Zor hesaplaşma

Fotoğraflar: DHA
AKP’nin diğer siyasi partilerden ayıran çok temel özelliği, bildik siyasi parti niteliğinde olmayıp, hiçbir anayasal yetkisi olmadan, siyasal erki toplumu dönüştürme amacıyla kullanan örtülü kalkış harekatı gürültüsü içinde ekonomiyi emperyalist çemberin odağına taşımasıdır. Dava görüntüsü altında tasarlanan dönüşüm, ülke halkı için geriletici, emperyalist için ise ülke üzerinde hamlelerini yoğunlaştırıcı eğilim taşımıştır. Merkez Bankası rezervlerinin eksiye dönmesi ve çaresizlikten halkın mücevherlerine çöküş hamleleri, emperyalizmin ülkeyi sömürücü manevralarının somut göstergeleridir. Parlamentonun işlevsizleştirilmesi, adalet mekanizmasının nerede ise devre dışına alınması, medyanın ve akademinin baskılanması araçsal düzeyde emperyalizmin ülkede icraatını kolaylaştırırken, kutsal inançlar üzerindeki gerici manevralar da cumhuriyetin yüzüncü yılına yaklaşırken, yüz yıl evvel Kurtuluş Savaşı aleyhine açık mandacılık yaptığı bilinenleri aratmayacak düzeydedir.
Bu ahval ve şerait altında iki koldan siyasi kalkış projeleri örülmeye çalışılmaktadır. Öyle gözüküyor ki, ilk toplantılarını yapan altılı birliktelik tasarlanan siyasi yapılanmanın mekanik çatısını kurmaya odaklanmıştır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ve tüm denetleme mekanizmaları ile gerçek anlamda bir devlet yapılanma çatısı üzerinde çalışıldığı görülmektedir.
Altılı birliktelik bazı potansiyel siyasi unsurları devre dışı tutmuş gibi gözükmektedir. Belki de örtülü bir iş birliği ile üçüncü koalisyon ya da birliktelik tasarlanmıştır. İsim ne olursa olsun, HDP ve sol partilerden oluşan birliktelik de çalışmalarını sürdürmekte olup, herhalde onlar da gelecek bir zamanda projelerini açıklayacaklardır.
Şimdilik ortaya çıkan görüntüyü mercek altına aldığımızda olumlu ve olumsuz iki görüntünün ortaya çıktığını düşünüyorum. Şimdi de bu görüntülerin her birini mercek altına alarak, kısaca inceleyelim.
Birincisi, AKP halkımızın oyları ile işbaşına gelmiş olduğu halde, bir emperyalist proje olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Fethullah örgütünün tüm manevraları herkes tarafından açıkça bilinirken, istihbarat örgütü elinde olan devlet ve siyaset erkanının iktidara gelirken ve iktidarını pekiştirirken süreçten haberdar olmaması mantıken açıklanabilir bir durum değildir. Emperyalistin küresel çapta araçsal örgütü Fethullah kesiminin felsefeden soyutlanmış kavramsal-şekilsel dincilik anlayışı, bu kalıba bürünmüş siyasi yapıyı iktidara taşımada olduğu kadar, emperyalistin ülkede cirit atmasında da temel faktör olmuştur. Felsefeden soyutlanmış şekilsel din olgusunun halkın bilincini köreltici rolü, bu anlayışla siyasete taşınan kadronun emperyalistlerle iş birliğini anlamasını da engellemiş, görüntüyü muğlaklaştırmıştır. Ülkenin emperyalistlerle dansının netleşmemesi için laiklik kenara itilmiş, tek lider yönetiminin gücünü pekiştirici işlevle diyanet saygısızca toplumsal işlevlere koşulmuştur. Altılı ittifakta anayasanın amir hükümleri olan laiklik, sosyal devlet ve diğer temel ilkeler muhtemelen 28 Şubat günü açıklanacak bildiride yer almış olacaktır.
İkinci mesele olarak üçlü birlikteliğe gelince, bir yandan çok önemli bir atılımla HDP seçmeninin kapsanması, diğer yandan da sol partilerin bir araya gelmesi Türkiye’ye yeni bir nefes sağlayabilir, emperyalizme ciddi set çekebilir gibi gözükmektedir. Bu yönü ile politik gücü görece zayıf olabilecek üçüncü ittifakın ülkeye yararı her açıdan altılı ittifaktan daha büyük olabilir. Bu nedenle arzu edilir ki, proje sahipleri bir toplantı ile seçim stratejilerini de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminde olduğu gibi akıllı bir strateji üzerine kurmuş olsunlar.
Türkiye halkı 1950’lerden itibaren hemen hiçbir alanda coşkulu kalkınma hamlelerine yöneltilmeden kendiliğinden gelişme sürecine bırakılırken, içten içe gerilemiş ve ünlü Sosyolog Şerif Mardin’in ifadesiyle çevre merkezi işgal etmiştir. Emperyalistin işine gelen AKP muhafazakar dinciliği böylesi uzun soluklu bir proje ve yürüyüşün sonucudur. Bu süreçten gerçek ve samimi din olgusunu süzerek çıkarmak laiklik ilkesinin etrafında şekillenecek olgudur. Diğer yandan, bu denli özelleştirmeler yapılmışken, sosyal devlet olgusuna dönmek de aynen laiklik olgusu gibi çok güçlü çalışma ve çaba gerektirmektedir. Bozulmuş hukuk sistemi, akademi yapısı, medya örgütlenmesi vb. gibi üst yapı kurumlarının da yeniden yapılandırılması kaçınılmazdır. Kısacası Türkiye’nin tüm kurumlarıyla reset edilmesi gerekir ki, bu durum bir siyasi partinin değil, bir kurucu meclisin işidir.
Ülkenin karşı karşıya kaldığı ve çözülmesi çok zor ve zaman alacak olan temel bir sorunu da AKP’nin aşındırdığı etik anlayış ve davranış biçiminin düzeltilmesi meselesidir. Adalet, akademi, medya vb. hemen tüm kurumların zaman içinde yandaşlaştırılıp dejenere edilirken oluşan davranış kalıpları kalıcılık kazanır ve kurumlar şekilsel olarak yeniden yapılandırılsa dahi, elemanların davranış kalıpları ancak bir zaman içinde silinebilir ve değişebilir. AKP’nin ülke üzerinde yapmış olduğu en affedilemez olumsuzluğu ülkenin etik ve yansız davranış kalıplarını olağanüstü bozmuş olmasıdır.
Kısacası işimiz zor, fakat kurtuluş savaşı vermiş olan bu ulus bunları da atlatacak, hatta temelden kurulacak demokrasiye zemin hazırlanmış olması bir şans, halk gücünün karanlığı yırtarak aydınlığa giden yolu açması da başarı olarak tarihe geçecektir.
Evrensel'i Takip Et