17 Haziran 2022 04:55

İktidar halka gözdağı ve halkın haber alma hakkına saldırıda nereye geldi?

Gözaltındaki gazeteciler adliyeye sevk edildi

Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel

Paylaş

Diyarbakır’da 8 Haziran günü evleri basılarak polis tarafından gözaltına alınan 20’si gazeteci 22 kişi bir hafta boyunca emniyette gözaltında tutulduktan sonra önceki gün mahkemeye sevk edildi.

Mahkemeye sevk edilenlerden 16’sı tutuklanırken 4 gazeteci ve iki dernek çalışanı “adli kontrol uygulaması”yla serbest bırakıldı.

Bir hafta boyunca gözaltında tutulan gazetecilerin gözaltı gerekçelerine dair avukatlarına dahi bilgi verilmedi.

Aynı gün başlıca basın ve meslek örgütlerinin, “sosyal medyaya sansür ve otosansür amaçlı” olduğu için “Geri çekilmesi”ni istediği yasa teklifinin “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuna 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngören 29. maddesi TBMM Adalet Komisyonunda kabul ediliyordu. Nitekim sonraki saatlerde AKP ve MHP milletvekillerinin imzasıyla getirilen teklif Adalet Komisyonundan geçirilerek TBMM Genel Kuruluna sevk edildi!

Yani Adalet Komisyonunun AKP ve MHP çoğunluğu, TGS, TGC, DİSK/Basın-İş başta olmak üzere basın meslek örgütleri ve halkın haber alma özgürlüğünü savunan basın ve bilim çevrelerinden gelen eleştirileri, bu tekfin geri çekilmesi taleplerini umursamadı. Ve tabi, “Dezenformasyonun önlemesi”ne yardım edebilecek bir düzenleme için basın meslek örgütleri ve bilim insanlarından gelen öneri ve çağrıları umursamadıkları gibi!

GAZETECİLERİN TOPLU TUTUKLANMASI AŞAMASINA GEÇİLMİŞTİR!

Türkiye uzunca bir zamandan beri “gazeteci hapishanesi” olan ülkelerin başında geliyor. AKP iktidarı “gazeteciler hapishanesi”nde cezalandırılan gazeteci sayısını çoğaltmak, “muhalif” gördüğü medya kuruluşlarını ve gerçekleri açıklayan gazetecileri görevlerini yapamaz hale getirmek için elinden geleni ardına koymadı, koymuyor. Bu amaçla iktidar, “cumhurbaşkanına hakaret” merkezli olarak akla gelen her tür suçlamayla halka gerçekleri açıklamaya çalışan gazetecileri ve yandaş olmayan medyayı cezalandırmak üzere emniyeti, savcıları, BİK’i, RTÜK’ü tüm kapasitesiyle harekete geçirmiş bulunuyor.

Bu harekete geçirme Diyarbakır’da gazetecilerin toplu tutuklanmasına kadar varmış bulunuyor.

Yasalarda bir değişiklik olmadığı halde Diyarbakır’da bile bugüne kadar görülmedik biçimde 20 gazetecinin toplu olarak gözaltına alınarak 16’sının tutuklanması bir ilktir! Ne yazık ki bu hal bir rastlantı değildir. Tersine bu gelişme iktidarın halkın haber alma özgürlüğüne sahip çıkan, bunun için gerçekleri yazmaktan çekinmeyen gazetecileri ve medyayı cezalandırmasından gazetecilerin topluca tutuklanması aşamasına gelindiğini göstermektedir.

Tutuklananların Kürt gazeteciler olmasına belki kimi çevreler “Yok canım bu Kürt gazetecilere yönelik bir tutuklama, genelleştirme yapılmamalı” diyeceklerdir. Ama bu tutum herhalde sadece medyayı susturanlara ve halkın haber alma hakkını ayaklar altına alanlara destek vermek, daha da ötesinde bir adım sonra bunun kendi başına gelmesinin yoluna turkuaz halılar döşemektir!

İLETİŞİM BAŞKANLIĞI GAZETECİLERİN BAŞININ ÜSTÜNDEKİ DEMOKLES’İN KILICI OLACAK!

Ve tabi zaten çok ağır ekonomik, adli sansür-otosansür baskısı altında olan medyanın üstündeki baskılarla da yetinmeyip yeni yasal düzenlemeler getiriliyor.

“Dezenformasyonu önleme” adı altındaki sosyal medyaya sansür yasasına eklenen bir maddeyle Basın Kartı Komisyonunun bileşimi yeniden düzenleniyor. Düzenleme ile 9 kişilik komisyonun 5 üyesi İletişim Başkanlığı tarafından belirlenecek. Kime basın kartı verileceği, Cumhurbaşkanlığı sistemi içindeki en partizan kurum olduğunu herkesin gördüğü İletişim Başkanlığının yetkisine bırakılıyor. Bugüne kadar bir takım fiili engellerle 20-25 yıllık basın kartı sahibi gazetecilerin kartlarını yenilememek için ayak sürüyen, fiili engeller çıkaran İletişim Başkanlığı bu yasayla birlikte artık gazetecilerin başı üstünde sallandırılan bir Demokles’in Kılıcı olacak görünmektedir.

Hele de önümüzde çok zorlu geçecek bir seçim süreci olduğu dikkate alındığında iktidarın, medya ve sosyal medya üstündeki baskılarını bugüne kadar olmadığı kadar yoğunlaştırmak isteyeceği herhalde tartışılmazdır.

Kısacası bir yandan gerçekleri yazan gazetecilerin toplu olarak gözaltına alınıp tutuklanmasına kadar gelen iktidar öte yandan sosyal medyada “Dezenformasyonu önleme” adına sosyal medyayı zapturapt altına almayı, gerçekleri açığı çıkarmaya çalışan her kurumu ve kişiyi susturmayı amaçlamaktadır.

HALKIN HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ HER VATANDAŞIN SORUNUDUR!

Bu yüzden de tek adam yönetimi çıkardığı yasalar ve uygulamalarıyla; birer birer gazetecileri ya da sosyal medyada fikrini söyleyen vatandaşları değil aynı zamanda ülkede ve dünyada olup bitenleri öğrenmek isteyen vatandaşların haber alma hakkını da ayaklar altına almaktadır. Bu yüzden medya ve sosyal medyaya getirilen yasaklar ve cezalara karşı mücadele sadece gazetecileri ilgilendirmiyor. Bu mücadele tüm halkın haber alma hakkının savunulması mücadelesidir. Bu yüzden de sorun sadece gazeteci meslek örgütlerinin, bilim çevrelerinin, demokrat çevrelerin değil tüm halkın, dolayısıyla sendikaların, emek ve meslek örgütlerinin, gerçekleri bilmek isteyen her çevrenin, her vatandaşın doğrudan sorunudur. Mücadele de bütün bu çevrelerin mücadelesi olduğu ölçüde başarılı olabilecektir.

Tıpkı bugün Diyarbakır’da tutulan 16 Kürt gazetecinin tutuklanmasının, sadece Kürt gazetecilere, Kürt halkına değil tüm gazetecilere, gerçekleri öğrenmek isteyen her çevreye, her vatandaşa gözdağı olması gibi!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...