19 Kasım 2021 23:29

Grev dalgası ve sağ popülizm

Joe Biden masasında

Joe Biden | Fotoğraf: Erin Scott/Beyaz Saray

Paylaş

Enflasyon ve Virginia vali seçimlerindeki mağlubiyet, Amerika Birleşik Devletleri’nde merkez solun giderek zayıfladığını gösteriyor. Afganistan hezimeti de ağır bir darbeydi zaten. Yaklaşan 2022 seçimlerine dair önemli işaretler bunlar. Varolan koşullarda, radikal bir sağ dönüşe az kaldığını söyleyebiliriz.

Demokratlar çözümü, giderek sağa kaymakta arıyorlar şimdilik.

Oysa bu stratejinin, 1990’lardan beri Batı merkez solunu getirdiği yer belli. Merkez sol partiler sağa kaydıkça ancak geçici olarak oy kazandılar. Merkez sağ partiler radikalleşti ve sisteme karşı duyulan rahatsızlığın örgütlenme adresi haline geldi.

Merkez sol siyasetçiler bu yanlış rotadan kendi iradeleriyle vazgeçmeyecekler. Onları çark ettirebilecek tek güç var: İşçi sınıfı.

İşçiler, özellikle ekim ayından beri yükselen grevlerle güçlerini göstermeye başladılar. On bin John Deere, binden fazla Kellogg işçisinin grevleri ülkeyi sarstı. İrili ufaklı başka bir sürü eylem devam ediyor. Bazıları kazanımlarla sonuçlanıyor. Hatta sadece grev tehdidiyle zafer elde eden işçiler bile var. Kaiser Permanente adlı şirketin on binlerce sağlık çalışanı, Kaliforniya Üniversitesinin binlerce okutmanı gibi.

Dalga görünenden daha güçlü. Diğer gelişmiş kapitalist ülkelere göre daha kötü koşullarda ve daha uzun saatler çalışıp, daha az para kazanan Amerikan işçileri, hallerinden bıkmış durumdalar. Grev yapamayanlar, çözümü işlerini bırakmakta buluyorlar. 2021 baharının sonlarından beri, her ay 4 milyon kişi işten ayrıldı.

İstifa dalgasının arkasındaki dinamiklerden biri, emek piyasasının durumu. Pandemiden dolayı, zaten canından bezmiş haldeki Amerikan işçileri, çalışma konusunda normale göre daha isteksiz. Pandemi dönemi federal yardımları, tam da bu koşullarda ek bir gelir kaynağı haline geldi.

Tüm bu faktörler, bir döngü oluşturuyor. Daha çok kişi işten ayrıldıkça, sendikalı işçilerin greve başvurma kapasitesi de artıyor. (Patronların grev kırıcı bulma şansı azaldı çünkü). Çalışan nüfusun sadece onda birinin sendikalı olduğu Amerika’da, bu çok önemli görünmeyebilir. Ancak resmi grevler kazanım elde ettikçe, denetimsiz grevler de, sendikalaşmak isteyen işçi sayısı da yükselecektir.

Grevlerin talepleri arasında daha yüksek ücret, daha iyi çalışma koşulları, daha kısa saatler var. Emeklilik ve sağlık hakları da gündemde. Henüz ciddi bir siyasallaşma yok. Ancak bu grevler, işçi hareketini siyasallaşmanın eşiğine getiriyor. Bir o kadar önemlisi, siyasallaşmaktan başka çare bırakmıyor.

Siyasallaşmayan grevler şiddetlenerek devam ederse, Demokratların ülkeyi kötü yönettiği algısı da güçlenebilir. Üstelik, muzaffer grevler ücret artışı ile sonuçlandıkça, enflasyon iyice artacaktır. Her iki faktör de, aşırı sağın yükselişini körükler. Bunlardan korkan merkez sol siyasetçiler (Aynen bizdekilerin “Aman sokağa çıkmayın, sandığı bekleyin” demesi gibi) halkı sükunete davet ediyorlar. Fakat grev gözcülerini ziyaret eden Demokratlar da var. Merkez sol siyasetçiler, on yıllardır grev ziyareti gerçekleştirmemişti. Bu beklenmedik bir gelişme dolayısıyla. Yine de, partinin ana akımı, grevlere umutla değil kaygıyla bakıyor.

Federal harcamaların ve ücret artışlarının enflasyonla sonuçlanması kaçınılmaz görünebilir. Ancak, şu andaki ekonomik tablonun sıradan insanı kötü etkilemesinin sebeplerinden biri, hükümet harcamalarının çoğunlukla borca ya da fiyat artışlarına dayanması. İşçi sınıfının siyasi yumruğunu indirdiği, sermayeye ağır vergiler getirttiği bir ekonomide ise, bedeli sıradan insan değil, en zenginler öder. Bu da, radikal sağın (ekonomik) popülizm silahını elinden alır. Artan enflasyonun sebebi de tek bir faktör değil. Birçok sebebi var. Bunlara tedarik zincirindeki sorunlardan, şirketlerin aldıkları üretim kararlarına kadar uzanan birçok teknik detay da dahil. Sol-liberal uzmanlar her gün gazetelerde bunları anlatarak, sağ reaksiyonun gazını almaya çalışıyor. Ancak, federal harcamaları ve ücret artışlarını enflasyonun tek sebebi gibi gösteren hakim anlatının değişmesi için, sadece uzman açıklamaları değil, siyasal ve sınıfsal eylem gerekiyor.

Demokratlar, merkezci siyasetlere sadık kalarak, popülizmi de sağa bırakıyorlar. Altyapı paketlerinde yaşanan son değişiklikler de, bu stratejiyi iyice kemikleştirdi. Partinin sağ kanadını kaybetmek istemeyen ana akım, paketleri iyice sulandırdı. Partinin sol kanadını boyun eğmek zorunda bıraktı. Anlamak istemedikleri, bu teslimiyetin sağ popülizmi iyice azdıracağı.

Buradan çıkışın tek yolu, grevlerin sendikalaşmaya, sendikalaşmanın siyasallaşmaya dönüştürülmesi. Eğer işçi hareketi dağınık bir şekilde ilerlerse, elbette radikal sağ tepki galebe çalar. Ama işçiler bir sınıf olarak ağırlığını koyarsa, tüm dengeler değişir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa