07 Temmuz 2022 04:55

Emekçiler ‘yolunacak kaz’ olmamak için kendi tarzlarında mücadele etmek zorunda!

Vedat Bilgin

Fotoğraf: Arif Hüdaverdi Yaman / AA

Paylaş

Enflasyona karşı mücadele diye bir sorunu olmayan tek adam yönetimi, enflasyon ve bunun sonucu olarak hayat pahalılığının hızla yükselmesi karşısında devreye TÜİK’i sokup rakamlarla oynayarak enflasyonu, dolasıyla hayat pahalılığını düşük göstermeyi amaçlamıştı. Bu tutum, “İktidar enflasyonla mücadeleyi TÜİK’e bıraktı!” esprilerine yol açmıştı!

Ancak enflasyonun önlenemez yükselişine TÜİK de çare olmadı. Üstelik TÜİK tümüyle verilerine inanılmaz bir kuruma dönüştü.

Ancak TÜİK’in maniple edilmiş rakamları bile yetmez olunca iktidar sözcüleri kendilerine göre ölçütler icat edip, ekonomide nasıl büyük atılımlar yapıldığı yönündeki propagandaya hız verdi.

Bu kriterlerden en yenisi Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’den geldi. 24 TV’de gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Bilgin, asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk ara zammın 6 bin 391 liralık açlık sınırının altında kaldığı eleştirilerine, “Açlık sınırının 6 bin lira olduğunu kim söylüyor. Sendikalar kendince çalışma yapıyor. Bunlar bilimsel olarak yapılmış çalışmalar değil. Türkiye’deki açlık sınırı 3 bin 600 lira ile 4 bin lira arasındadır” diyerek karşı çıktı.

Bu rakamları açıklayan Türk-İş’ti. DİSK ve başka sendika merkezlerinin araştırma kurulları da benzer araştırmalar yapıyorlar. Buldukları sonuçlar da üç aşağı beş yukarı aynı!

TÜİK YETMEYİNCE APAÇIK GERÇEKLER REDDEDİLİYOR

Çünkü gerek Türk-İş gerekse diğer sendikalar araştırmalarında uzmanlar, bilimsel ölçütlerle hesaplama yapıyor. Ama Bakan Bilgin Türk-İş’in araştırmasını, “Bilimsel değil” diye elinin tersiyle itti; kendi salladığı ama “bilimsel” olduğunu iddia ettiği rakamları nereden aldığını da söylemedi.

Bakan Bilgin açlık ve yoksulluk sınırını tanımayıp kafadan rakamlar atıyor ama böyle afaki “Açlık ve yoksulluk yok” demeyi ilk keşfeden de kendisi değildir.

Tersine Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 Ekim 2020’de Malatya’da konvoyunun önünü kesen esnafın dertlerini anlatan AKP’li bir esnafın, “Eve ekmek götüremiyoruz” demesine öfkelenerek, “Bu biraz bana abartılı geldi. Çok abartılı geldi. Evet. Keyif çayı bak. Çayı iç” deyip yoluna devam etmişti.

Bundan tam bir yıl sonra, 25 Ekim 2021’deki kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada Erdoğan; “Her evde araba var, kapıcısında araba var, ikinci el araba yetişmiyor. Utanmadan aşı yok, ekmeği yok diyor. Böyle bir yalan olur mu?” diyerek ülkedeki büyük yoksullaşmayı, görmezden gelmeyi sürdürdü. Tabi Erdoğan’ın izinden giden AKP sözcüleri de benzer sözlerle halkın ağırlaşan geçim sıkıntısını, “Ekmek bulamayanların aslında pasta yediklerini bu yüzden eve ekmek götüremiyoruz” diyerek gerçeklerin üstünü örtmeyi amaçlayan bir kara propaganda çizgisine girdiler.

‘KAZI BAĞIRTMADAN YOLMAK’ ARTIK OLANAKLI DEĞİL!

Ama Çalışma Bakanının da üstelik TÜİK’in yıllık enflasyonunun yüzde 78’i, altı aylık enflasyonun ise yüzde 42’yi aştığı bir dönemde asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk “ara zammı” savunurken açlık ve yoksulluk sınırları ile ilgili sallama rakamlar öne sürmesi, iktidarın kara propaganda da “Kör gözüm parmağına” gerçekleri inkar ettiği gibi sorunların çözümünde çaresizliğin itirafı olmaktadır.

TÜİK’in verilerinin maniple edilerek enflasyonun düşük gösterilmesiyle başlayıp “Açlık diye bir şey yok”, “Eve ekmek götüremiyoruz yalan”, “Herkesin evinin önünde araba var. Kapıcının bile arabası var” tarzı bir propaganda, Çalışma Bakanının hiçbir araştırmaya dayanmadan açlık sınırının 3 bin 600-4 bin, yoksulluk sınırının 9 bin TL dolayında olduğunu iddia etmesine kadar getirildi.

Bu açıklamaları içinde Bakan Bilgin enflasyonla ilgili de konuşuyor. Ama enflasyonla gerçek bir mücadeleden söz etmiyor. Tersine Bakan Bilgin enflasyonla mücadele için; “Burada yapılacak en önemli şey, enflasyon tahribatını çalışanlarımıza ve emekçilerimize hissettirmemek” diyor.

Daha bir buçuk ay önce, “İstesek enflasyonu düşürürdük” diyerek, enflasyonla mücadele diye bir sorunlarını olmadığını itiraf etmiş olan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de son günlerde ister istemez enflasyona karşı mücadeleden söz etmeye başladı. Ama o da Bakan Bilgin gibi “Vatandaşlarımızın fiyat artışlarından en az düzeyde etkilenmesi amacıyla çalışmalarımız devam etmektedir” diyerek enflasyonla gerçek bir mücadeleden değil kozmetik önlemlerle acısının azaltılmasından söz etmektedir. Tıpkı bir zamanlar, “Kazı bağırtmadan yolmak lazım” denmesi gibi!*

EMEKÇİLER TALEPLERİ ARKASINDA BİRLEŞİRSE TALEPLERİNİ ELDE EDEBİLİR

Ancak, gerek halkın hızla yoksullaşıp “Eve ekmek götüremez” hale gelmesi gerekse iktidarın krizin yükünü emekçilere yıkmada geldiği aşama dikkate alındığında “Kazın artık bağırtmadan yolunması”nın mümkün olmadığı bir döneme girdiğimiz görülmektedir.

Bu yüzden de iktidar, memur ve emeklilere TÜİK enflasyonuyla bağlantılı, asgari ücretliye ise TÜİK enflasyonunun 12 puan altında zam yaptığı dikkate alındığında açıkça görülmektedir ki, iktidar kazın bağırıp bağırmamasına bakmadan yolmaktan geri durmayacaktır.

Bunu işçi sınıfı ve emekçiler ancak yakınmayı geçerek, taleplerinin arkasında birleşerek kendi tarzlarında mücadele çizgisine geçmesiyle engelleyebilir ve iktidarın ve arkasındaki sermayenin çanına ot tıkayabilir.

Bunun yolunu, bir yanıyla da olsa, yılın başında taleplerin arkasında birleşerek, şalteri indirerek ücretlerine istedikleri zammı alabilen işçiler gösterdi. Bu yüzden de bugün ücretlerine yeterli zammı alamayan, çalışma koşullarıyla ilgili taleplerine işten çıkarmalarla, çalışma koşullarının daha da ağırlaştırılmasıyla cevap alan işçiler, emekçiler ancak ne yapacakları konusunda tartışıp kararlar alıp kararlarının hayata geçmesi için mücadeleye, ama “kendi tarzları”nda bir mücadeleye girdikleri ölçüde “Yolunacak bir kaz” olmaktan çıkıp, insanca yaşanacak bir ücret (ve maaş) ve insana yakışan çalışma koşulları için mücadele edebilen bir sınıfın fertleri olmayı başaracaklardır. Bunun için koşullar düne göre bile çok uygundur. İleri işçiler ve emekçiler ile her sektörden mücadeleci sendikacılar bunu başaracak imkanlara sahiptir.

* Türkiye’deki iktidarlar da bu pratiği aynen uyguladı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...