06 Ağustos 2022 04:55

‘Kamuoyunda sesi çıkanları terörize edin’ denmiş olabilir mi?

Esin Davutoğlu'na destek açıklaması

Fotoğraf: Evrensel 

Paylaş

30 Temmuz günü bir kişi, Ankara’da üç cemevi ve bir Alevi derneğine saldırarak, siyasi ortamı provoke etmişti. Bu menfur saldırının üstünden üç gün geçmeden, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, hekimlikle hiçbir ilgisi olmadığı halde kendisini Opr. Dr. olarak tanıtan aşı karşıtı, sahte kanser ilaçları pazarlayıcısı Mustafa Yücel tarafından ölümle tehdit edildiğini açıkladı.

Çalışma ofisinin önüne 2 adet “dana dili” bırakıldığını, ölümle tehdit edildiğini ve cinayet girişiminden şans eseri kurtulduğunu duyuran Şenol, yetkilileri göreve çağırdı.

Böyle bir durumda olması geren saldırganın gözaltına alınması, arkasında başkalarının olup olmadığı da araştırılarak mahkemeye çıkarılıp tutuklanmasıdır.

Ancak böyle olmadı. Saldırgan çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

Serbest bırakıldıktan sonra sosyal medya hesabından “Gözaltına alınmadım. Emniyete davet edildim. İfade verdim. Serbest bırakıldım” diyen saldırgan, “Durmak yok yola devam” diyerek tehditlerine (belki de tehditlerini uygulamaya dönüştüreceğini) alenen ilan etti!

SALDIRGAN SARAYDA BİLE AĞIRLANMIŞ!

Saldırgan Mustafa Yücel burada da durmadı. Prof. Dr. Şenol’a saldırıya tepki gösteren Halk TV’nin programcısı Ayşenur Arslan, KRT Programcısı Gazeteci Zafer Arapkirli, Halk TV’de “Kayda Geçsin” programını hazırlayıp sunan Şule Aydın’ı ve Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı'yı da tehdit listesine ekledi.

Peki bitti mi?

Hayır, biter mi?

Prof. Dr. Şenol’u açıkça ölümle tehdit eden, halk sağlığını tehdit etmeyi meslek edinen saldırgan Yücel Saray’da da ağırlanmış!

Bunu bizzat saldırgan kendi sosyal hesabından duyurdu.

Cumhurbaşkanı danışmanı Ayhan Oğan tarafından Beştepe’de ağırlanmasının fotoğrafını da sosyal medya hesabından paylaşan Yücel, Oğan’ın kendisine “plaket” verdiğini de belirtti. Paylaşımında, “Bugün Beştepe’deki misafirperverlikleri sebebiyle yüce devletimizin tüm devlet otoritesine ve büyüklerime teşekkür ve saygılarımla...” diyerek Saray’da sırtının sıvazlandığını da tüm benzerlerini cesaretlendirmek için duyurdu!

SALDIRI GERÇEKLERİ SÖYLEMEYE CESARET EDENLEREDİR!

Ülkenin en tanınmış hekimlerini, gazetecilerini tehdit eden Mustafa Yücel’in hedefe koyduğu insanların ortak özelliği bize saldırının nedeni desteği mahiyette.

Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol; pandemi boyunca pandemiye karşı mücadelenin en önünde yer alan, gece gündüz demeden halk sağlığını savunan, halkın pandemiye karşı mücadelede bilinçlendirmesi için gerçekleri eğip bükmeden söyleyerek mücadele eden cesur, mesleğini halk sevgisiyle de birleştirmiş bir hekim.

Ayşenur Arslan, Zafer Arapkirli, Şule Aydın; gazeteciliği halka gerçekleri açıklamanın mesleği olarak gören, bunun için bedel ödemeyi göze alan, halkın haber alma özgürlüğünün savunulmasında geri adım atmamada ısrar eden namuslu, cesur gazeteciler.

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’yı ise gazetemizin okurları yazılarını yıllardır severek okuyarak ve öğrenerek tanıyorlar. Türkiye’nin halkları onu, halk sağlığının öneminde ısrar eden, iktidarın “paran kadar sağlık” anlayışına dayanan sağlık politikasına karşı dimdik duran, hekimliğin onurunu koruyan hekimlerin safında yürüyen, insan hakları mücadelesinin de yılmaz, baskılara, ırkçı, gerici odaklardan gelen tehditlere boyun eğmeyen, ulusal ve uluslararası alanda insan hakları savunucusu bir hekim olarak tanıyor.

Kısacası saldırgan Yücel’in hedefe koyduğu gazetecilerin ve hekimlerin ortak özelliği, iktidardan ve her tür gerici güç odağından gelen tehditlere boyun eğmemeleri, görüşlerini ve mesleklerinin onurunu ısrarlı ve cesaretli bir biçimde savunmalarıdır.

TEHDİTLERİN ASIL HEDEFİ HALKTIR!

Saldırgan Yücel, fiiliyatta yukarıda adı geçen hekim ve gazetecileri hedefe koyup onları isim isim tehdit ediyor. Ama gerçekte tehdit ettiği onlar değil. Çünkü Yücel bilmese de arkasındaki güçler bilir ki ne Şenol ne Fincancı ne Aslan ne Arapkirli ne de Aydın tehditlerle sinip, gerçekleri açıklamaktan vazgeçecek insanlardır. Bunu yaşamları boyunca kanıtlamış kişiler. Bu yüzden de Yücel’in tehdit ettiği esas olarak gerçekleri söylemeye başlayan geniş kitlelerdir, halktır! Halkın homurtularının talebe dönüşüp haykırılmasından korkulduğu için gerçekleri söylemekte ısrar eden gazeteciler, hekimler, aydılar susturulmak istenmektedir.

Çünkü biliyorlar ki korku gibi cesaret de bulaşıcıdır ve medyada, sosyal medyada gerçekleri söylemede ısrar eden kişiler oldukça gerçekleri saklamayacaklarını biliyorlar. Bunun için de gerçeği söyleyen tek bir kişi kalmaması için, ortamı terörize etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bu yüzden de “saldırgan Yücel’in tehditleri RTÜK’ün, BİK’in baskı ve tehditlerinin engelleyemediklerini susturmak içindir” dersek gerçeği ifade etmiş oluruz.

SİYASİ ORTAMIN TERÖRİZE EDİLMESİ İÇİN DÜĞMEYE Mİ BASILDI?

Ülkede tek adam yönetiminin oluşturmaya çalıştığı siyasi iklim ve seçime doğru gidildiği dikkate alındında, ister istemez akla Sedat Peker’in barış akademisyenlerini hedefe koyarak, 10 Ekim 2015’te 10 Ekim katliamından kısa süre önce Rize’de yaptığı “seçim mitingi”nde, “Dünyanın şah damarları kesilmişçesine oluk oluk kanlarını akıtacağız. Kanlarında banyo yapacağız” sözleri geliyor. Ama, sadece bu sözleri gelmiyor, daha sonra Peker’in bu sözleri niçin söylediğine dair yaptığı açıklama geliyor.

Peker, bu sözleri kendisinin söylediğini ama “Oluk oluk kan akacak çıkışı yapmam ortak fikirdi” diyerek, kendisinden siyasi ortamın terörize edilmesinin istendiğine dikkat çekiyor!

Saldırgan Yücel’in seçtiği hedefler dikkate alındığında “Yücelleri kullanarak seçime doğru giderken siyasi ikilimi terörize etmek için düğmeye mi bastılar?” sorusu akla geliyor.

Bütün işaretler, bu sorununun yanıtının “evet” olduğunu gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa