19 Mart 2022 00:10

Hangi taraftasınız!

Görsel: Paralel anneler filminin afişinden alınmıştır.

Paylaş

“Yaşadığın ülke hakkında gözlerini açmanın zamanı geldi. Görünüşe göre ailenden kimse sana ülkemizle ilgili gerçeği açıklamamış. Yüz binden fazla kayıp var. Onlar hendeklerde ve mezarlıkların yanında gömülü. Torunları ve torunlarının torunları onları mezardan çıkarmayı çok ister. Annelerine söz verdikleri gibi, babaannelerine söz verdikleri gibi, onlara düzgün bir cenaze töreni yapmak için. Ve biz yapana kadar savaş bitmeyecek. Gençsin ama baban ve ailesinin savaş sırasında nerede durduğunu öğrenmenin zamanı geldi. Bu senin için de iyi olacak. Böylece hangi tarafta olduğuna karar verebilirsin.”

Yukarıda alıntıladığım monolog, “Paralel Anneler” filminin iki annesinden Janis’in Ana’ya söylediği sözler. Bir Pedro Almodovar filminden beklenmeyecek keskinlikte, ‘radikallikte’ ve politiklikte öte yandan. Yaşayan en büyük Avrupalı yönetmenlerden birisi olduğu tartışma götürmez Almodovar, belli ki karantina günlerinde ülkesi üzerine hayli kafa yormuş. Bunun üzerine spekülasyon yapılabilir çünkü pandeminin ilk dalgasını en ağır yaşayan ülkelerden birisiydi İspanya. Venedik Film Festivali’nde görücüye çıkan yapım, Penelope Cruz’a en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştı. Ki kendisi halihazırda aynı kategoride Oscar’a da aday.

Film belli ki alanında önemli bir isim olan Janis’in bir adamın fotoğraflarını çektiği sahne ile açılıyor. Adli antropolog olan Arturo’nun fotoğrafları çekiliyor. İkili, çekimin ardından biraz sohbet ediyorlar. Janis, Arturo’dan 1933-36 yılları arasında yaşanan ve faşist Franco güçlerinin galibiyetiyle sonuçlanan İspanya iç savaşından kalma bir acıya dair bir yardım istiyor. Janis’in büyük dedesi, savaşın ilk günlerinde falanjistler tarafından götürülüp öldürülmüş ve bir toplu mezara atılmıştır. Herkes yerini bilmektedir ama bu toplu mezar yıllardır açılmayı bekler. Arturo, bağlantıda olduğu sivil toplum kuruluşunu bu konuda harekete geçirme sözü verir. Bu arada ikili arasında bir yakınlaşma da olur.

Tarih biraz ileri sarar ve Janis hastanede doğumu beklemektedir. Burada kendisi gibi bekar anne adayı olan Ana ile tanışır. İkilinin birkaç yıla yayılan hikayesi Ana için kendini bulma ve inşa etme sürece olarak ilerlerken, Janis için geçmişin hesaplarını kapatma, en azından kendi savaşını bitirme süreci olur. Janis ile Ana’nın “paralel anneler” olarak kurulan ilişkisi kendi sembolizmini aşarak, yazının girişinde alıntıladığım gibi ülkedeki bütün annelerin (kadınların) birbirleriyle kurduğu bir soyut bağa dönüşüyor adeta.

Almodovar, sinemasının alametifarikası pastel renkleri, genel ahlakı zorlayan tercih ve karakterleriyle arzıendam ediyor bir kez daha. Bu bakımdan yönetmenin sinemasıyla estetik olarak uyumlu bir durum söz konusu. Bir karmaşa ve bu karmaşadan çıkan tuhaf düzen Almodovar sinemasının önemli unsurları arasında yer alıyor. Burada da izlemeyenlerin ağız tadını kaçırmak için yazamayacağımız bir nedenden ortaya çıkan karmaşa, beraberinde gelen acı ve sonrasındaki olgunluk filmin ana iskeletlerinden birisi.

Ama öte yandan kuşaklar arası devamlılığa vurgu yapıyor Almodovar. Geçmişin yaraları kapanmadıkça, evlatlarını bir daha göremeyen, sevdiklerine huzur bulacakları bir mekan yaratamayan kadınların savaşı bitmedikçe annelerin acılarının devam edeceğini anlatmak istiyor gibi. Janis’in aileden birisi olduğu için gündeminde tuttuğu bu ‘unutulan’ geçmişin, yeni neslin temsilcisi Ana’nın pek de umurunda olmaması da dikkatlerden kaçmıyor. Bu yönetmenin ülkesine dair bir gözlemi mi, muhtemelen öyle.

Almodovar’ın ana karakteri Janis’e meslek olarak fotoğrafçılığı ataması da manidar kanımca. Nihayetinde fotoğraf da bellekle ilişkilendirilmesi en kolay araçlardan birisi. Görsel hafızanın biriktiği önemli araçlardan. Haliyle hafızaya ve unutmamaya dair bir anlatıda fotoğrafın yer alması filmi güçlü kılan unsurlar arasında yer alıyor.

“Paralel Anneler”, annelik hakkında ve öncelikle kadınlar için bir film kuşkusuz. Ama öte yandan hafıza, unutma, kapanmayan hesaplar ve bitmeyen savaşlara dair de çok şey söylüyor. Üstelik iç savaşın toplu mezarlarını yalnız geçmişin hesabının kapatılmasıyla değil, gelecek endişesiyle birlikte sunuyor finalde Almodovar. Bir içsel tarih yolculuğu olan önceki uzun metrajı “Acı ve Zafer”den sonra bu kez ülkesinin tarihine bir iç yolculuk Almodovar’dan…

Bitirirken Janis’in “Yaşadığın ülke hakkında gözlerini açmanın zamanı geldi. Görünüşe göre ailenden kimse sana ülkemizle ilgili gerçeği açıklamamış” cümlesini hatırlamak gerekiyor kendimiz için. Gözlerimizi açmak, ülkemizle ilgili gerçekleri hatırlamak umuduyla. Bizim de bitmeyen savaşlarımız var çünkü…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...