16 Mart 2023 04:58

Deprem bölgesi AKP ve tarikatların fink atması için boşaltılmak isteniyor

Çadırkent'te boşaltılan çadırlar

Fotoğraf: Nuray Öztürk/Evrensel

Paylaş

Büyük depremin üstünden 40 gün geçmesine karşın sorunlar azalmış değil. Tersine süreç ilerledikçe ihtiyaçlar ve talepler daha yüksek sesle ifade ediliyor.

Sorunlar büyüyor ama AFAD yaşananlardan ve kendi başarısızlıklarından ders çıkararak yardımları koordine etmek için daha çok gayret göstermek yerine gönüllü organizasyonlarını engelleyerek kendi acizliğinin üstünü örtmeye çalışıyor.

Depremin ilk günlerinde en yaygın talep olan “çadır” bile yerine getirilmemişken çadırların kendilerini ne soğuktan ne yağmurdan ve fırtınadan koruyabileceğini gören depremzedeler, yaz sıcağından da koruyamayacağını fark ettikleri için taleplerini yeniliyorlar.

Belki hâlâ çadır almamış çok sayıda depremzede ilk talep olarak “çadır” demeye devam etse de çadırın soğuktan ve yağmurdan korumadığını, hijyen gibi en temel ihtiyaçları bile karşılamadığını gördükçe “konteyner ve prefabrik ev” taleplerini öne çıkarıyor.

Depremin üstünden geçen bunca gün sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bölgeye gönderilmesini istediği yardım listesini yiyecek, içecek, giyecek, hijyen malzemeleri, kahvaltılık biçiminde sıraladı. Sanki deprem dün olmuş gibi!

Bu da herkesin aklına büyük bir şov olarak düzenlenen ve 115 milyar TL toplandığı açıklanan deprem bağışının nerede olduğunu sormayı gündeme getirdi.

Öyle görünüyor ki, “128 milyar dolar nerde?”, “418 milyar dolara nerede?” sorularına bundan böyle “115 milyar lira nerde?” sorusu da eklenecek!

‘DEVLET NEREDE?’ SORUSU YANITINI BULUYOR?

Depremin ilk günlerinden itibaren depremzedelerin en çok sorduğu soruların başında, “Devlet nerde, AFAD nerde, Kızılay nerde?” geliyordu. Bugün de kent merkezlerinin biraz dışına çıkıldığında, henüz Kızılay ve AFAD’dan hiçbir hizmet almamış, hatta bir yetkilisini görmemiş depremzedeler aynı soruları sormaya devam ediyorlar.

Kent merkezlerinde ise devlet, onun sahadaki uzantısı AFAD, kendilerinin yapamadığını yapan gönüllülerin yardım ve dayanışmasını ortadan kaldırmak biçiminde kendini gösteriyor.

Daha önce Pazarcık’ta, Defne’de, Osmaniye’de gönüllü yardım organizasyonlarını kaldırmak için polisi, jandarmayı kullanan AFAD, önceki gün Malatya’da Saadet Partisinin günde 10 bin kişiye yemek dağıtan aşevini kaldırmak için harekete geçti ve bu aşevi kapatıldı.

Yine önceki gün BİRTEK-SEN, DİSK/Gıda-İş, İletişim-İş ile Ekmek ve Gül’ün topladığı yardımların dağıtıldığı çadırlara el koyan AFAD; sağlık çadırını, kadın ve çocuklar için kurulmuş çadırları, Mili Eğitim Müdürlüğünün görevlendirdiği öğretmenlerin katılımıyla sürdürülen sosyal etkinliklerin de yapıldığı çadırları kaldırdı!

Aslında AFAD, İskenderun’un Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki bu dayanışma merkezini günler öncesinden kaldırmak istiyordu. Ama depremzedelerin tepkileri karşısında nihai adımı atamıyordu.

Nihayet önceki gün AFAD görevlileri amaçlarına ulaşarak depremin ikinci gününden itibaren İskenderun’da Ekmek ve Gül’ün “kız kardeşlik köprüsü”nün seçkin bir dayanışma örneğinin de ifadesi olan dayanışma merkezini kapattı.

Ekmek ve Gül ile DİSK Gıda-İş yaptıkları açıklamalarla AFAD’ın, yardım ve dayanışma çadırlarını kaldırmasını protesto ederken AFAD’ı da “Yeni çadır kentler değil konteyner kentler kurmaya” çağırdı.

Böylece “Devlet nerede?”, “AFAD nerede?”, “Kızılay nerede?” diye soran depremzedelere devlet, önceki gün de yüzünü Malatya’da, İskenderun’da, “Buradayım” diyerek göstermiş oldu!

Tabii, halktan halka dayanışma ve yardımları yasaklayarak!

‘KÖTÜLÜĞÜN’ DAYANILMAZ ZORUNLULUĞU

Burada aklı iktidarın devasa propaganda aygıtının yürüttüğü kara propaganda tarafından karıştırılmamış her yurttaşlar; böyle on binlerce her yaştan insanın hayatını kaybettiği, ailelerin yok olduğu, milyonlarca insanın bölgeyi terk etmek zorunda kaldığı bir ortamda devletin (AFAD’ın) depremzedenin yardımına koşan gönüllüleri, halktan halka dayanışma organizasyonlarını engellemeyi kedine görev edinmesini anlayamıyorlar.

Muhalif belediyelerin yardım için bölgede görülmesine bile sıcak bakmayan, bu belediyelerin yardım araçları ve koliler üstündeki adlarını sildirmeye varan akıl almaz girişimler bile halen sürüyor. Bunun son örneğine önceki gün Antakya’da, Kılıçdaroğlu’nun mezarlık ziyareti sırasında Hatay Belediyesinin pankart ve bayraklarının toplatılmasıyla tanık olduk!

Bu akıl dışı görünen girişimler gerçekten akıl dışı mı yoksa iktidar için belli bir amacı olan, bilerek ve isteyerek devreye sokulmuş uygulamalar mı?

Evet biz faniler için yapılanlar akıl dışı görünmektedir. Ama daha yakından bakıldığında iktidarın gerçeklerin üstünü örtmek ve depremin yıkımı karşısında alınabilecek her önlemi aldık propagandasına inandırıcılık kazandırmak için böyle davranmak zorundadır.

Siyasi ömrünü çoktan tamamlamış tek adam yönetimi için “kötülük” hayatın her alanında bir zorunluluk haline gelmiştir.

BÖLGE GÖNÜLLÜLERDEN NEDEN ARINDIRILMAK İSTENİYOR?

Bu yüzden de iktidar ile onun yönettiği AFAD;

  1. Deprem bölgesine ancak üçüncü gün varabilmesi, vardıktan sonra da organizasyonsuzluğun ve beceriksizliğin kitabını yazmasına karışın gönüllü sivil kuruluşların halktan halka dayanışmanın kitabın yazması karşısındaki acizliğinin görülmemesi,
  2. Yardımların Cumhurbaşkanı ve AKP’nin bir lütfuymuş gibi gösterilmesi propagandasına inandırıcılık kazandırılması,
  3. Depremzedelerin gönüllülerin halktan halka dayanışmanın tadına varmasının önlenmesi,
  4. Deprem bölgesinin AKP’nin olduğu gibi tarikat ve cemaatlerin kapalı av alanına dönüştürülmesi amacının gerçekleştirilmesi,
  5. Bölgede yaşananların kamuoyuna, yardım ve dayanışma için bölgede bulanan sivil kurumlar ve gönüllüler tarafından duyurulmasının engellenmesi gibi amaçları nedeniyle iktidar, gönüllülerin ve sivil kuruluşların bölgedeki faaliyetlerini engellemek istemektedir.

“İktidar bu amaçlarına varmada başarılı olacak mı?” denirse; bunun hiç kolay olmayacağını, OHAL koşullarında bile bunu başaramayacağını söylemek için çok fazla neden var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa