İktidar ‘Halkın doğru bilgi edinmesini nasıl önleriz’in provasını yaptı

Fotoğraf: AA
Pazar günü İstanbul’da, 6 yurttaşımızın hayatını kaybettiği, 81 kişinin de yaralandığı terörist saldırının üstünden 12 saat geçmeden saldırının faili olduğu belirtilen Ahlam Albashir’in ve onunla ilişkisi olduğu iddia edilen 50’den fazla kişinin gözaltına alındığı açıklandı.
Yakalanmasından kısa süre sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü, saldırganın PKK/PYD/YPG tarafından yetiştirildiğini söylediğini açıkladı.
Ama saldırının üstünden bir gün bile geçmeden PKK ve PYD saldırının kendileriyle bir ilişkisinin olmadığını açıkladı. Reuters ise Türkiyeli bir üst düzey emniyet yetkilisine dayandırdığı haberinde “IŞİD bağlantısının da göz ardı edilmediğini” duyurdu.
Emniyetin açıklamasında teröristin 4 aydır İstanbul’da olduğu belirtilirken, komşuları ise bir yıldır İstanbul’da olduğunu söylüyor. Dahası komşularının, polisin 16.20’deki saldırıdan bir buçuk saat sonra Esenler’deki evinin basıldığını söylemeleri “Yoksa polis teröristi izliyor ama müdahale etmek için saldırıyı yapmasını mı bekliyordu?” sorusunu gündeme getirdi. Tıpkı 10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamı’nda IŞİD’li saldırganları izledikleri halde eylem yapmadıkları için yakalamak istemediği gibi!
GERÇEK OLAMAYACAK KADAR KUSURSUZ BİR TABLO!
Albashir’in yakalanmasının hemen arkasından İstanbul Emniyeti, pazartesi sabahı da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptıkları açıklamalarda; Albashir’in sorgusunda, PKK/PYD/YPG terör örgütü tarafından özel istihbarat elemanı olarak yetiştirildiğini ve Afrin üzerinden ülkemize eylem yapmak için kaçak yollarla giriş yaptığını, 4 aydır İstanbul’da yaşadığını ve bir tekstil atölyesinde çalıştığını… Kobani’deki merkezinden eylem talimatı alarak pazar günü saat 16.20 sıralarında bombalı saldırıyı gerçekleştirdiğini açıkladı. İçişleri Bakanı Soylu ise İstanbul Emniyetinin açıklamalarını yineledikten sonra Albashir’in eğer yakalanmasaydı Yunanistan’a kaçacağını, örgütün Albashir’in öldürülmesi için bir kişiye emir verdiğini; o kişinin de yakalandığını açıkladı. Bir adım daha atarak Bakan Soylu, saldırıdan açıkça ABD’nin sorumlu olduğunu, bu yüzden de ABD’den gelen taziye mesajını kabul etmediklerini* söyledi.
Albashir’in ifadesi üstünden oluşturulduğu belirtilen tabloya bakınca Kobanê, Afrin, Yunanistan, merkezinde PKK/PYD’nin olduğu bir terör saldırısının; Erdoğan’ın tek adam yönetiminin iler tutar yanı kalmamış dış ve iç politikasının haklılığını göstermek için gerçek olamayacak kadar kusursuz bir tablo oluşturduğu görülmektedir.
Hele de bu tablonun 23 yaşında Etiyopya’dan Suriye’ye göç etmiş, kendisinin PKK ve PYD tarafından istihbarat elemanı olarak yetiştirildiğini söyleyen ama daha yakalanır yakalanmaz bütün her şeyi anlatan bir kadın üstünden oluşturulması tablonun kusursuz göründüğü ölçüde çok soruyu da gündeme getirmektedir.
İKTİDAR TERÖR SALDIRISININ YARATTIĞI ORTAMI KULLANDI
Terörist saldırılarla ilgili olarak sadece tetikçilerin değil arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılıp yargılanması talebi, ülkemizin demokrasi güçlerinin başlıca talepleri olagelmiştir. Ne var ki, bugüne kadar bu konuda ancak demokrasi güçlerinin çabaları, davanın avukatlarının olağanüstü gayretleri ölçüsünde ilerleme sağlanabilmiştir. Hele de iktidarların terörist saldırıları kendileri için politikalarının bir aracı olarak kullanmaları öne çıktığında bu daha çok böyle olmuştur. Özellikle de AKP iktidarının 7 Haziran 2015 seçiminin öncesinden de başlayarak bu saldırıları “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirmeye başlamasından beri (Bunu en son Mersin-Mezitli saldırısında gördük) terör sorununun iktidarın iç ve dış politikası dikkate alınmadan anlaşılabilecek bir sorun olmadığı gibi, mücadele edilmesi de son derece zor bir sorun haline geldiğini gördük.
