye’de her türlü muhalefete rağmen, AKP Hükümetiyle yeniden başlayan hemşire ve ebe yardımcısı gibi ara emek gücü yetiştirilmeye başlandı. Maliyeti azaltmak için, sağlık emekçilerinin görevleri kayganlaştırılarak, bazı işlerde hekimin yerine hemşire, hemşirenin yerine temizlik işçisi, diş hekiminin yerine diş hekimi yardımcısı vb. yer değiştirdi. Sağlık kurumlarının rekabet edebilirliğini arttırmak, müşteri/tüketici odaklı çalışabilmek ve sağlık emekçilerini denetleyebilmek/kontrol edebilmek için ‘yeni’ yönetim biçimi “toplam kalite yönetimi” uygulamaları başladı. Bunların tek amacı, sağlık emekçilerinin üretim deneyimlerini, zihinsel potansiyellerini, beden güçlerini, hatta duygularını bile piyasanın konusu ederek, sonuna kadar kullanmaktı.

ÇALIŞANLARIN YÜZDE 56’SI KADIN

Sağlık iş kolunda kadınlar yoğun olarak çalışıyor. Sağlıkta dönüşüm programının kadın sağlık emekçilerine dönüşü nasıl oldu?
Son otuz beş yıldır kadın sağlıkçılar da kapitalizmin biçimsel değişikliği olan neoliberal ekonomik politikalarda emek süreçlerinde daha önce hiç bilmedikleri sömürü araçlarıyla karşı karşıya kaldılar.
Sağlık alanında dünyada yaklaşık 65 milyon, Türkiye’de ise 735 bin 159 sağlık emekçisi vardır. Sağlık emekçilerinin yüzde 37-85’i kadındır. En fazla sağlıkçı kadın Rusya Federasyonu, en az Hindistan’dadır. Türkiye’de ise yaklaşık yüzde 56’dır.
1980 sonrasında piyasanın gereksinimlerine paralel olarak, erkek yoğun mesleklerde kadınların, kadın ağırlıklı mesleklerde ise erkeklerin sayıları arttı. Hekim, diş hekimi, eczacı, fizyoterapist ve sağlık teknisyenlerinde kadın; hemşire ve ebelerde ise erkek sayısı arttı. Dolayısıyla, hangi meslek grubu olursa olsun kadın sağlıkçılar sağlık iş kolunda ele alınması gereken özel bir grup.
Düzenin aktörleri tarafından, gerçek olmadığı halde, tüm iş kollarında esnek çalışma biçimleri, sosyal yaşama, çocuklarına ve evliliğine daha fazla zaman ayırabilecekleri iddiasıyla kadınların zihninde “normalleştirilmeye” çalışıldı. Sağlık alanında da kadınlar es-nek üretimin önemli bir risk grubu oldu. Örneğin, yarı zamanlı çalışma kadınlarda yüzde 40 iken, erkeklerde sadece yüzde 15’tir. Büyük bir kısmı kadın olan İngiltere’deki hemşirelerin yüzde 70’i sözleşmeli çalışıp, büyük bir çoğunluğun sözleşme süresi bir yıllıktır. Geçici çalışma AB ülkelerinde ve Avustralya’da yüzde 28’e ulaştı. En güvencesiz çalışanlardan göçmen sağlık emekçilerinin büyük bir çoğunluğu yine kadınlardır. Örneğin, hemşire göçü bugün yüzde 20-65 arasında değişiyor.
Özetle, sağlıkçı kadınların böylesi çalışma biçimleri içinde olması, daha güvencesiz, daha fazla işsizlik yaşamak ve bazı mesleklerde prekaryal istihdam içinde olmaktır. Sosyal güvenceden ve sosyal yardımlardan mahrum olmaktır. Özellikle geçici ve yarı zamanlı çalışanların ek ödemelerden yararlanamamasıdır. Onların bedenleri ve üreme fonksiyonları üzerinden, işe alınırken, istihdam sırasında evlenip evlenmeyecekleri, gebe kalıp kalmayacakları bile hesap edilerek, emek maliyetinin hesaplanmasıdır. Ek olarak, hem esnek üretim biçimleri hem de hastanelerdeki erken taburcu uygulamalarıyla başta bakım olmak üzere, diğer sağlık hizmetlerinin evde onlar tarafından sürdürülmesidir.

ESNEK ÇALIŞMA HASTA EDİYOR

Başta da değindiğiniz esnek çalışma biçimleri sağlık çalışanı kadınların sağlığını nasıl etkiliyor?
Yürütülen bütün bilimsel araştırmalar sermaye sınıfının ve aktörlerinin bütün itirazlarına rağmen, sağlık reformlarının, Türkiye’desağlıkta dönüşüm programı’nın, esnek üretim biçimlerinin kadın sağlıkçıların da meslek hastalıklarını, iş kazalarını-iş cinayetlerini, işe bağlı sağlık sorunlarını arttırdığını gösteriyor. Özellikle meme kanseri... Örneğin, Norveç’te 49 bin 402 hemşire üzerinde yapılan bir çalışmada, beş yıldan daha fazla bir süredir ardı ardına gece vardiyasında çalışan hemşirelerde daha önce hiç gece vardiyasında çalışmayanlara göre, meme kanseri riski oldukça yüksek bulundu. Bunun yanında, şiddet, Hepatit-B, HIV(+)/AIDS, erken doğumlar, düşük, kesici-delici-batıcı cisim yaralanmaları, stres yine sıklıkla karşılaşılan diğer sorunlardan bazılarıdır.  

Sağlık  alanındaki mesleki ve sendikal örgütlenmelerin, sağlık çalışanı kadınların tüm bu sorunlarını görme, gündeme getirme ve çözüm üretme düzeyi konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Daha önce de belirttiğim gibi, sermaye sınıfı ve onun yandaşı olan bazı bilim insanlarının ürettiği bilimsel bilgiler, bu düzenin her türlü olumsuzluğunu gizleme çabasında. Bizlerin bu olumsuzlukları deşifre etme gibi sorumluluklarımız var. Özellikle sağlık çalışanı kadınların emeğin çıkarlarını savunan sendikal örgütlenmenin içinde bulunması adeta bir zorunluluk. Bunlardan çok daha önemlisi, başta sağlık çalışanı kadınlar olmak üzere, tüm sağlık emekçilerinin sermaye sınıfının ve onun aktörlerinin özelde sağlık alanında, genelde tüm yaşam alanlarında uyguladıkları her türlü sömürü, baskı, zor, tahakküm, hiyerarşi mekanizmalarına itiraz edip, ona karşı durma, direnme ve radikal olarak ne kadar karşı mücadele varsa onun yapılabilmesidir.

ERKEKLER TEKNOLOJİ, KADINLAR BAKIM ODAKLI ÇALIŞTIRILIYOR

Kadın erkek eşitsizliği sağlık alanında çalışan kadınlara nasıl yansıyor?
Kapitalist toplumsal yapıda, toplumsal iş bölümüyle şekillenen teknik iş bölümü, sınıf içi bölünmenin, katmanlaşmanın/tabakalaşmanın temel nedeni. Sağlık alanında; ileri teknoloji kullanımı, uzmanlaşma, etnisite, ırk, göçmenlik, cinsiyet vb. bu bölünmeyi sağlayan faktörlerden bazılarıdır. Bu bölünmeler eşitsizlikle kendisini var eder. Metalaştırılan sağlık hizmetlerinde de cinsiyete dayalı bir iş bölümünün de sonucu olarak cinsiyete dayalı eşitsizlikler kaçınılmaz bir sondur. Örneğin, yönetsel pozisyonlarda daha fazla erkekler tercih ediliyor, ayrıca gelir açısından aralarında büyük farklılıklar var. Örneğin, İngiltere’de erkek hemşirelerin payı yaklaşık yüzde 10 iken, yönetsel pozisyonların yarısını işgal ediyorlar. Yine sayıları oldukça az olan erkek hemşireler teknoloji odaklı, kadınlar ise bakım odaklı çalıştırılmakta. Kadın sağlıkçıların duyguları da işletmeleşmiş kurum politikaları uyumlandırılarak, koşulsuz güler yüzlü olması talep edilir. Bu, onların daha fazla duygusal emek sömürüsüne maruz kalmasıdır. Hekim, hemşire ve ebe yardımcıları emek gücü maliyetini düşürmede “ara emek gücü”nün can simididir. Bu yardımcıların büyük çoğunluğu kadındır. Özellikle hekim yardımcısı sayısının artışı, kadın hastalara hizmet verecek kadın hekimlerin yeterli sayıda olmamasına bağlanmaktadır. Bu yardımcılar niteliksiz emek olarak çevre işçilerdir. Yani, bu kadın yardımcılar denetimi-kontrolü en yüksek, ücreti en düşük, en güvencesiz ve mesleki olarak ilerleme şansı bulunmayan prekaryal istihdamın asli unsurlardır.

ÖNCEKİ HABER

Yunanistan diz çökecek mi?

SONRAKİ HABER

Türk Traktör işçileri: Bir hamle geride kaldık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...