26 Mayıs 2022 08:56

Erdoğan ve yönetimi enflasyonu bilerek ve isteyerek mi artırıyor?

Tayyip Erdoğan

Ekran görüntüsü, Cumhurbaşkanlığının canlı yayınından alınmıştır.

Paylaş

Cumhurbaşkanlığı Kabinesinin pazartesi günleri toplanıp kararlar alması ve bu kararların Cumhurbaşkanı tarafından muhalefete ağzına geleni söylediği bir “Ulusa Sesleniş”e dönüştürülmesi Erdoğan’ın tek adam yönetiminin uzunca bir zamandan beri sürdürdüğü bir gelenek oldu.

İşsizlik, yoksulluk ve görülmemiş bir hızla büyüyen geçim sıkıntısının pençesindeki işçiler, emekçiler, emekliler… tüm emeği ile geçinen toplumsal kesimler elbette ki, bu toplantılardan “Enflasyona karşı mücadele ile ilgili alınacak önlemleri” bekliyorlardı. Ama toplantı sonrası kameraların karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “cek ve cakla” biten cümlelerle enflasyona karşı mücadele etmeye devam edeceklerini söylemekle yetindi. Tabii konuşmasının sonunda müjdeleri de vardı: Pandemi ile cezaevlerinden izinli sayılarak salıverilen 91 bin kişinin izinlerinin 14 ay uzatıldığını, 550 bin “bakaya” ve “yoklama kaçağı” gencin “Bedelli askerlikten yararlandırılacağını,” en önemlisi de uzay istasyonuna bir kişi göndermek için sürecin resmen başlatıldığını müjdeledi. Bu müjdelere Suriye’de yeni alanları kontrol etmek için hazırlık yapıldığını, hazırlıklar tamamlanır tamamlanmaz harekete geçileceğini de ekledi!

ENFLASYONA KARŞI MÜCADELE İÇİN HİÇBİR ÖNLEM ALINMADI

Cumhurbaşkanının bu açıklamalarından saatler sonra dolar (ve öteki bütün yabancı paralar da) arttı. Şimdi herkes, doların ne zaman 17 TL’yi aşacağını konuşuyor! Böylece enflasyonun, bir sıçrama yapması için yeni bir dayanak daha oluştu.

Gerek Erdoğan gerekse onun gözlerindeki ışıkla, “hokus pokus”la ekonomiyi idare eden Ekonomiden Sorumlu Bakanı Nebati, “Bazı sıkıntıların olduğu”nu kabul etmelerine karşın, ekonomideki gelişmelerden memnuniyet ifade etmekten de yorulmuyorlar. Enflasyonun yükselmesini diğer ülkelerde de enflasyonun yüksek olmasına bağlıyor, buna inanmayanlara da“dış güçler”, “FETÖ” hatta “muhalefet”in sorumluğuna dair seçenekler sunuyorlar! Yani Erdoğan ve ekibi, enflasyon konusunda kendilerinin bir sorumluluğu olmadığı gibi, böylece alınacak önlemlerinin de olmadığını söylemiş oluyorlar. Nitekim tek adam yönetimi, enflasyonun aralık 2021’den beri azarak, aylık yüzde 5-13 gibi yüksek bir düzeye ulaşmış olmasına karşın, enflasyona karşı gerçek bir mücadele için hiçbir ciddi önlem almadı. Almak için bir girişimde bulunacağına dair bir işaret de yok!

DÖVİZ VE EMLAK RANTİYESİ İLE İNŞAAT PATRONLARINA SERVET AKTARIMI

“Enflasyon-döviz-faiz” eksenindeki enflasyona karşı mücadelenin de adımı olarak sunulan önlemlerle ilgili olarak Erdoğan ve yönetimin tutumuna bakıldığında, enflasyona karşı mücadele denebilecek hiçbir önlemin olmadığını görüyoruz. Ama enflasyonu düşürme iddiasıyla da getirilen “kur korumalı mevduat”ın (KKM) enflasyonla mücadeleyle bir ilgisi olmadığı gibi, yoksul işçi ve emekçilerden toplanan dolaylı ve dolaysız vergilerden oluşan Hazine ve MB’nin imkanlarının döviz zengini rantiyeye yeni bir servet aktarımı olarak devreye sokulduğunu gördük.

Yine akıl almaz düzeye çıkan kiralar ve konut fiyatlarının olağanüstü yükselmesine bir çare iddiasıyla getirilen “kredi paketleri”nde 1 milyon TL nakit yatırıp 2 milyon TL de kredi kullanacak… emlak zengini rantiyeye, en başta da büyük inşaat firmalarına yüzde 0.99-0.66 faizle kredi sağlanarak Hazine ve MB’den yeni bir servet aktarımının kapısı açılmıştır. Aradaki faiz farkı, yani “bankaların görev zararı” yine fakir fukaradan toplanan vergilerden karşılanacaktır.

Kısacası halkın geçim sıkıntısını azaltmak için alındığı öne sürülen önlemler tam tersine döviz ve faiz zengini rantiyeye, büyük sermayeye yeni bir servet aktarımı olmuştur.

İKTİDAR ENFLASYONU YOKSULDAN ZENGİNE SERVET AKTARMAK İÇİN KULLANIYOR

Enflasyon artışından doğan geçim sıkıntısı ile ilgili olarak iktidar sözcüleri; “Sıkıntınızı anlıyoruz”, “Gerekeni yapıyoruz, yapacağız” gibi açıklamalar yapsalar da gerçekte yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, rantiye ve büyük sermayeye servet aktarılmaktadır. Ama, iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları öylesine bir aşamaya gelmiştir ki, besleme sermaye sürekli olarak yeni servet aktarımları istemektedir. Sadece yasal olarak toplanan dolaylı dolaysız vergiler de bu sermayenin isteklerini karşılayamamaktadır.

Bu yüzden de iktisatçıların “en acımasız, en adaletsiz vergi” dediği enflasyonu hızla yükselten, yükseltecek olan önlemler devreye sokulmaktadır. Ki, bu önlemlerin enflasyonu artırdığını, artıracağını iktidarın başındaki ekonomist ve yanındaki ekonomi ulemasının bilmemesi olanaksızdır.

Kısacası bugün iktidarın ve arkasındaki sermayenin ayakta kalması, en acımasız vergi olan enflasyonun sürekli olarak artmasına bağlanmış bulunmaktadır. Çünkü, yasal olarak toplanan vergiler; bir kara deliğe dönüşen tek adam yönetiminin harcamaları ve sermayeye servet aktarmaya dayanan ekonomi politikalarının ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Ki burada enflasyon iktidar tarafından, yoksuldan alıp zenginlere servet aktarmanın en pratik ve kolay yolu olarak kullanılmaktadır. Bunu kendisi için en kullanışlı araç olarak gören iktidar, enflasyonu bilerek ve isteyerek kullanmaktadır! Bu yüzden de tek adam yönetimi enflasyona karşı gerçek bir mücadele anlamına gelecek hiçbir önlemi gündemine almamaktadır.

Enflasyona karşı mücadele ne enflasyon mağdurlarının yaşamları üstüne duygulu konuşmalar, yanık konuşmalar yaparak ne de enflasyona karşı mücadele adına sermayeye yeni servet aktarımları yapılarak olamaz. Olamayacağı da görüldü!

Enflasyona karşı gerçek bir mücadelenin tek yolu ise enflasyonun gerçek mağduru olan işçilerin emekçilerin, “Zamların geri alınması ve bütün ücret ve maaşların yoksulluk sınırının üstünde bir düzeye çekilmesi” talepleri etrafında siyasete müdahale etmeyi de kapsayan bir mücadele hattına yönelmesinden geçmektedir!

Ülkemizin 50 yıllık enflasyonla mücadele imtihanından çıkan en somut ders budur! Bu ders bugün de geçerlidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...