04 Şubat 2023 04:15

Din ve devlet işleri neden ayrılamaz!

Cennetten Gelen Çocuk filminden bir sahne 

Paylaş

İsveçli bir anne ve Mısırlı bir babanın evladı olarak Stockholm’de dünyaya gelen Tarık Saleh, ülkenin önde gelen sanatçılarından birisi. Genç yaşlarında grafiti sanatçısı olarak dikkatleri üzerine çeken, yapımcılık, yönetmenlik yaparak yoluna devam eden Saleh, geçen yıl Cannes’da senaryo ödülünü kazandığı “Cennetten Gelen Çocuk” (Cairo Conspiracy) ile konuk oluyor sinemalarımıza. Daha önce de baba köklerine dair işler yapsa da bu kez çok daha riskli ve politik bir alana girmiş yönetmen.

Mısır’da çekilemediği için çoğu sahnesi İstanbul’da çekilen yapım, Sünni İslam’ın önemli alimlerinin yetiştiği, ama aynı zamanda Müslüman Kardeşler gibi yapıları da ortaya çıkarmış Kahire’deki meşhur El-Ezher Üniversitesinin iç dünyasına götürüyor seyirciyi. 1975 yılından bugüne kadar Sünni İslam’ın en prestijli kurumlarından birisi olan El-Ezher filmin başında da belirtildiği üzere siyasi iktidarlar tarafından sürekli kontrol altında tutulmak istenmiş bir kurum. Tarık Saleh’in senaryosunu da kaleme aldığı film, bu güçlü yapının hem iç işleyişine hem de siyasetçilerin müdahalesine bakış atıyor.

Bütün hikayeyi, yoksul bir balıkçının oğlu olan Adam’ın gözünden takip ediyoruz. Din konusunda bilgili ve yetenekli olduğu için üniversiteye kabul edilen Adam kendisini bir iktidar savaşının kilit noktasında buluyor. Üniversitenin Büyük İmam’ı ölünce yerine geçecek kişinin kim olacağına dair bir rekabet de başlıyor. Biri radikal, biri ılımlı, diğeri de uyumlu üç güçlü aday var. Beklenti, ılımlı adayın seçilmesi yönünde. Ancak darbe ile iktidara gelen Devlet Başkanı Sisi, ‘uyumlu’ olan şeyhi istiyor. Tabii ki istihbarat birimi harekete geçiyor ve üniversitenin içinde dengeleri değiştirmeye çalışıyor. Adam da üniversite içindeki bu tip operasyonları yöneten İbrahim’in radarına giriyor. İbrahim’in yönlendirmesiyle adaylarla bağlantı kuran Adam, bir yandan hızla yükselirken diğer yandan belirleyici rol oynamaya başlıyor. Tam da bu noktada özellikle seçim konusunda yönetmenin referans filminin Nanni Moretti’nin “Habemus Papam” adlı yapıtı olduğu dikkatlerden kaçmıyor.

Film, İslam’da ama özellikle de Sünni İslam’da ‘din ve devlet işleri’ni birbirinden ayırmanın imkansızlığına dikkat çekiyor bir yandan. Uzun uzadıya İslam’ın emir ve buyruklarını anlatmaya gerek yok ama aynı zamanda bir ‘devlet dini’ olduğu gerçeği su götürmez. Hal böyle olunca hem İslam adına, din adına hareket ettiği söyleyenlerin hem de devleti yönetenlerin neyi ne kadar kontrol ettiği önem kazanıyor. Burada da karşılıklı olarak bir kontrol inşa etme arzusu söz konusu. Kuşkusuz Sisi’nin motivasyonu iktidarını güçlendirmek ve uzatmak iken, üniversite içindeki kimi şeyhlerin amacı da devlet olanaklarını ve gücünü kullanma ayrıcalığına ulaşmak. Ne kadar da tanıdık!

Tarık Saleh, bu karşıtlığı ve birlikteliği genel olarak oldukça iyi anlatıyor. Üniversite içindeki güç dengelerini, devletin bu alana bakışını hakkıyla veriyor. Mısır, modernleşme serüveni açısından Türkiye ile benzerlikler de taşıdığı için tanıdık birçok şey görmek mümkün filmi izlerken. Ve fakat Cannes’da övgülere boğulan senaryosu aksıyor bana kalırsa yapımın. Adam’ın daha ilk sınıfta bu kadar yükselmesinin, herkese ve her şeye kolayca ulaşabilmesinin yolları döşenirken ikna edicilik sorunları baş gösteriyor. Tarık Saleh, olayları ve kişileri birbirine bağlarken, büyük resmin şehvetine kapılıp küçük ayrıntıları görmezden geliyor sanki. Bu küçük ayrıntılar filmi daha kötü yapmıyor belki ama çok daha iyisi olmasının önüne geçiyor.

Yine de, din ve devlet işlerinin İslam coğrafyasında nasıl yürüdüğüne dair önemli gözlemlerle dolu bir yapım “Cennetten Gelen Çocuk”. Yönetmenin iktidar dışında hiçbir karakteri yargılamayan bakışı, filmin güçlü yanlarından. Adam’ı canlandıran Tawfeek Barhom’ın performansı da bunu pekiştiriyor. Haftanın öne çıkan seçeneklerinden…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa