02 Ekim 2022 04:55

Türkiye’de sinemayı sinema yapanlar: Cemil Filmer (7)

Cemil Filmer ve Sabahat Filmer. Yıl 1921. (Fotoğraf: Cemil Filmer arşivi)

PAZAR
Paylaş

O yıllarda bir mesire yeri olan Mecidiyeköy’de aldığı arsa tapusunu eşi Sabahat Hanım üzerine yaptırdığı iki katlı çok güzel bir köşk yaptırarak ailece oraya taşınırlar.

Cemil Filmer’in sinema sektöründe de İpekçilerle rekabeti sürüyordur. İpekçiler sinemaları kendilerine bağlayarak bir tekel oluşturmuşlardır, onların izni olmadan sinemalara film verilemiyordur. Sinemalara film vermek için dolaşan Cemil Bey’e verilen yanıt hep aynıdır; “Efendim biz İpek Film ile çalışıyoruz, onun programı dışına çıkamayız.”

O günlerde Saray Sinemasına uğrar. Sahibi eski sigara kağıtlarını imal eden ve bu yoldan çok zengin olmuş Seferoğlu isimli bir adalı Rum’un oğlu Niko’dur. Sinemayı ise eskiden tanıdığı Mösyö Franko adlı bir Musevi çalıştırıyordur. Haftalık hasılatın yüzde 40 fazlasını teklif eder. Bu teklif karşısında şaşırırlar ve teklifi kabul ederler.

Saray Sineması Cemil Filmer’in verdiği filmleri oynatmaya başlayınca önünde yüz metrelik kuyruklar oluşmaya başlar. O günlerde geçtiğimiz yıllarda kapanan Lâle Sinemasınm yerine bir inşaatın yapıldığını görür Cemil Bey. ‘Zaten kulağım kirişte bekliyordum, nerede bir sinema yapılacak diye sorup duruyordum.’ Orada bir sinema yapılacağını öğrenir. Sahibi Karaköy’ün meşhur börekçisi Hüseyin Çeyrek Bey’dir. Karaköy’deki dükkanına gider, kendini tanıtır ve sineması bittiğinde kiralamak istediğini söyler Cemil Bey. Adam memnun olur ve sinemayı on bin liraya kiralayabileceğine söz verir.

İstanbul’da sekiz on ve Anadolu’da bir o kadar sinemaya film vermeye başlamıştır. Hüseyin Çeyrek Bey’in inşaatı tamamlanır fakat İpekçiler sinemayı onun tutacağımı öğrenince harekete geçerler. Hüseyin Bey’in yanına her gün biri gidip biri geliyordur. Fiyatı yirmi bine kadar çıkarırlar. Pangaltı’daki Tan Sinemasının ve o bölgedeki hamam ve binaların sahibi İsmail Bey Hüseyin Çeyrek’in yeğeni oluyordur. Cemil Bey ona da film veriyordur. Bir gün meseleyi ona açar. “Sen merak etme” der. Birlikte-Hüseyin Bey’in saray yavrusu evine giderler. Orada İsmail Bey durumu anlatır ve artık sözleşmenin yapılması gerektiğini söyler. Anlaşırlar ve böylece Beyoğlu’da bir sinema daha eline geçmiş olur.

Hüseyin Bey Cemil Filmer’e “Benim oğlum olmadı, artık sen benim oğlumsun, burayı istediğin kadar işletebilirsin” der ve otuz yıl Lâle Sineması adını verdiği bu sinemayı işletir Cemil Filmer.

LÂLE SİNEMASININ AÇILIŞI

Sözleşme sonrası hızla sinemayı tefriş etmeye girişir, amacı Paris’e gidip, en seçme filmleri alıp, sinemayı iyi bir programla açmaktır. Bir gün içinde kadroyu tamamlar, ellerine bir liste yapıp verir. Listede sinemanın tefrişi için gerekli her şey not edilmiştir. Onların geceyi gündüze katarak bir hafta içinde film gösterecek, seyirci kabul edecek şekilde işleri bitirmelerini ister. En lüks malzeme, en iyi halılar, perdeler vitrinler ve o zaman için yapılacak en güzel dekorlar ile sinemayı donatırlar.

Paris’e gider, bütün filmcileri dolaşarak o yılların en meşhur artistlerinin oynadıkları lokomotif filmleri almak ister. Şirketler “İpekçiler”in ve diğer şirketlerin yüksek tekliflerini göstererek kendisinin ne vereceğini sorarlar.

