07 Mayıs 2022 00:39

İktisatlılar tartışıyor

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti, pandemi ile ara verilmiş olan geleneksel akademik toplantısını, kısa bir aradan sonra, önümüzdeki hafta, 10-11 Mayıs günlerinde yapmaya hazırlanıyor. Geleneksel anlayışa uyarak, alanın salt İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerine hapsedilmediği iki günlük toplantıda, iş ve siyaset dünyası da dahil olarak, topluma anlamlı mesajlar verebilecek konuşmacıların dinleyicilerle buluşacağı iki günlük toplantıda, günümüzün sıcak konuları “Dünyada ve Türkiye’de Radikalleşen Sorunlar” başlığı altında tartışılacak. Türkiye’nin odakta olduğu toplantıda, “Türkiye Ekonomisinin Dünü Bugünü” ve “Türkiye’de Sosyal Çöküş” başlıkları altında kümeleşen konular çerçevesinde değerli konuşmacılar görüşlerini dinleyicilerle paylaşacak.

Dünya ekonomisinin 1980’lerde girdiği neoliberalizm akımı ve süreci izleyen neoliberalizmin krizi dönemlerinde ilgili çevrelerce parlatılarak yaşanan küreselleşme ve finansallaşma politikalarının günümüzde su yüzüne çıkmış olan görüntüsüyle, merkez ekonomilerdeki kâr sıkışıklığına çare olarak çevre ekonomilerin emilerek süreci sürdürme yolları olduğu anlaşıldı. Ekonomik sınırların etkisizleştiği, ulus devletlerin ulusal politikalarında zorlandığı bu dönemde adeta küresel köy görüntüsünde oluşan yapılanmada çevre ekonomilerde şiddetle bozulan gelir yapısı nedeniyle küresel feodal sistemi andıran dünya ekonomisine eklemlenen Türkiye, ilk dönemde yaşadığı balonlarının bedelini merkez ekonomilere kayarak öderken ciddi kaynak kaybına uğradı ve içeride gelir dağılımı sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Ekonomik sorunlarına çözüm ararken küresel kaynaklara uzanan ekonominin, yapısal değişiklikle finansallaşırken sanayisizleştirilmesi ve ithalata bağımlı kılınması, siyasilerin parlattıklarının ve umulanların aksine, ekonomik sorunlar kalıcılık kazandı ve doğal olarak siyasal ve sosyal sorunlara temel oluşturdu. Çözümsüzlüğe yönelen temel ekonomik ve politiko-sosyal sorunlar yapısallık kazanarak, kısa, hatta orta dönmede çözümleri güçleştirdi.

Yeni dünya yapılanmasında, 1980’lerden itibaren ortaya atılan tezler çerçevesinde, gelişen sivil toplum örgütleri karşısında hantallaştığı ve yozlaştığı ileri sürülerek devletin küçültülmesini savlayan politika yapılarında, “Ulusal sınırları aşan politikalar” (denatonalization), “Kamusal kararları aşan politikalar” (destatization) ve “uluslararasılaşma politikaları” (internalization) görüşleriyle ileri sürülen “yönetişim” (governance) anlayışı ve uygulamaları gündeme taşındı. Bu doğrultuda şekillendirilen kamu otoriteleri kamu-özel iş birliği ve yap-işlet-devret modellerini kamu politikalarına yedirdi. Bir yandan farklı kamu otoriteleri arasında hiyerarşi ilişkisi atlanarak kurulan ilişkilerle, diğer yandan da kamu ile özel kuruluşlar arasında kurulan ilişkilerle kamu otoritesi aşındırılarak, ”eşitler arasında güçlü” görüntüsü altında bir bakıma devlet kurumunun özelleştirilmesi ve bu yolla devlet üzerinden toplumun sömürülmesi gündeme geldi. Gerileyen kâr oranlarına devlet garantili getiri sağlama amacı güden uluslararası sermaye, yüksek faiz getirisi amacıyla devleti garantili altyapı yatırımlarına yöneltti. Genellikle finansal yatırımlara rağbet eden sermaye, böylece devletten sağladığı kâr garantili altyapı yatırımlarına da yönelerek, merkez adına çevrenin sömürülmesinde önemli işlevler gördü. Doğal olarak, kamu otoriteleri ve siyasiler de bu pastanın oluşumunda rol alırken, rollerini ve misyonlarını değerlendirmeden uzak duramadılar!

İktisat alanı, biyoloji alanına benzercesine, kendi dinamikleri çerçevesinde çalışırken, dış denetimleri geçersiz kılabildiği gibi, etkileri de uzun dönemde ortaya çıkmaktadır. Türkiye, 2000 IMF-Derviş politikalarının ilk dönem parıltıları altında siyasi iktidarı desteklerken, ikinci dönemde böylesine soyulacağını, Merkez Bankası kasalarının emileceğini göremeyerek iktidara verdikleri destekleri bugün yererken pek haklı konumda olamamaktadır. Tüm iktisatçılara, hatta kamusal sorumluluğun idarinde olan İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyetine dahi, pandemi öncesi toplantılarda toplumun niçin uyarılamadığı sorgulanabilir. Çok haklı olan bu sorgulamaya Cemiyetin vereceği yanıt nettir ve bu konuda alnı açıktır. Şöyle ki, önümüzdeki toplantıya konuşmacı davet sıkıntısı akademinin durumunu ortaya koymada önemli bir ölçüttür. Büyük üstadın belirttiği gibi, akademi üretim ilişkisinin ideolojisini teori bağlamında topluma yayma işlevi ile mahmul olunca çölleşen alanda vaha bulmak güçleşiyor. Bu süreci daha da çökerten ve yozlaştıran siyasi müdahalelerle çölleştirilen akademinin ekonomik çöküşün perdelenmesindeki rolü de ihmal edilemez.

İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyetinin, akademinin çölleştirilmesini ve siyasilerin sosyoekonomik çöküşteki rolünü sergilemesiyle tarihsel görevini fazlasıyla yaptığını düşünüyorum. Cemiyetin 45'inci toplantısının toplumumuza yararlı olması dileklerimle.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa