31 Temmuz 2022 01:43

‘Işık ve sevgiyle’ İlhan İrem…

İlhan İrem

İlhan İrem | Fotoğraf: AA Arşivi

Paylaş

“Ayrılıkların da sonu var

Bir gün çıkıp geleceksin

İçimde bir ümit var

Yeniden seveceksin”

Geçtiğimiz günlerde, böbrek yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede 67 yaşında aramızdan ayrılan İlhan İrem’le Kuzey Ege Ören’de Işıklar Sahilinde bir tatil köyünde tanışmıştım. Yıl 2011. Ortak bir dostumuz tarafından tanıştırıldık. Akşam yemeğinin ardından 6-7 kişilik bir masada geç saatlere kadar sohbet etme olanağı buldum kendisiyle. Tıpkı şarkılarındaki gibi naif, hiç çıkarmadığı siyah gözlüklerinin ardından olabildiğince gizemli, şiir gibi konuşan, mütevazı bir “popstar” vardı karşımda.

ÇEVRE SORUNLARINA ÇOK DUYARLIYDI

Uzun uzun çevre mücadelesini konuştuğumuzu anımsıyorum. Son derece ilgiliydi çevre sorunlarına. Çevreye duyarlı olmanın yanı sıra mücadele içindeydi de. Aliağa termik santral mücadelesinde, Bergama’da, Kazdağı’nda altın madeni karşıtı köylü direnişlerinde, “Köprüçay’a HES yapılmasın” mücadelesinde onun adını görmek mümkündü. O günleri, direnişlerdeki gözlemlerini ve ülkenin gittikçe kötüleşen politik iklimini konuştuk geç saatlere kadar.

KÜÇÜK BİR MÜZİK ZİYAFETİ

İlk gençlik yıllarımızın hüzün yüklü kadife sesli şarkıcısı o gece bizim gibi orda bulunanlara küçük bir müzik ziyafeti çekti, ısrarlar üzerine. Otelin küçük orkestrasının önünde alışıldık bir profesyonellik ve olağanüstü bir mütevazılıkla sahneye çıkıp, siyah gözlükleri, uzun siyah pardösüsü ve boynundaki fuları ile ekranlardan çıkıp yanımıza gelmiş bir müzik ilahı gibi görünmüştü gözümüze. Hele onun o birbirinden güzel ve hüzünlü şarkılarını o buğulu sesinden dinlemenin tadı hiçbir şeyle kıyaslanamazdı.

“BİZİM BİLDİĞİMİZ İLHAN İREM Mİ ARAYAN?”

Sahneden indiğinde şarkılara o kadar odaklanmıştı ki terin suyun içinde kalmıştı. Eşi hemen elinde havlu koşturdu, “İlhan çok terledin, çamaşırlarını değiştirelim lütfen” diye, elinden tutup götürdü.

Eşi üzerine titriyordu ki sonradan bugün kendisini aramızdan alan rahatsızlığını öğrendim. Böbrekleri daha o yıllarda hasta idi.

On, onbeş dakika sonra tekrar yanımızdaydı İlhan İrem ama eşi endişeli bakışlarını hiç üzerinden ayırmıyordu.

Gecenin sonunda birbirimize telefon numaralarımızı verip arada görüşmeyi dileyerek ayrıldık.

Bu görüşmeden çok bir zaman geçmemişti ki bana cep telefonundan ulaşamayınca Evrensel’in İzmir bürosunu aramış. Büroda değildim o aradığında. Telefonu açan muhabirimiz Ender Gündüz’e beni sormuş, büroda olmadığım yanıtını alınca da kendisini tanıtarak aramamı rica etmiş. Büroya geldiğimde Ender hâlâ şaşkındı. “Abi seni İlhan İrem aradı. Selam söyledi ve uygun bir zamanda kendisini aramanı rica etti. Bizim bildiğimiz İlhan İrem mi arayan?” diye soruyordu.

KÖPRÜÇAY KAMPANYASI

Hemen aradım, çok eski bir dostmuş gibi samimi cümlelerle konuştuğumuzu anımsıyorum. Karşılıklı hal hatır sorduk uzun uzun. Beni aramasının nedeni (sizi rahatsız etmemin nedeni diyordu, alçakgönüllülükle) Akdeniz Bölgesinde Köprüçay ırmağına HES kurulmasına karşı başlatılan bir kampanya için kendisinden yardım istenmesi ile ilgiliydi. Kampanyayı düzenleyenleri tanıyıp tanımadığımı, metnin içeriği ile ilgili görüşlerimi soruyordu. Kampanyadan bilgim olduğunu, düzenleyen kişi ve kuruluşları uzaktan da olsa tanıdığımı söyledim. Telefon görüşmemizin ardından konuya dair birkaç haberin linkini de gönderdim kendisine.

Sonrasında da dönem dönem telefonlaştık, mailleştik. Telefonuma baktım da en son 2021 5 Ekim tarihinde kısa bir mesajlaşmamız olmuş. Karşılıklı iyi dileklerimizi, selam, sevgilerimizi göndermişiz.

