02 Temmuz 2022 04:05

Sol ittifak Türkiye’nin umududur

Yol ayrımı

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

NATO toplantısı ve Türkiye’nin kararı ya da kararlı duruşu! Beğendiniz mi?

Yandaş medyada yansıyan haber böyle olsa gerek. Peki, birincisi Cumhurbaşkanının toplantıya taşıdığı karar Türkiye’nin kolektif kararı mı, yoksa kişisel siyasi bir karar mı? Daha açık söylemem gerekirse, NATO toplantısına taşınan karar parlamentoda görüşülüp de Cumhurbaşkanına alınan kararı toplantıya taşıma yetkisi verildi mi?

Bu giriş garip geldi, değil mi? Halkın seçtiği yetkili cumhurbaşkanına parlamentonun yetki vermesi söz konusu olabilir mi, zira parlamentoyu da cumhurbaşkanını da aynı halk seçmiştir, diye düşünebiliriz. İşte, yanlış olan da yukarıdaki giriş paragrafı değil, alim hukukçuların siyasi hırslara hizmetle Türkiye üzerine ördükleri çoraptadır.

Bir uluslararası toplantıya gidilirken neden, sırasıyla, ABD başkanı, İngiltere başbakanı ya da Almanya başbakanı ile görüşme arzusu öne çıkıyor. Çünkü onların arkasında güçlü ekonomileri ve farklılıklara rağmen bizdeki ucube siyaset sistemi değil, tüm dünyanın kabul ettiği siyasetin her kademesindeki yetkilinin bir şekilde denetime tabi olduğu bir sistem ve bu sistemi özümsemiş halk var. Diğer bir deyişle, bir siyasetçi kendisini ne denli güç algılarsa algılasın, arkasına halkını almadıkça güçsüzdür. Yarın yüce mahkeme kurulacaksa, siyasilerden önce, beş günlük dünya nimetine kanarak bir ulusu kepaze eden bu ucube sistemi halkımıza giydirmede başarı sağlayan sözde hukukçular yargılanacaktır. Şeytan da aslında bir melektir, şeytanlaşınca meleklik düşüyor.

Son NATO toplantısı, Türkiye’nin yaşadığı siyasi kriz, içine girdiğimiz sosyoekonomik çukur ve tüm bu badirelerden kurtulma ümidi ile yöneldiğimiz seçim (O da belli değil!) ve güya bir memleketi siyasi hırstan kurtarma adına girilen altılı ittifak! Bu çok bilinmeyenli bulmacaya acaba emperyalist zihniyet nasıl bakar, sol zihniyet nasıl bakar? Sanırım mesele oldukça açık ve ortada, emperyalist odaklar, işlerin yürümesini, ancak haramiliğin gizlenmesi adına vitrin değişikliğini yeğler. Hatırlanacağı üzere, ABD başkanlığı koltuğuna Obama oturduğunda yine bir polis bir siyahinin boğazına basarak öldürmedi mi, hem de, yanılmıyorsam, polis de siyahi idi. Ne değişmişti? Hiçbir şey!

Türkiye derin ekonomik kriz ortamından geçerken avucunu ovuşturarak kenarda sessizce ülkenin biraz daha çökmesini bekleyen emperyalistin altılı ittifakla bir ihtilafı olabilir mi? Hayır olamaz! Geçen gün anlı şanlı bir iktisatçımız buyurmuş ki, eğer Türkiye’nin arkasına IMF geçerse, aynen 2000 yıllarının ilk dönemlerinde olduğu gibi kur sakinleşir, ülke rahatlar vs. Doğrudur da, büyük iştahla tasavvur edilen bu olası durumda iş insanı kılıklı haramiler ülkede bir damar daha bulup sömürüye devam ederek kişisel varlıklarını şişirebilirler. Bu filmi görmedik mi, sonucu da tüm acısıyla yaşamıyor muyuz? Evet, bu filmi halkımız gördü ama filmin konusu olan varsıllaşmadan küçük bir bölüm, yoksullaşmadan ise halkın büyük bölümü kısmetini aldı, orta tabaka nerede ise çöktü ve demokrasiyi nerede ise sildi. İşte bu havada, havalı zenginleşen soyguncu çetesi ile seçime gidiyor görüntüsü sergiliyoruz.

