17 Kasım 2021 00:00

‘CHP kapatılsın’ çağrısı ‘50+1’in düşürülmesi teklifine dönüştürülmek isteniyor

Erdoğan

Fotoğraf: Arif Hüdaverdi Yaman/AA

Paylaş

AKP’de işler karıştıkça kafalar da karışıyor.

Ekonomide her sıkıştığında; her ağızdan sorulan sorulara, “Ben ekonomistim bu işleri bilirim” diyerek, yanıt verdiğini sanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iddiasının yetirince ikna etmediğini fark etmeye başlamış olmalı ki, bir adım daha attı. Ekonomistliğini bir kademe daha ilerleten Erdoğan, “Evvel Allah ekonominin kitabını yazdık. Bundan sonra da yazacağız” diyerek, bütün eleştirilere gerçekle ilişkili hiçbir yanıt vermeme konusunda tüy dikti.

Ancak Erdoğan’ın kendisini büyük ekonomist ilan edip, ”ekonominin kitabını yazma” iddiaları da AKP içindeki hoşnutsuzlukların büyümesini engelleyebilir görünmüyor.

AKP içinden gelen haberler; ekonomideki gidişatın sarpa sarmasından, MHP ile sürdürülen kutsal ittifaktan hoşnutsuzluğa, FETÖ’ye karşı mücadele adına kurulan “borsa”dan ayyuka çıkan işsizlik, geçim sıkıntısı, yolsuzluklar, rüşvet, yozlaşma,… gibi en kör gözüm parmağına gerçeklerin skandala dönüşerek ortalığa saçılması karşısındaki üç maymunu oynanmasına AKP’nin her kademesinde hoşnutsuzluğu saklanamaz biçimde artırdığı doğrultusunda.

Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Fakıbaba’nın geri aldırılsa da istifası ve sonrasında kamuoyuna yaptığı açıklamalar, AKP TBMM Grup Başkanı Naci Bostancı’nın grup başkanlığından istifa etmesi parti merkezinde danışmanlığa atanması gibi gelişmeler hoşnutsuzluğun artık saklanamaz biçimde ve yüksek makamlara da yansıdığının göstergesidir.

BARLAS’IN ‘CHP KAPATILACAK’ İDDİASI FANTAZİ DEĞİL TEHDİTMİŞ!

AKP içinde gerilim artıkça, “dış düşman” ihtiyacı da artıyor. Ama AKP içeride ve dışarıda düşman ilan etmediği kimse bırakmadığı için, artık yeni düşman bulmaktan çok eski düşmanlardan bazılarının düşmanlık derecesini yükseltmekle yetinilmek zorunda kalınıyor.

Seçim sathı mailine girildiğine göre de düşman içeriden seçilmek durumunda. Ki, bu düşmanlığı en layık olan ise, iktidara alternatif olduğu artık tartışılmaz olan Millet İttifakı ve onun olmazsa olmazı olan CHP’nin olduğu anlaşılıyor.

Bu, geçen hafta Sabah Başyazarı Mehmet Barlas’ın “CHP kapatılmalı” tartışması açmasıyla görüldü.

Barlas, “Bu yazdıklarım gerçek değil ben fantezilerimi yazdım” diyerek geri adım atmış gibi görünse de Yeni Şafak’tan Atila Yayla, Barlas’ın “CHP kapatılmalı” çağrısına destek verirken, Haber Türk’ten Nagehan Alçı ise, Barlas’a Erdoğan’ın CHP’yi kapatma gücüne sahip olduğunu söyleyerek dolaylı destek veriyor.

Ancak Alçı’nın iddiası Barlas’a dolaylı destek vermekten daha fazla anlam taşıyor.

AKP’nin bir zamanlar gözde kalemlerinden olan ama şimdi bir adım geride dursa bile AKP’nin içi ile sıkı bağları süren, Nagehan Alçı ise, 14 Kasım’da Haber Türk’teki yazısında, “Eğer bugünkü rejim kafaya koyarsa CHP’yi PKK ile işbirliği gibi bir gerekçe göstererek kapatabilir. Ulusalcı olmayan CHP ileri gelenlerini de tutuklayabilir… Mevcut rejimde bu güç var” dedikten sonra CHP’ye “çıkışı yolu”nu da gösteriyor: “Buradan çıkışın tek yolu var. O da önümüzdeki bir buçuk yıl içinde iktidar ve muhalefetin birlikte mevcut sistemi değiştirmesi!…” diyerek “CHP kapatılmalı” çağrısını CHP’ye karşı “kırk katır mı kırk satır mı” biçiminde bir tehdide dönüştürüyor.

CHP’YE KIRK KATIR MI KIRK SATIR MI TEKLİFİ Mİ YAPILIYOR?

Eğer bu “CHP kapatılsın” çağrısı, sadece Alçı’nın akıl yürütmesiyle, tehdide bağlansaydı, üstünde durmaya değmezdi. Ancak, öyle olmadığı anlaşılıyor.

Tek adam yönetiminin sürdürülebilirliğinden endişeleri giderek büyüyen AKP’nin içinde ve dışındaki AKP iktidarından hoşnut ama 50+1’in istikrarsızlığa yol açmasından endişe duyan çevreler, 50+1 sorununu bazen üstü kapalı bazen açıkça gündeme getiriyorlardı.

Ancak Erdoğan-Karamollaoğlu görüşmesinden sonra Karamollaoğlu’nun Erdoğan’ın yönetimin her konuda başarılı olduğunu, ancak 50+1 konusunda yanlış yaptıklarını kabul ettiğini söylemesinden beri konu, tabiri caizse legalleşti.

Erdoğan’dan sonra AKP’nin eski ağır toplarından, şimdi de Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurul üyesi olan Cemil Çiçek, 50+1’in sıkıntı olduğunu, bundan sonra da kaos yaratacağını öne sürerek, değiştirilmesi gerektiğini gerekçelendirerek söyledi. AKP sözcüsü Ömer Çelik bile, “değiştirilse iyi olur ama önümüzdeki seçime var olan yasayla gideceğiz” diyerek hayıflandı!

Yani Nagehan Alçı, “CHP kapatılsın” çağrılarını özetle, “CHP kapatılmasını istemiyorsa, 50+1 konusunda iktidarla uzlaşıp, sistemin devamına destek sunarak bir düzen partisi olduğunu kanıtlasın”a kadar götürerek, aslında TÜSİAD’dan Erdoğan-AKP iktidarına, Sabah’tan Haber Türk’e kadar geniş bir çevrenin endişe ve isteklerine tercüman olmuş görünüyor.

TEK ADAM YÖNETİMİ SİYASİ ORTAMI LEHİNE ÇEVİRMEYE ÇALIŞIYOR

Erdoğan bir yandan muhalefeti her vesile ile ağzına gelen her şeyle suçlarken, aynı zamanda da, kendi otoritesini tanırlar ve örneğin seçimde “50 +1” barajının değiştirilmesine destek verirlerse uzlaşabileceğini kamuoyuna çeşitli ağızlardan açıklayarak, muhalefette bir bölünme yaratmayı amaçlıyor.

Ancak bugünkü şartlarda sermaye partileri içinde bile Erdoğan’a el uzatacak bir siyasi odağın çıkmasının imkansıza yakın olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü, sorun partilerin ne dediği değil halk yığınları içinde Erdoğan ve onun şahsında tek adam yönetimine duyulan tepkidir. Sermaye muhalefeti de gücünü bu tepkini büyüklüğünden almaktadır.

Bu yüzdende tartışma “CHP’nin kapatılması” ya da bundan kurtulmanın tek yolunun “50+1”i makul bir seviyeye, örneğin yüzde 40’a düşürülmesinde Erdoğan’a destek vermek değildir. Tersine bunun bugünkü koşullarda olmayacağı besbellidir. Nitekim, AKP sözcüsü Ömer Çelik bile bunu farkında.

Bu yüzden de burada esas bu tartışmalar içinde;

  1.  Tek adam yönetimi etrafındaki güçlerin saflarını sıklaştırması için  motive etmek,
  2.  Erdoğan ve partisinin uzunca bir zamandan beri kaybettiği “gündemi belirleme” inisiyatifini yeniden ele geçirmek,
  3.  Muhalif güçleri tehdit ederek faaliyetlerini sınırlayarak etkisizleştirmek,
  4.  Siyasi ortamı anayasa, yasa, teamül, insan hakkı, vatandaşların özgürlüğü… hiçbir kural tanımadan devlet gücü kontra güçler (ve sivil faşist odaklar dahil) kullanarak iktidarı korumayı meşrulaştıran bir siyasi ortamının oluşturması,… olduğunu söylemek hiç kuşkusuz doğru olur.

Bu yüzden de demokrasi güçlerinin, iktidar ve çevresinden yapılan girişimlerin amacını doğru tespit edip bu amaçları teşhir etmek, halkı iktidarın amaçları ve burjuva muhalefetin girişimleri konusunda uyarması bugün çok daha önem kazanmıştır. En önemlisi de emek ve demokrasi güçlerinin gerçek bir demokrasi talebiyle somut talepler ve somut girişimlerle harekete geçirilmesidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...