22 Mart 2023 05:00

Emeklilik reformu ve Fransa siyaseti

Fransa'da emeklilik düzenlemesine karşı düzenlenen eylem

Fotoğraf: Firas Abdullah/AA

Paylaş

Fransa siyasetinde sular haftalardır durulmuyor. Sanki Fransa’yı tsunami vurmuş gibi. Emeklilik reformunun yarattığı bir tsunami bu. Hükümetin kendini ortaya koyduğu yasa tasarısı hem sokakta hem de mecliste kılıçların çekilmesine neden oldu. Sendikaların belirli aralıklarla greve çıkması ile ilerleyen süreç, geçtiğimiz günlerde kesintisiz kitle seferberliğine, sokakta çatışmalara, mecliste güven oylamasına kadar vardı.

Fransa’da emeklilik meselesi her zaman hassas bir meseleydi. Emeklilik hakkını gasbetmeye çalışan iktidarlar geçmişte de ciddi bir sokak muhalefeti ile karşı karşıya kaldı. Örneğin, 1995 yılında Dönemin Başbakanı Alain Juppé özel sektör emeklilik sistemini kamu sektöründe uygulamaya yönelik adım atınca, toplumsal muhalefet ayağa kalktı ve reform planı geri çekildi. Bugünlerde de toplumsal muhalefetle karşı karşıya gelme sırası, emeklilik yaşını altmış ikiden altmış dörde çıkarmak isteyen Başbakan Elizabeth Born ve yürütmenin gerçek başı Emmanuel Macron’a geldi. Zira, başları protestolarla fena halde dertte. Toplumun neredeyse tüm kesimlerinden itirazlar yükseliyor. Üniversitelerde işgaller var, forumlar düzenleniyor, eğitim adeta durdu, temizlik işçileri başta olmak üzere birçok sektör grevde, her yerde çöp yığınları…

Durum böyleyken Elizabeth Born geçtiğimiz cuma günü el yükseltti, siyasal ve toplumsal muhalefete rest çekti, Anayasa’nın 49. maddesinin 3. bendini uygulamaya koydu. Medyatik adıyla 49.3’ü. Yani yasanın mecliste oylanmadan yürürlüğe girmesi için düğmeye bastı. Fransa’daki güçlendirilmiş parlamenter sistemin garip düzenlemelerinden biri olan bu maddeye göre, başbakan bakanların da görüşünü alarak, meclis genel kurulunda görüşülmekte olan bir yasa tasarısının mecliste oylanmadan kabul edildiğini ilan edebilir. Bu durumda, yasanın sorumluluğunu da hükümet üstlenmiş olur. Başbakan bu yola başvurduğunda, yasanın yürürlüğe girmesini engellemenin tek yolu, yirmi dört saat içinde gensoru önergesi vererek hükümeti düşürmektir. Nitekim, Born’un 49.3 hamlesi üzerine iki gensoru önergesi verildi. 20 Mart Pazartesi akşam üzeri yapılan güven oylamasında hükümet sadece dokuz oy farkla güvenoyu alabildi. Güvensizlik oylarının 287’yi bulması gerekiyordu, dokuz oy eksik kaldı. Oylamada farkın bu kadar az olması Born Hükümetini çok kırılgan bir noktaya taşımış oldu. Fransa’da artık pamuk ipliğine bağlı bir hükümet söz konusu. Bu yazıyı gazeteye yolladığım saatlerde Elysée Sarayı’nda (cumhurbaşkanlığı konutu) trafik hızlanmıştı. Bu trafiğin siyasi sonuçlarının ne olacağını ilerleyen günler gösterecek.

Parlamento içi muhalefet kritik bir farkla da olsa güvenoyu tazeleyerek topu sokağa atmış oldu. Eylemlerde polisin sert müdahalede bulunduğu protestocular zaten çok öfkeli olduklarından atılan topu seve seve kaptılar. Henüz daha oylama yapılmadan önce sendikalar 23 Mart için grev çağrısı yaptı. Üniversitelerde tansiyon yükseldi, 21 Mart işgal günü ilan edildi. Cadde ve sokaklardaki çöpler de dağ oldu. Kentler buram buram çöp kokuyor. Protestocuların bu öfkesi ve mücadele inadı kaynağını emeklilik yaşının altmış dörde çıkarılması kadar, işsizlik, güvencesizlik, hayat pahalılığı gibi bir dizi sorundan da alıyor. Protestocular meclisi tam cepheden gören Concorde Meydanı’na adeta demir attı ve gemileri yaktı. İktidar mekanlarına buradan kafa tutuyorlar.

Tüm bu gelişmeler ülkede demokrasi krizi olarak değerlendiriliyor. Emeklilik reformu çerçevesinde yaşananlar, halkın düşüncesini hiçe sayan, halktan uzaklaşmış, kibrinden seçmenin temsilcisi olduğunu unutmuş bir iktidarın otoriterleşme eğilimleri olarak görülüyor. Polisin uyguladığı şiddet de şüphesiz bu değerlendirmeleri güçlendiriyor. Polis rüzgar değil, fırtına ekiyor, karşılığında kasırga biçebilir.

İktidarın kibir, baskı ve şiddetinin mi, yoksa protestocuların öfke ve mücadele azminin mi galip geleceğini bize, yasanın Resmî Gazete’de yayımlanıp yayımlanmaması, yani Macron’un bir sonraki hamlesi gösterecek. Bu süreçte, Macron’un kendisini kurtarmak adına Elizabeth Born’u kurban vermesi de uzak bir ihtimal değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa