24 Mayıs 2022 04:19

Abdülhamid meselesi

Fotoğraf: Wikimedia

Paylaş

Gezi davasında verilen cezalar sonrası ‘Altılı Masa’daki partilerin temsilcileri kararı eleştiren açıklamalar yaptı. Ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener niye açıklama yapmıyor soruları gündeme geldi. Meğer, Akşener ilk Meclis Grup Toplantısını bekliyormuş. O toplantıda çok ajitatif bir konuşma yaptı. Konuşması Altılı Masa partileri içindeki en sert olanıydı. Konuşmasında İttihat ve Terakki Cemiyetinin sloganlarını tekrarladı. Tayyip Erdoğan’ı Abdülhamid ile özdeşleştirerek, kendini bir İTC militanı olarak karşısında konumlandırdı. Konuşmasını İTC’nin 1908-1909 yıllarındaki temel sloganı olan “Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet” sözleriyle bitirdi.

Ekonomik kriz konusunda halka inandırıcı bir şeyler söyleyemeyen Erdoğan ise epey uzun bir süre sonra Akşener’e ve onun tekrarladığı slogana sahip çıkanlara cevap verdi. Abdülhamid’i savundu. Abdülhamid üzerinden, o dönemde de “Müslümanlara zulüm edilmişti” mağduriyetine oynadı. Özellikle son gençlerle buluşmalarında. Tabii, her zamanki gibi Erdoğan tarihi gerçekleri de çarpıttı. Bilerek ya da bilmeyerek. Bilmeyerek yapması zor. Çünkü konuşmalarını ve neler söyleyeceğini binlerce uzmanın çalıştığı İletişim Başkanlığı hazırlıyor. Onlar da bilmiyor olamaz. Biliyor da, bile bile doğru söylemiyorsa; “Aya altı şeritli yol yapacağını söylese inanacak büyük bir kitle var” güveninden herhalde. Gençler de bu kategoriye girer mi bir süre sonra göreceğiz.

Erdoğan “Abdülhamid otuz üç yıllık iktidar süresinde hiç toprak kaybetmedi” dedi. Tabii, hemen sosyal medyada kaybedilen toprakların ismi ve tarihleri, yüz ölçümleri açıklanmaya başlandı. Yine Abdülhamid idam edildi dedi, kalp yetmezliği nedeniyle yaşadığı Beylerbeyi Sarayı’nda öldüğü ve görkemli bir törenle gömüldüğü paylaşıldı.

Bugüne kadar din istismarcısı hemen hemen bütün partiler ve tarikatlar Abdülhamid’i savundu. Kemalistler ve cumhuriyetçiler ise Abdülhamid’e Kızıl Sultan, diktatör vs. dedi.

Zaman zaman bu tartışma kaybedilen topraklar üzerinden yapıldı ama o dönemde o topraklar başkası olsa da büyük ihtimal kaybedilecekti. Fransız Devrimi olmuş, Avrupa’da her yerde burjuva devrimleri yaşanmaya başlamış, kapitalizm bütün Avrupa ülkelerinde ilerlerken Osmanlının beş yüzyıllık politikaları ile toprak kaybetmemesi mümkün değildi. Belki İngiltere’nin yolunu seçerek ya da İmparatorluk içindeki ulus ve milliyetlere bağımsızlığa yakın özerklik vererek durumu kurtarabilirdi ama bunu beceremedi. Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset olarak anlattığı Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük yöntemlerinin denendiği yıllardı. Önce Osmanlıcılık siyasetini deneyip, Türk ve Müslüman olmayan ulus ve milliyetlerin ayrılmasını önlemeye çalıştılar. Bu siyaset başarılı olmayınca özellikle Abdülhamid İslamcılığa sarıldı. İTC ise meşruti monarşiyi savunarak onlar da önce Osmanlıcılığı denediler, Meclisin açılması, bir anayasanın yürürlüğe girmesi, azınlıkların Mecliste temsil edilmesi, basın ve ifade özgürlüğü vb. gerçekleşirse ayrılmaların duracağını düşündüler. Olmayınca Türkçülüğe sarıldılar ve Müslüman olmayan Ermeni ve Rumları soykırım, tehcir, pogrom, kaçırma vd. yollarla Anadolu ve Trakya’dan tasfiye ettiler.

Yüz on yıl önce Abdülhamid ile İTC’lilerin kavgasının esası padişah, halife ve İslamcı bir idare mi; Türkçü, meşruti monarşi ile yönetilen bir ülke mi kavgası idi. Bu iki siyasi akımın mücadelesi bugün; tek adam yönetiminde, halifeliği ilan etmiş, İslamcı bir Türkiye mi; Türkçü, göstermelik demokratik parlamenter sistem mi üzerinedir.

Erdoğan, iktidarını güçlendirdikçe halifelik hariç hemen hemen bütün hedeflerini gerçekleştirdi. Şimdi televizyonlarda bazı yorumcular Erdoğan gittiğinde ondan kalacak bir şey yok, bir ideolojisi-programı yok, unutulup gidecek diyorlar ama; Erdoğan Abdülhamid gibi taraftarlarının kendisini savunacağı önemli işler yaptı. Onu örnek alarak uzun ve geniş yollar, büyük camiler, büyük hastaneler, büyük stadyumlar vb. yaptı. Ortaöğretimi imam hatipleştirdi, üniversiteleri medreseye çevirdi, tarikatları siyasi parti haline getirdi, kadınları kapattı, Abdülhamid gibi bir istihbarat ve baskı devleti kurdu. Erdoğan’dan sonra bu akımın takipçileri bugün Erdoğan’ın Abdülhamid’i savunduğu ve onun hakkında hurafeler ürettiği gibi Erdoğan hakkında hurafelerle aynı çizgiyi sürdürmeye çalışacaklar.

Orta Çağ kalıntıları, feodal kalıntılar ve siyasi temsilcileri dünyada nasıl ortadan kaldırıldı ise Türkiye’de de öyle olacaktır. Demokrasi, seçimleri Altılı Masa partilerinin kazanması ile değil, demokrasi güçlerinin emperyalizme ve iş birlikçisi gericiliğe karşı mücadeleleri ve iktidarı almasıyla mümkün olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa