Arz fazlası!

Fotoğraf: Pixabay
Zir-i Cin, Evlat Olsa Sevilmez, Kahran, Aşkın Gönül Yazısı, Çirkin Şansı, Asmoday: Cin'ür – Racim, Babil-i Cin, Külahıma Anlat, Zehir Zemberek, Tanah, Kehanet Ayasofya, Zehşin Cin-i Musallat, Hafir: Karanlık Mezar, Öksüz Kız: Bir Türk Masalı…
Yukarıda sıraladıklarım temmuz ayın boyunca vizyona giren yerli yapımlar… Ayın son haftasında, yani 29 Temmuz’da ise Vesvese: Cin Fısıltısı, Mini Fenomen, Bir Türk Masalı, Havar 2, Afetname, Akıl Bozan filmleri salonlarda boy gösterecek.
boxofficeturkiye.com sitesi, vizyon takibi açısından en güvenilir kaynaklardan birisi. Sitenin duyurularına göre ağustos 2022 boyunca vizyona girecek yerli filmler ise şöyle: Afarid, Ma-Şer, Masal Şatosu: Gizemli Misafir, Tesis, Tabut, Kadın Kafası, Pota, Ruh-u Cin, Ezan 2, Kitap 1820, Alem-i Cin 3: Salgın, Sevmedim Deme, Karagöz: Yâr Bana Bir Eğlence, Mekan, Merhum… Kesin birkaç tanesini atlamışızdır…
Yine aynı sitesin verilerine göre, 29 Temmuz itibarıyla 2022 yılı içinde vizyona giren yerli yapım sayısı 110’u geçmiş olacak. Karşılaştırma açısından söylersek, pandemi öncesinde aynı dönemde 2019’da 83 film vizyon görmüş. Yakın dönemin seyirci rekorunun kırıldığı 2018 yılında bile bu rakam 101 olmuş. 2017’de 77, 2018’de 76 yerli film vizyon görmüş bu tarihe kadar. Yani ortalaması 70-80 civarında aslında. Üstelik 101 filmin girdiği 2018’de bu filmleri 24 milyonun üzerinde seyirci izlerken şu anda rakam 13 milyon civarında. Yani film adeti artarken, seyirci sayısı dramatik bir şekilde düşmüş…
Seyirci azlığının pek çok nedeni var. Temel derdimiz bu olmamakla birlikte pandemi öncesinde özelikle yerli film seyircisinde büyük bir düşüş olduğunu yazıp çizmiştik. 2019’da sektör 10 milyon daha az bilet sattı ve bu kaybın hepsi yerli yapımlardandı. Yani zaten seyirci yerli yapımlara mesafe koymaya başlamıştı. Üstüne pandemi girdi. 2020 ve 2021 ölü olarak geçti. Bu yıl gösterimler normal koşullarda devam etse de hem pandeminin süregiden etkileri hem de bilet fiyatlarındaki artış seyirci sayılarını etkiliyor. 2019’da 14 TL civarında olan ortalama sinema bileti bugün iki katına çıkmış durumda. Dijital platformları seyirci kaybına etkisi vb. başka bir yazının konusu olsun.
Kuşkusuz içlerinde ciddiyetle ele alınmış ve çekilmiş işler de var. Ama söz konusu filmlerin çoğu haklarında bilgi bulmakta zorlandığımız, ekiplerinin kimlerden oluştuğuna dair fikir sahibi olamadığımız yapımlar. Hakkını yemeyelim. Türkiye’de yukarıdaki listeden de anlaşılacağı üzere adında ‘cin’ geçen filmlere bir rağbet var. Bu filmler, binlerle başlayıp, on binlere uzanan bir aralıkta seyirci çekebiliyor. Üstelik çok kötü yapımlar hepsi. Yani korkutmaktan hayli uzaklar. Azda olsa devamlılığı olan bu ilginin nedenini merak ettiğim için sinema kulüplerinde gençlerde bir araya geldiğimde hep soruyorum sebebini. Genel kanı korkmak yerine topluca gidilip eğlenilen bir aktivite olduğu. Bence gayet mantıklı bir yaklaşım.
Ama bu filmlerin çok büyük kısmı doğru dürüst izlenmiyor açıkçası. Bu ortaya çıkan toplam rakamdan da belli. Bu yıl yerli yapımlara kesilen yaklaşık 13.5 milyon adet biletin 10 milyondan fazlası ilk beş film için kesilmiş durumda. Yani film adedi hızla artarken, hem seyirci hem de film başına ortalama bilet sayısı azalıyor. Peki bu kadar film neden çekiliyor? Buna girmeden önce, bu artışın nedenlerinden birisinin de pandemi döneminde filmler vizyona sokulamadığı için ortaya çıkan birikme kuşkusuz.
Ama öte yandan sektörde “para aklamak için” de bu işe girenlerin olduğu söyleniyor. Çünkü ekonominin her alanında olduğu gibi, burada da paranın nereden geldiği sorgulanmıyor. Yani siz bir biçimde elde ettiğiniz kara parayı, film çekmek için kullanır, faturaları şişirir ve sistem içine sokarsanız kimse peşine düşmüyor. 5 milyon liraya çekilen bir filmi, sahte faturalarla 25 milyon harcanmış gibi göstermek oldukça mümkün. Kimse de size dönüp bu film için bu kadar para harcanır mı diye sormaz. Faturalarınız tamamsa… Ki o faturalara da kimse bakmıyor zaten. Sektörde bir tek, hibe olduğu halde bakanlık desteği almış filmlerin yapım şirketlerinin harcamaları didik didik araştırılıyor. Neyse bu da başka bir tartışma konusu…
Bu kadar film, ortada bir seyirci olmadığına göre iki nedenle üretiliyordur. İlki, gerçekten arzı artırarak talebi artıracağını düşünen yapımcılar var demektir. Ki, talep artacaksa da bu filmlerle artmayacağı kesin. Daha önceki deneyimlerle sabit. İkincisi de bu alana para yatırmanın, sinema salonları dışında da bir getirisi olduğu gerçeği. Galiba ikisi de doğru. Ama memleket sineması açısından ikisi de yanlış.
Evrensel'i Takip Et