01 Aralık 2021 05:04

Gerçeklerden kaçmak

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu tokalaştı

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Siyasetçiler halkın sorunlarından çok kendi geleceklerini güvenceye almaya yönelik yeni yöntemler bulma yolunda çaba harcıyorlar. Ülkeyi adilce yönetip halkı bu cendereden kurtarmaktan çok, iktidar olup siyaseti bir meslek olarak sürdürme sevdasında bir görünüm veriyorlar.

Mesela son günlerde geçmişle helalleşme adına bazı mesajlar gidip geliyor partiler arasında. Helalleşme din tabanlı bir söylem. Geçmişte kabahatler için helalleşme isteyebilirsiniz ama insan haklarını ihlal eden suçlar için “helalleşme” istenemeyeceğini her politikacının bilmesi gerekliliğine inanıyorum. Ama politikacılar her zamanki gibi gerçeklerle buluşmayı değil gerçeklerden kaçmayı yeğliyorlar. Çünkü gerçeklerle yüzleşmek, bir bakıma iktidarların da içinde olduğu devlet ortaklığıyla işlenen hak ihlallerinin görmezden gelinmesi anlamına geliyor.

Şöyle bir düşünüyorum. Tek parti döneminden günümüzün tek adamlı, tek partili rejimine kadar insan haklarını ayakaltına alan, yasaları çiğneyen adaletsizlikle dolu nice olay takılıyor belleğime. TAN Matbaasının milliyetçilik adına yerle bir edildiği, daha sonra “facia” olarak kabul edilen 1942 varlık vergisi uygulaması ve 6-7 Eylül olaylarında yurttaşların eşitliği ilkesinin askıya alındığı, azınlık haklarının yok sayıldığı yağmacılığa dönüşen saldırılar henüz unutulmadı. Unutturulmaya çalışılsa da…  İlk kez bir siyasi, Süleyman Demirel, Metin Göktepe’nin 1996’da öldürülmesine kaza süsü vermek isteyen devlet için şu cümleyi sarf etmiştir: “Metin Göktepe’nin katledilmesi devletin ayıbıdır.” Ne var ki devletin ayıpları bitmedi. 12 Martlar, 12 Eylüller gencecik insanların yargısız infazlarda yok edildiği bir dönemi yaşattı. AKP 2002’de iktidara geldiğinde Türkiye’de yeni bir demokrasinin doğacağını zannedenler vardı. Ama değişen bir şey olmadı. Yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıran 12 Eylül Anayasa’sı AKP’nin devlet yönetiminde en önemli rehberi oldu. 20 yıl içinde bugüne kadar Roboskî Katliamı, Ankara Garı Katliamı, Cizre, Suruç olayı gibi karanlık olayların üstü hep örtüldü. Gazeteciler, yazarlar, aydınlar cezaevlerinde çile doldururken mahkemeler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını da tanımazdan gelmeye başladılar. Son örnek Osman Kavala.

Şimdiye dek hep yazdık, söyledik. “Bu ülkenin geçmişiyle helalleşmeye değil, bir iç barışa ihtiyacı var. Senden benden ayrımcılığını yok etmeden bu ülkeyi hiçbir güç aydınlığa çıkaramaz.” Kaldı ki eğer siyasetçiler geçmişe dönük bir şeyler yapmak istiyorlarsa önce devletimizin yurttaşlarına reva gördüğü bunca haksız, yasa ve insanlık dışı uygulamalarla yüzleşmek zorundadırlar. Bu yüzleşmeyi yapamıyorlarsa gerisi havanda su dövmektir. Bırakın kim kiminle helalleşiyorsa helalleşsin. Demokrasiye inanan vicdanı özgür siyasetçilerin Türkiye’deki kayıp ailelerinin acısını bir nebze olsun dindirebilmek için devletle yüzleşmeyi göze almaları gerekir diye düşünüyorum. Artık ülke insanının yalanlarla, gerçeğe dönüşmesi olanaksız olan vaatlerle, laf cambazlıklarıyla, din bağnazlığıyla uyutulması yetti. Önümüzde; laik, devrimci bir atılımla yola çıkacak işçinin, emekçinin, yoksulun hakkını koruyacak yeni siyasetlere ve yeni siyasetçilere ihtiyacımız var. Somurtuk yüzleri değil gülen gözleri bekliyor toplum.

İspanya’nın Ünlü Ozanı ve Tiyatro Yazarı Federico García Lorca (1898-1936) İspanya diktatörü Franco’nun buyruğuyla öldürülmüştü. Bugünkü yazımı da Lorca’nın bir şiiriyle bitirmek istedim. “Kaçışa Gazel” adıyla dilimize aktaran Ülkü Tamer’in ustalıklı çevirisinden okuyalım.

Birçok kere yitirdim denizde kendimi / Yeni kesilmiş çiçeklerle dolu kulaklarım / Dilim sevgiyle, acıyla dolu. / Birçok kere yitirdim denizde kendimi / Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi.

Kimse yoktur duymasın öpüşürken / Yüzü olmayan insanların gülümseyişini / Kimse yoktur dokunurken bir bebeğe unutsun / Durgun kafataslarını atların.

Çünkü aranır alında güller / O katı görünüşünü kemiklerin. / Başka işe yaramaz erkeğin elleri / Toprağın altındaki köklere benzemekten.

Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi / Birçok kere yitirdim denizde kendimi. / Gidiyorum aramaya, suyu bilmeden, / Beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...