Aziz emekçi dostlarımız ve aziz halkımız bu ülkenin bizim olduğunu biliyoruz, ama ülkeyi hak etmek için önce onu kanla oluşturmak, oluşturduktan sonra da akıl ve mantıkla yaşatmak gerekir. Ülke dediğimiz şey somut kuru toprak, hava ve su değildir. Ülke dediğimiz ana bizi besleyen ve mutlu kılan vasattır. O vasat ise, ülkeye gözümüz gibi bakarak olur, daha doğrusu oluşturulur. Ülkeye yabancılar dolduruluyorsa, ülke toprakları yabancılara ucuz ya da pahalı satılıyorsa, ülkenin değerli yeraltı madenleri üç-beş kuruşa, üzerindeki ormanları kazıyarak ellere yediriliyorsa, artık o ülke o toprak parçasına bunları reva gören halkın ülkesi değil, hırslarına kapılmış bazı siyasiler ve onlarla iş birliği içindeki iç ve dış emperyalist haramilerindir. O haramiler asıl kimliklerini gizlemek için gerekirse kılık kıyafetlerini ve çehrelerini değiştirir, çarşaf giyer, dillerini değiştirir, temiz ruhlu insanımıza sahte görüntü verir. Böylesi soyguncuların Truva Atı içinde girmelerine gerek yok, zira her biri bir Truva Atı olmuştur artık.

Peki, bütün bu hikayelerin, gelişen küresel emperyalizm karşısında ülkeyi kurtarma adına siyaset meydanına çıkmış olan ittifakla ne ilgisi, var? Altılı ittifak belki iç haramileri bir miktar ürkütebilir, fakat acaba emperyalistleri de aynı şekilde ürkütmekte midir? Hayır, çünkü ülke mameleki kolektifleştirilmedikçe etrafından tırtıklamak şöyle ya da böyle her zaman olası olur ve olmuştur da. Belki tırtıklama şiddeti azalabilir, tırtıklanan alan değişebilir, fakat süreç devam eder.

Peki, sol siyasileri de emperyalistlerin aynı şekilde ülke değerlerine çökerek bireysel varsıllaşmaya itemez mi, onlar da insan değil mi, onların da insani zaafları yok mu? Mesele insani zaaf ya da ahlak sorununun çok ötesinde, bireysel mülkiyet karşısında kamusal mülkiyet, bireysellik karşısında kamusallık meselesidir. İşte, sol siyasetin ya da felsefenin sağ siyaset ve felsefeden ayrıştığı yer burasıdır. Bundan dolayıdır ki, kapitalist teoriler ve bunların etrafına örülen yönetim ve denetim sistemi kağıt üzerinde itiraz edilemeyecek kadar kusursuz ve mükemmel gözükmekle beraber, uygulamada çöküntüler yaşanmaktadır. Zira iş uygulamaya geldiğinde, özel mülkiyet dokusu bir kez tohum olarak insana ekildiğinde, tanımlandığı gibi, sakin bir insan arabasına binip nasıl canavarlaşıyorsa, o kibar burjuva da öylesine küstahlaşır, hırsızlaşır ve varsıllaştıkça da hırsızlığının kılıfını büyüterek kendisini adeta ilahi korumaya alabilir.

İşte, aziz emekçi dostlarımız ve aziz halkımız bu ülke sizin, bizim. Hepimizin ve tek varlığımız. Ürettiğiniz satın alamıyorsanız; dükkanınızda siftah yapamıyorsanız, çocuğunuza yumurta yediremiyorsanız, sağlık ve ciddi eğitim alamıyorsanız, suç siyaside ve sistemdedir. O zaman siyasiler niçin bu sisteme kene gibi yapışmışlardır?

Lütfen bu konuları şöyle bir etraflıca düşünelim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...