29 Temmuz 2022 04:55

Siyasi gündemi provoke etme ve gerçekleri ters yüz etme amaçlı bir fetva!

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bugüne kadar ihtiyaç maddelerindeki fiyat yükselişini önleyemeyen iktidar, bunun nedeni olarak kendi ekonomik politikalarına dönüp bakmak yerine önce üreticileri, marketleri, aracıları… suçladı; üreticilerin depolarını bastırdı, market raflarındaki etiketleri kontrol için ekipler oluşturdu; suçlamalarını üreticiyi, marketçiyi, pazarcıyı “terörist” ilan etmeye kadar vardırdı. Olmadı, fiyat artışlarının ‘FETÖ’cülerin, muhalefetin eseri olduğu, en azından teşvik ettiklerini öne sürdü. Ama bunlara da inananların sayısı umulduğu gibi olmayınca, “Avrupa’da ve Amerika’da bizden daha fazla enflasyon var. Üstelik yokluk kuyrukları var. Halk yokluk, yoksulluk içinde, marketlerin rafları boş…” propagandası eşliğinde, iç ve dış politikada çok ekmeğini yedikleri “dış güçlerin saldırıları” argümanı fiyat artışlarının asıl nedeni olarak öne çıkarıldı.

Bütün bu bahaneler iktidar sözcüleri ve devasa yandaş propaganda makinesi tarafından her gün, her saat her dakika yinelense de bu bahanelere inananların sayısının daha da azalıyor olması karşısında iktidar, başı her sıkıştığında sarıldığı son çareye başvurdu; Diyaneti ve “dini değerleri” yardıma çağırdı!

FİYAT ARTIŞLARINDAN İKTİDARI SORUMLULUKTAN KURTARMA AMACI VAR

Diyanet İşleri Başkanlığının dini konulardaki en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulunun “Ticarette kâr haddi var mı?” sorusuna verdiği yanıt önceki gün Cumhuriyet gazetesinde, Sefa Uyar’ın haberi ile manşete çekilince fiyatların artış nedeni için yeni bir bahane daha öne sürülmüş oldu. Çünkü Diyanetin bu en yetkili kurulu “Ticarette kâr haddi var mı?” sorusuna “Fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren Allah’tır” hadisiyle yanıt veriyordu.

Soruya, ülkede fiyatların toplumun çok büyük kesimi için can yakıcı, hayati bir sorun haline geldiği, mutlak açlığın yaygınlaşmaya başladığı, iktidarın kaşıkla verdiğini kepçeyle geri aldığının birkaç hafta içinde ortaya çıktığı, fiyatları bilerek ve isteyerek iktidarın ekonomik politikasının gereği olarak arttığının tartışıldığı bir dönemde (20 Temmuz günü) böyle bir fetvanın yayımlanması elbette ki çok manidardır.

Manidardır, çünkü dönemin özellikleri dikkate alındığında bu fetvanın tek amacı, halkın hızla artan fiyatların altında ezilmesinden iktidarın ekonomik politikalarının ve bu ekonomik politikaları oluşturanları değil Allah’ı sorumlu tutmaktadır. Yani fiyat artışlarından şikayet etmek Allah’a şirk koşmak olarak görülmektedir.

İKTİDARIN ELİNİ RAHATLATACAK BİR YORUM

Tabii fetva bu kadar gibi görünse de bir yorum da eklenmiş!

“İslam dininin, alım satım akitlerinde kesin bir kâr haddi koymadığı, bunu piyasa şartlarına bıraktığı” belirtilerek, Adam Smith’i sıradan bir liberale dönüştürecek bir liberalizm aşkıyla oluşturulan fetvaya, herhalde iktidarın depo ve market basmaya varan girişimlerine, fiyat artışlarından “muhalefeti”, “dış güçleri” vb. gerekçe göstermesine de bir dayanak oluşturulması amaçlanmıştır.

Fiyatların artmasını Allah’a bağlayarak halkın iktidara yönelttiği en önemli suçlamayı ortadan kaldırmayı amaçlayan Diyanet, “Piyasada suistimaller olduğu, karaborsacıların devreye girerek halkı mağdur ettikleri, özellikle halkın zaruri ihtiyaçları sayılabilecek mallarda aşırı fiyat artışları yaşandığı durumlarda kamu otoritesinin fiyatlara müdahale etme yetkisinin olduğu” biçimdeki yorumla fetvanın herhangi bir soruya yanıt ya da dini saikle “aydınlatma” amacı olmadığını tersine tamamen iktidarını elini rahatlatma amaçlı bir fetva hazırlandığını göstermiş olmaktadır.

Diyanetin bu son fetvası kamuoyunda tepkiyle karşılandı ve sorun bir din, Diyanet tartışmasına da dönüştü. Bu tepkiler üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, “Yüce dinimiz İslam’ın ilkelerinin bilgisizce alaya alınması, en hafif tabirle saygısızlıktır. Bu konuda yazan, konuşan, yorum yapan herkesi son derece özenli ve dikkatli olmaya davet ediyoruz” diye bir açıklama yayımladı.

FETVANIN AMACI GÜNDEMİ DİN TARTIŞMASINA MI ÇEKMEK?

Evet, ülkemizde sorunları her fırsatta “din” tartışmasına dönüştürmenin AKP iktidarı tarafından bir gelenek haline getirilmesi gibi din tartışmasını köpürtmeyi laiklik sanan bir çevrenin olduğu da bir gerçektir. Ama özellikle de dini değerlerin ve Diyanetin siyasi tartışmaların konusu olarak gündeme gelmesi, Erdoğan-AKP iktidarının siyasetteki amaçlarına varmak için koçbaşı olarak kullanılması, sıkıştığı her yerde dini ve Diyaneti siyasetin ön saflarına çağırıp kendisi için kalkan, rakipleri için mızrak olarak kullanmasından dolayıdır.

Diyanet ve Din İşleri Yüksek Kurulu sıcak siyasi gündemde “Fiyatların artmasının nedeni Allah’tır” anlamına gelen bir fetvayı “bomba” gibi ortaya atarken, tartışmanın “din ve Diyanet tartışmasına” dönüşeceğini bilmiyorlar mıydı; yoksa biliyorlardı da zaten fiyatları kim yükseltiyor tartışmasını böyle, iktidarı rahatlatırken halk için kafa karıştırıcı olacak olan bir mecraya mı çekmek istiyorlardı?

Yaşananlar ve özellikle son yıllarda iktidarın dini kullanmada gösterdiği heves açıkça göstermektedir ki gerek Diyanet gerekse bu fetvadan habersiz olması beklenemeyecek olan iktidarın, bu tartışmayı bir din ve Diyanet tartışmasına dönüştürmek ve aynı anlama gelmek üzere siyasi gündemi provoke etmek için çıkardığını göstermektedir.

Ancak kimi çevreler bu tuzağa düşmekte heves gösterse de dönemin özelliklerinin farkında olan ve yaşananlardan ders çıkaran halk kesimleri bu oyuna gelmeyeceklerini, faiz konusunda “Nas” gerekçe gösterilerek faizlerin ortadan kaldırılacağı yalanına prim verilmedikleri gibi “Fiyatların Allah tarafından belirlendiği” anlamına gelen fetva ile hedef şaşırtan girişimlere de prim vermeyecektir.

Çünkü bugün artık işçilerin, emekçilerin, halkın bilinci bugün yaşadıklarını bin 500 yıl öncesinin değerleriyle açıklamaya kalkarak, siyasi gündemin provoke edilerek tek adam yönetiminin aklanmaya çalışılmasına da izin vermeyecek bir düzeydedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...