Cemil Filmer de Paris’teki sinemasını garanti vererek, ayrıca uzattıkları boş kağıda imza atarak istedikleri fiyatı yazmalarını söylüyordur. Böyle açık çek vermiş olması bütün filmleri almasına yeter. Artık gönül rahatlığıyla İstanbul’a dönebilirdi, elindeki filmlerle rekabet edecek kimse yok sayılırdı.

Döndüğünde hazırlıklar bitirilmiş, sinema istediği gibi dekore edilmiştir. Hemen reklamlara başlar, davetiyeler bastırarak başta vali olmak üzere bütün mülki erkanı davet eder.

Apartman boyunda afişler hazırlanır. Avrupa’da hasılat rekorları kıran Tino Rossi’nin “Aşk şarkısı” filmi ile açılış yapacaktır. Filmin gösterildiği gece sinemanın önü mahşer yerine dönmüş, Taksim’den Galatasaray’a kadar arabalar dizilmiştir. O gece büyük bir seyirci topluluğuna gösterilir film. Lâle Sineması ilk gece ile seyircilerin gönlünü fethetmiştir. Daha sonraki aylarda da sinema dolup taşar.

BÜYÜME YILLARI

İzmir’deki Sakarya Sinemasını bırakmıştır, sadece Lâle işliyordur. Sonra Ankara Sinemasını satar ve İzmir’de 1500 kişilik bir bahçe sineması yapar. İstanbul’da da önce Elhamra Sinemasını alır ve on yıl işletir. Onunla birlikte sonraları Pop Sineması olan Ar Sinemasını özen Film’den alır. Kadıköy’de Süreyya Sineması, Üsküdar Hâle, Beşiktaş Gürel sinemalarını tutar. Bunların dışında Anadolu’nun pek çok sinemasına film veriyordur.

Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle çalışıyordur. Sinemacılık piyasasına da yeni adetler getirmiştir. “Diğerleri hep onu takip ve taklit ediyorlardır. Bu arada bazı filmler çekmek üzere Kemal Film, Lâle Film ve Özen Film’le ortak olarak “Marmara Film Stüdyosu”nu kurarlar. Cemil Bey müessesenin müdürü olmuştur. Burada asıl filmden önce gösterilmek üzere Münir Nureddin’in, Safiye Ayla’nın filmlerini çekerler. Bu kısa filmler para kazandırmaz ama, “Marmara Film Stüdyosu” okul vazifesi görür, oradan operatörler, teknisyenler yetişir. Cezmi Ar orada yetişmiştir. Bir iki sene çalışan bu stüdyoyu sonradan satarlar.

Kemal Film, Acar Film, İpek Film yerli yapıma yönelmiştir. Film gösterme maliyetlerinin çok yükselmesi sonrası Cemil Bey’in ekonomik durumu sıkışık bir hale gelmiş, bir bankadan diğerine koşmaya başlamıştır.

Ekonomik durumunu etkileyen üç önemli nedeni şöyle sıralar Cemil Filmer: “Bunlardan birincisi: Doların 130 kuruştan 250 kuruşa çıkmasıdır, bu benim için ani bir şok etkisi yaptı. Çünkü ‘Paramound’ ve ‘Varner’ ile bütün anlaşmaları yapmıştım. Yılda yüz bin dolarlık ithalat yapıyordum. Benim için doların bu şekilde fırlaması yıkım oldu.

İkinci darbe harf inkılabı ile geldi. Bir gecede verilen karar biz filmcilerin elinde eski harflerle basılı filmlerin değerini sıfıra indirdi. Elimdeki bütün eski harfli filmleri ‘Hürriyet Tepesi’ne götürüp, kibriti çakıp yaktım. Üçüncü büyük darbe ise varlık vergisidir. Bana sırf ‘Abdullah Efendi’den yemek yediğim için 125 bin lira vergi yazdılar. Ne yaptıysam mani olamadım, çaresiz sineye çekip ödedik. Bu da üçüncü darbe oluyordu. Bütün bu iktisadi yıkıntılar uzun yıllar kazanmadan çalışmama sebep olmuştur.” (1)

- Haftaya Cemil Filmer’in yaşam öyküsünü, sinema serüvenini sonlandıracağız.

(1) Cemil Filmer, Hatıralar. İstanbul -1984

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...