EVRENSEL’DE EN ÇOK OKUNAN SÖYLEŞİ

Bir konuşmamızda kendisiyle söyleşi yapmak istediğimi dile getirdiğimde “Memnuniyetle, Evrensel okurları benim için çok değerli” demişti. Hazırlanıp birkaç başlıkta sorular gönderdim ve birkaç gün sonra da yanıtları geldi.

“İnsan kalmayı seçtim” başlığı ile 5 Eylül 2011 tarihinde gazetemizde çıkan İlhan İrem söyleşisi o haftanın ve ayın (muhtemelen de yılın) en çok okunan yazısı oldu. Bu durumu kendisine yazdığımda “Haberleşme ağımız İrembağı’nda da çok yoğun bir paylaşım gözlenmektedir. Söyleşimizin Evrensel okurları tarafından ilgiyle karşılanmasından mutluluk duydum” yanıtını verdi.

"KENDİME ÇEKİLEREK İNSAN KALMAYI SEÇTİM"

Söyleşimizde onu seven dinleyenlerin neden uzun zamandır ondan haber alamadığını ve yeni şarkılar olup olmadığını sormuştum. 1980 askeri darbesinin “Türkiye’yi bir daha geri gelmeyecek biçimde yamulttu”ğunu söylüyordu. “Özal’ın kılavuzluğunda, ülkenin içsel değerleri boşaltılmaya başlamış, yerine Arap - Amerikan orijinli yaşantılar demetiyle, sevgisiz, insansız, aptalca bir tüketim çılgınlığı gelmişti. Gördüklerim su yüzünde görünenden çok daha fazlaydı. Giderek düşünceye dönüşen duygulanımları aktarmaya salt yıldız olmak yetmeyecekti. İnsan kalmayı seçtim! Kendime çekilerek sadece yazıp bestelemeye başladım” diyordu.

"DUYARSIZLIK İLKELLİKTİR!"

14 yıllık bir aradan sonra 2006’da İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosunda verdiği konser ile sahnelere dönüş yapmıştı ve söyleşimizde önümüzdeki aylarda tekrar konserler verme, sonrasında ise yeni şarkılardan oluşan bir albüm yayınlama planlarından bahsediyordu. Çevre sorununa duyarlı bir sanatçı olarak diğer sanatçıların neden çevre katliamları karşısında suskun kaldıkları sorumu; “Bunun sanatla, sanatçı ile ilgisi yok! İnsan ya duyarlıdır ya da duyarsız. Duyarsızlık ilkelliktir! Dünyaya, doğaya, insana yapılan zulümlere, haksızlıklara sessiz kalan… Çevre, kültür, tarih katliamlarına seyirci kalan herkes suç ortağıdır” diye yanıt veriyordu net bir şekilde.

"ÇEVRE DİRENİŞLERİ UMUTLARIMI DİRİ TUTUYOR"

“Eğer doğa insanın değişimine zaman tanıyacaksa, bu evrilmenin en etkin katalizörü bence sanattır” diyen İrem, olan bitene siyaseten bakış açısını ise şöyle özetliyordu; “Dünyayı sömürmekte olan ahtapotun kolları bütün ülkelere uzanıyor. Sözde demokratik söylemlerin maskesi ardında kendi topraklarına düşmanlaşan insanlar, kendi dünyasını da tüketmekte olan bir canavarın dokunaçları olduklarının ayırdına varamayacak kadar bilinçsiz ya da hainler… Yeşile, doğaya, zeytine, ağaçlara, dağlara yapılanlar ise bence en büyük ihanet. İşte bu noktada dünyanın her yöresinde toprakları kirletilen, sağlıkları hiçlenen insanların siyanürlü madenlere, HES’lere direnişleri büyük anlam kazanıyor. Egemenler planlarına direnen o insanlara her türlü zulmü yapacak, karaları çalacaktır şüphesiz. Buna rağmen, Anadolu’da sadece insanca yaşamak için madenlere, hidroelektrik santrallerine karşı topraklarını, ağaçlarını, tarihlerini koruyan bir kuvva ruhunun hâlâ soluk aldığını görmek umutlarımı diri tutuyor.”

İrem’in gazetemiz okurlarına ve hayranlarına son sözü ise şuydu; “Her şey şimdi başlıyor… Her zaman! Işık ve sevgiyle…”

IŞIK VE SEVGİYLE!..

Tıpkı bugünlerdeki gibi sıcak bir yaz gecesinde, bir yudum suyu, bir tutam tuzu ve bir lokma hüznü bölüştüğümüz, bir elini omuz başımızda hissederken, bir eliyle ay ışığını demet demet derdiğini gördüğümüz o güzel insan, o kadife ses sustu!

O muhteşem şarkısındaki gibi seslendi bize giderken “Anlasana, her şey şimdi başlıyor”…

Sizi tanımak büyük bir onurdu...

Işık ve sevgiyle, İlhan İrem!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...