30 Kasım 2022 04:23

Altılı masanın 84 önerisi ‘ucube’yi laik ve demokratik anayasa yapabilir mi?

Altılı masa liderleri

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel

Paylaş

Altılı masa partilerinin aylardır üzerinde çalıştığı “güçlendirilmiş parlamenter sistem anayasa önerisi” pazartesi günü kamuoyuna açıklandı.

Getirilen 84 maddelik değişiklik önerisinin merkezinde tek adam yönetiminin tasfiyesi var.

“İnsan onurunun dokunulmazlığının esas alındığı” belirtilen değişiklikler yargıdan üniversite özerkliğine, Merkez Bankasının bağımsızlığından iklim sorunlarına, seçim barajının düşürülmesinden hayvan haklarına kadar çeşitli konularda düzenlemelerin yapılması için değişiklik önerileri var.

Altı partinin bu değişiklikleri bir kampanyayla tanıtacağı, çeşitli toplumsal kesimlerden önerilerin alınacağının açıklanmasından da açıkça anlaşılacağı gibi bu maddelerin önümüzdeki günlerde, seçim süreci boyunca, eğer seçimi muhalefet kazanırsa seçim sonrasında da en önemli tartışma olarak süreceğini söylemek yanlış olmaz.

Bu yüzden de bugün bu köşede, yapılmak istenen tek adam yönetimini tasfiye etme amaçlı değişiklikleri küçümsemeden ama asıl olarak önerilerin “laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti” olma iddiasını ne kadar karşıladığını tartışacağız.

‘YOK’LARLA MALUL BİR ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÖNERİSİ

Mevcut anayasanın 84 maddesinde değişiklik önerisi ayrı ayrı tartışılabilir. Ama bugün bu köşede az çok demokratik bir Türkiye’de olmazsa olmaz olan “yok”lara dikkate çekmek istiyoruz.

Bu yokların başlıcaları şöyle:

1- İşçi sınıfının haklarından hiç söz edilmiyor: İşçi sınıfının grev hakkının tanındığı ‘61 Anayasası’ndan beri, grev hakkının sadece TİS anlaşmazlıklarından doğması, önemli iş kollarında grev hakkı yasağı ve hükümetlerin grevleri sudan sebeplerle yasaklamaları dikkate alındığında, böyle iddialı bir anayasa değişikliği içinde işçi sınıfının grev hakkının, kullanılması önündeki engelleri kaldırmak belirleyici önemdedir. Az çok demokrasiden söz edilen ülkelerde tanınmış, örneğin dayanışma grevi, siyasi amaçlı grev gibi hakların böyle demokratiklik iddiasıyla hazırlanan anayasa değişikleri içinde yer almayı hak etmemesi kabul edilemezdir.

2- ‘Altılı masa anayasası’na göre Kürt sorunu yok: Öncesi bir yana 50 yıldan fazla bir zamandan beri bu ülkede Kürt sorunu ve onun demokratik biçimde çözümü tartışılıyor. Dahası Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesinin olmazsa olmaz ilkesi haline gelmişken, altılı masa partilerinin çok iddialı bir “demokratikleşme” anayasası olarak getirdikleri değişiklikler içinde Kürt sorununun adı bile geçmiyor. Oysa, Kürt sorununun demokratik çözümünün, sadece Türkiye’nin demokratikleşmesinin de değil bölgede emperyalizme karşı mücadele ekseninde bir barış mücadelesinin de başlıca dayanağı olarak Türkiye’nin bölge politikası bakımından son derece önemli olduğu da tartışmasızdır. Ama altılı masa partileri bu gerçeği görmezden gelmişlerdir.

3- Alevilerin ‘eşit yurttaşlık’ talebi yok sayılıyor: 50 yılı aşkındır süren diğer bir mücadele de Alevilerin “inanç özgürlüğü” ve “eşit yurttaşlık hakkı” talepleriyle sürdürdükleri mücadeledir. Altılı masa Alevilerin “Cemevlerinin ibadethane sayılması” ve “Diyanetin kaldırılması”na varan talepleri sadece “Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı” için değil Türkiye’nin demokratikleştirilmesinin olmaza olmazı olan gerçek bir laikliği umursamamış olmaktadır.

4- Halkın siyasete müdahalesinin önünü açacak bir öneri yok:

Parlamenter sistemin kabesi olan Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı sorasında kurulan düzende ‘mükemmelliğe’ varan ve merkez sağ ve merkez sol partilerin çoğunluğunun eksenine oturtulan parlamenter sistem, ’80’lerden itibaren kapitalist dünyada neoliberalist politikaların egemen hale gelmesiyle, halkın 4-5 yılda bir oy vererek siyasete müdahalesini de anlamsızlaştırmıştı. Bu yüzden son çeyrek yüzyıldır, demokrasinin kabesi sayılan ülkelerde bile neofaşist partiler ve popülist liderler güç kazanmış, bir ayaklarını iktidara atacak kadar güçlenmişlerdir. Altılı masa işte bu koşullarda “parlamenter sistem”in başına “güçlendirilmiş” takısı takarak, yeni bir demokratikleşme atılımı yaptığını iddia etmektedir. Ama, 84 maddelik anayasa değişikliği önerileri içinde tek adam yönetimi öncesiyle ciddi bir farklılık yaracak öneri söz konusu değildir. Çünkü sonuçta halkın siyasete müdahalesi için 5 yılda bir oy vermenin ötesinde bir değişiklik önermemektedir. Örneğin öneriler içinde işçilere genel grev ve siyasi grev hakkının tanıması olmadığına göre altılı masa işçi sınıfının iktidarın ekonomik politikalarına, iç ve dış politikasına müdahale etmesinde üretimden gelen gücün kullanılmasına karşı olduğunu açıkça göstermiş olmaktadır. Ya da sendikalara, emek örgütlerine, çeşitli demokratik kuruluşlara (ya da 100 bin, 250 bin gibi çok sayıda yurttaşın bir araya gelerek) Meclise yasa teklifi verebilmelerine dair bir öneri de yoktur.

ALTILI MASANIN ÖNERİLERİ ÖNEMSİZ Mİ?

Bütün bu eksikleri sehven ya da altılı masanın gayriresmi sözcülerinin söylediği gibi, “84 madde nihayet öneridir. Değişiklikleri muhataplarıyla (Kürtler, Aleviler, sendikalar, emek örgütleri, aydınlar…) ile görüştükten sonra metne koyalım” demiş olabilirler mi?

Altılı masadaki tartışmalar dikkate alındığında yukarıdaki “yok”ların ucu zülfüyare dokunduğu için bilerek ve istenerek görmezden gelindiğini ve işçi sınıfı ve halklardan bu talepler doğrultusunda ciddi tepkiler gelmediği koşullarda daha ileri önerilerin çıkamayacağını söylemek her halde tartışmasızdır. Ki bunu, önerilerin tartışılması için düzenleneceği belirtilen kampanya sırasında açıkça göreceğiz.

Yazıyı, “Peki bu tek adam sistemini tasfiye etme amaçlı önerilerin bir önemi yok mudur?” sorusuna cuk oturan, çok bilinen bir fıkrayla bitirelim.

Bektaşi babası bir “mecliste”, etrafına toplanmış bir kalabalıkla sohbet etmektedir. Önüne iki testi şarap getirilir.

“Baba sen bilirsin. Şu şarapları bir tat da hangisini iyi olduğunu söyle” derler.

Baba testilerin birinden bir yudum alır ve kararını tereddütsüz bildirir: Öteki testideki şarap daha iyidir!

Kalabalık itiraz eder: “Ama öteki testiyi hiç tatmadan o daha iyi dedin; olur mu?”

Baba fikrini kararlılıkla savunur: “Çünkü bundan daha kötüsü olmaz!”

Biz de tek adam rejiminin anayasasını yaşayarak gördük, görüyoruz, en azından daha bir süre de göreceğiz. Şimdi altılı masa kamuoyunda “ucube” denilen mevcut tek adam yönetiminin anayasası yerine “laik ve demokratik bir anayasa” yapamaz. Ama, bir yandan tek adam yönetiminin tasfiyesi ve işçi sınıfı ve halklara taleplerini anayasaya geçirmesi için bir fırsat sunması bakımından önemli ve olumludur. Bu yüzden de daha tatmadan “öteki iyidir” diyoruz.

Ne yazık ki daha fazlası değil!

Nedenlerimizi de ayrıntılı olarak önümüzdeki dönemde tartışacağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...