02 Aralık 2021 04:25

Ucuz emek, asgari yaşam

DİSK, Türk-İş ve Hak-İş Ege Bölge Temsilcilikleri ortak açıklama yaptı

DİSK, Türk-İş ve Hak-İş Ege Bölge Temsilcilikleri ortak açıklama yaptı | Fotoğraf: Evrensel 

Paylaş

Asgari ücret, her ne kadar işçiler açısından sefaletin, emek sömürüsünün yasal olarak belirlenmiş ‘asgari’ ölçülerde sürdürülmesi anlamına gelse de, milyonlarca emekçinin çalışma ve yaşam koşullarını belirleyen en temel etken olmayı sürdürüyor.

Türkiye’de 2022 yılının asgari ücretini belirleyecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını dün yaptı. Asgari ücretle yaşamak ve geçinmek zorunda bırakılan milyonlarca emekçi, yapılacak toplantılardan nasıl bir sonuç çıkacağını merakla bekliyor. 

Döviz kurlarındaki ani artış ve yüksek enflasyon nedeniyle asgari ücretlilerin geliri 2021 başından bu yana dolar bazında yarı yarıya azaldı. Asgari ücretin dolar karşısında yaşadığı ani kayıplar, Türkiye’de iş gücü maliyetini dramatik şekilde düşürmeye devam ediyor. Türk lirası sadece bilinen para birimlerine karşı değil, dünyadaki bütün para birimleri karşısında değer kaybetmeye devam ediyor. Sadece son birkaç ay içinde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin adının dünyanın ‘ucuz emek cenneti’ olarak bilinen ülkeleriyle anılmasına neden oldu.

Son yıllarda lirada yaşanan değer kaybına kılıf olarak ileri sürülen kullanılan ‘rekabetçi kur' söyleminin aslında Türkiye’nin ucuz emek ülkesi haline getirilmesi, yaşanan krizin faturasının tamamen ücretli emekçilerin, halkın sırtına yıkılması fikrinin iktidar tarafından temel strateji olarak benimsendiğini gösteriyor.

Erdoğan’ın, Türk lirası değer kaybedince emeğin ucuzlayacağı ve yabancı sermayenin Türkiye’ye akacağı beklentisinin hiçbir maddi temeli yok. İktidar, üretim girdilerinin büyük bölümünün döviz kuruna bağlı olduğu bir ülkede dünyaya daha ucuz mal satabilmenin tek yolu emeğin değerini ucuzlatmak olduğunu çok iyi biliyor. Ancak bir ülkeye yatırım yapılması için emeği ucuzlatmanın tek başına yeterli olmayacağının farkında değil.

Türkiye, asgari ücretin satın alma gücü açısından OECD ülkeleri içinde son sıralarda yer almasının yanı sıra, haftalık çalışma saatlerinin en uzun olduğu ve çalışan iş gücünün yarısından fazlasının asgari ücret aldığı tek ülke. OECD ülkelerinin çoğunda asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 10’un altında. Türkiye’de ise iş gücünün dörtte üçü asgari ücret ya da asgari ücrete yakın bir ücret alıyor. Sayıları milyonları bulan ve çoğu kayıt dışı çalıştırılan göçmen işçilere fiilen asgari ücretin altında ücret verildiği dikkate alındığında karşımıza çıkan tablo çok daha kötü.

Türkiye ekonomisinin üç yılı aşkın süredir yaşadığı ağır ekonomik kriz koşulları, asgari ücret ile ortalama ücret arasındaki farkı kapanma noktasına getirdi. Başka bir ifadeyle kişi başına ortalama gerçek gelir, yasal olarak en alt ücret seviyesi olan asgari ücrete yaklaştı. Hatta bazı bölge ve sektörlerde işçilere ödenen ‘fiili ücret’in, yasal asgari ücretin altında olduğu biliniyor.

Türkiye’de işçilerin çok büyük bir bölümü asgari ücret ve asgari ücrete yakın bir ücretle çalışıyor ve tamamına yakını aile bireyleriyle birlikte en asgari koşullarda yaşam mücadelesi veriyorlar. Asgari ücret ile asgari yaşam koşulları arasında sıkışıp kalan milyonlarca işçinin, her ay ekonomik mucizeler yaratarak yaşamını sürdürme mücadelesi gün geçtikçe zorlaşıyor.

Türkiye ekonomisinin durumu ve 2022’de koşulların daha da ağırlaşacağı beklentisi dikkate alındığında, asgari ücrete yüzde 50 zam yapılsa bile, her şeyin asgarisi ile yaşamaya mecbur bırakılan milyonların yaşadığı kayıpların karşılanması mümkün görünmüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...