İstiklal Caddesi’nde yapılan terörist saldırıyı da iktidarın böyle “kendisi için bir lütuf” olarak kullanmak istediği anlaşılıyor. Saldırının üstünden bir gün bile geçmeden oluşturulan tablo bunu gösteriyor.
İstiklal Caddesi saldırısı üstünden bir saat geçmeden RTÜK’ün radyo ve televizyonlara “yayın yasağı” getirmesi, Bilgi Teknolojileri Kurumunun (BTK), Turizm Bakanlığının “TV’ler radyolar sosyal medya saldırıyı tartışırsa turistiler ürkütülür” diyerek sosyal medyada “Bant daraltılması” adı altında sosyal medyada haberleşmenin pratikte tamamen durdurulması, iddia edilen amaçla yapılanın nasıl bir çelişki oluşturduğunu açıkça göstermektedir.
DEZENFORMASYONUN NASIL YAPILACAĞI GÖSTERİLDİ!
Elbette bu gerekçeyle RTÜK ve BTK’nin aldığı önlemler saçmadır. Çünkü, böyle engellenmeyeceği aşikar olan sosyal medya bir de dezenformasyon için inanılmaz biçimde elverişli bir ortam haline geldi. Turistler ve Türkiye’nin halkları da İstiklal Caddesi’ndeki saldırıya ilişkin gelişmeleri yabacı TV’lerden öğrenmek zorunda kaldı.
Bunu BTK ve RTÜK yetkilerinin bilmemesi olanaksızdır. Ama burada amaç zaten İstiklal Caddesi saldırısının tartışılmasının yol açabileceği olumsuzluk değildir. Tersine iktidar RTÜK ve BTK eliyle yaptığı girişimle;
- “Dezenformasyon yasası”nın uygulanmasının sınanmasını,
- Özellikle de seçim döneminde sosyal medyayı ne ölçüde sınırlayabileceklerini, radyolar ve TV’leri zaturapt altına almak için başka hangi önlemleri almaları gerekip gerekmeyeceğini,
- Halkın bu yasaklara ne tepki vereceğini,
- Muhalefete ve “muhalif medya”ya terör sopası kullanılarak ayar vermede ne kadar başarılı olabileceğini sınamayı amaçlamıştır.
Kısacası iktidar “Halkın doğru bilgiye ulaşmasını nasıl önleriz”in provasını yapmıştır.
BİR IRMAKTA İKİ KEZ YIKANAMAYACAKLAR
AKP sözcüleri her vesileyle, “Türkiye eski Türkiye değil” derken, artık kendilerinin olduğunu söylerken yandaşlarını motive etmeyi amaçlıyorlar. Ama Türkiye’yi eskisinden farklı kılan AKP’nin iktidar olması değil, Türkiye halklarının ulaştığı bilinç dönüşümüdür. AKP 7 Haziran seçiminden beri, halkı terörize etmeden, seçime hile hurda karıştırmadan iktidarda kalamazken bugün asıl gerçek halkların kendi kaderlerine el koyacak bir mücadele çizgisine doğru ilerlediğidir. Seçimde de bunu gösterecektir.
Anadolu’nun en eski bilgelerinden Heraklitos’un 2 bin 500 yıl önceden bildirdiği “Bir nehirde iki kez yıkanmaz” gerçeği AKP’nin de kapısını çalmıştır.
Terörist saldırılar bahanesiyle halkı terörize ederek sindirip kendisine yedekleme oyunu bu kez sökmeyecektir.
Yeter ki demokrasi güçleri halka gerçekleri açıklamada ve mücadele yolunu göstermede kendi üstlerine düşeni yapsınlar!
(*) Soylu, ABD’nin taziye mesajının kabul edilmeyeceğini açıklarken Cumhurbaşkanı Erdoğan Bali’de Biden’la 15 dakikalık bir görüşme yapabildiği için mutlu görünmekle de kalmıyor, ABD’den gelen taziye mesajına da teşekkür ediyordu. Dönüşünde, yokluğunda cumhurbaşkanı gibi davranan Soylu’ya bir şey söyleyebilecek mi göreceğiz.
Evrensel'i Takip Et