09 Ekim 2021 23:46

Üç dünya ve Üçüncü Sinema (1)

'Çirkin Kral Efsanesi' belgeseli basın görseli

Paylaş

İkinci dünya savaşı sonrası büyük güçler konumuna gelen ABD ve SSCB’nin gelişimi ve bloklaşmasıyla (NATO ve VARŞOVA) oluşan iki kutuplu dünyanın soğuk savaş yıllarında, bağımsızlığını kazanan devletlerle bu iki blokun dışında kalan ülkelerin “üçüncü dünya”yı oluşturduğu kabul gördü. Hindistan ve Pakistan 1947’de, Endonezya, 1949’da bağımsız oldu ve üçüncü dünya ülkeleri içinde yerlerini aldı. Onları Afrika’daki Fas, Tunus, Gana, gibi sömürgelerin bağımsızlaşması izledi.

Afrika’daki bu sürecin başlamasından kısa bir süre önce 1955’te toplanan “Bandung Konferansı” Doğu ve Batı bloklarının dışında “Bağlantısızlar” adıyla yeni bir gruplaşmanın öncülüğünü yaptı. 1955 yılı nisan ayında Endonezya’nın Bandung kentinde düzenlenen, Endonezya, Burma, Sri Lanka, Hindistan ve Pakistan’ın organizasyonunu üstlendiği ve 29 devletin katılımıyla gerçekleşen konferansın amacı Afrika ve Asya ülkeleri arasındaki ekonomik ve kültürel iş birliğini artırmak ve bütün emperyalist devletlerin sömürgeci politikalarına karşı çıkmaktı. Konferans, üçüncü dünya ülkelerinin emperyalist ülkelerle olan bağımlılık ilişkilerinin zayıflatılması için birtakım projeler ortaya koydu.

Bütün bu gelişmeler süreç içinde “Üçüncü Sinema”nın da yolunu açtı. Toplumların ilgilendiren temel problemler üzerine eğilen. Üçüncü Sinema, 1960’larda,1970’lerde hak eşitsizliğine başkaldırının, kültürel ve toplumsal “uyanışın”, görünür olmanın, sorunları kitlelere aktarmanın sineması olarak gelişti.

Üçüncü Sinema’ya geçmeden önce bizim kuşak sosyalistlerin, sola yakın insanların iyi bildiği, solda bölünmelere yol açan Mao Zedung’un geliştirdiği (Savunucularınca dünyada ABD emperyalizmiyle yakınlaşmaya, ülkelerde sınıf iş birliğine kadar götürülen) “Üç Dünya Teorisi”nden de söz etmek gerekir… 

Bu teoriye göre; 1. Dünya, emperyalist ABD ile sosyal-emperyalist SSCB’den oluşur. (Rekabet halindeki iki süper güç olan ABD ve SSCB) Çin’e göre SSCB “sosyal emperyalist” süper güçtü ve ABD emperyalizminden tehlikeliydi çünkü ABD emperyalizmi gerilemişti. SSCB tehlikesine karşı ABD ile ittifaka girilebilirdi. 

2. dünya da onların tahakkümündeki Avrupa ülkeleri, Kanada, Japonya, Avustralya gibi ülkelerden oluşur. 3. dünya ise Çin Halk Cumhuriyeti’nin de dahil olduğu bağlantısız ülkelerdir.

Arnavutluk’un, Enver Hoca’nın teoriyi kabullenmeyip Çin’i revizyonist ilan etmesinin ardından teorinin dünyadaki savunucuları Çin’e, Mao’ya bağlı “Mao’cularla” sınırlı kaldı.

Türkiye’de de dönemin “resmi Maocularından” Doğu Perinçek ve partisi dışında savunanı olmadı. Dönemin sosyalist yapılanmalarından, Halkın Kurtuluşu, Halkın Birliği, TKP(ML) gibi gruplar ise üç dünya teorisini modern revizyonist, karşıdevrimci bir sapma olarak tanımlayıp reddettiler ve Maoizm saflarından da koparak doğru bir çizgide yer aldılar.

ÜÇÜNCÜ SİNEMA’YA DOĞRU

Politik sinemanın bir alt dalı olarak ve militan sinema, gerilla sineması ya da direniş sineması olarak da tanımlanan bu sinema akımının yelpazesi oldukça geniştir. Başlarda Türkiye’den Yılmaz Güney’in de içinde sayıldığı (Sonrasında başka birçok isim de eklendi) Üçüncü Sinema akımında, pek çok ülkeden (Brezilya’dan Glauber Rocha, Bolivya’dan Jorge Sanjines, Senegal’den Ousmane Sembêne, Şili’den Miguel Littin gibi) yönetmenler yer alır.

Hollywood sinemasının egemenliğine karşı ve Avrupa’da ortaya çıkan sinema hareketlerinin dışında yeni-farklı bir şeyler yapma isteği diğer ülke sinemalarında yapımcıları, yönetmenleri yeni arayışlara yöneltir.

1960’larda yükselen toplumsal mücadeleler hayatın birçok alanı gibi, sinemayı da etkiler, yeni yönelimlere, yeni oluşumlara, yapılanmalara yol açar. Yeni sinema ve sinemacıların ortaya çıktığı, manifestolar yayımladığı bir süreçtir bu.

“Latin Amerika’da toplumsal alanda devrimler sürerken, sinemacılar da devrimci bir sinema önermekteydiler. Kübalı Yönetmen Julio García Espinosa “Kusurlu Sinema” (Imperfecto Cine) kavramını öne atar; “Kusurlu Sinema”nın, ticari sinemanın aksine teknik ve estetik mükemmellikten ziyade seyirciyi filmin aktif bir parçası haline getirmesi gerektiğinden bahseder ve Kusurlu Sinema’yı şöyle tanımlar: “Kusurlu Sinema, belgesel ya da kurgusal tarzları ya da her ikisini beraber kullanabilir.” (*)

Espinosa’nın ardından Fernando Solanas ve Octavio Getino, “Üçüncü Sinema’ya Doğru” başlıklı bir manifesto yayımlar; Birinci Sinema, Amerikan film endüstrisi tarafından empoze edilen modeli uygulayan filmleri içerir, İkinci Sinema, sanat ya da auteur sinemasıdır ve politik olarak reformist olmasına karşın büyük dönüşümler yaratma kapasitesine sahip değildir, ‘kurtuluş sineması’ olarak tanımladıkları Üçüncü Sinema ise sistemin asimile edici niteliklerine karşın mukavemet etmeyi hedefleyen sinema dili oluşturma niyetindedir. Yönetmenlerin manifestolarındaki heyecan film diline etki edebilecek politik geçişliliği ve diriliği hedeflemekteydi. (a.g.y)

“Bu sinema, devrimci olmalıdır, aynı zamanda yeni bir sinematografik dili icat etmelidir, çünkü yeni bir bilinçliliği ve yeni bir toplumsal gerçekliği yaratmak zorundadır”

Manifestonun öncüsü Solanas ve Getino’nun kurucusu olduğu Cine Liberación grubu 1969 yılı Ekimi’nde Paris’te basılan Tricontinental dergisinde manifestoyu “Üçüncü Sinemaya Doğru: Üçüncü Dünyada Özgürleşen Sinemanın Gelişmesi Üzerine Notlar ve Deneyimler” başlığıyla yayımladılar.

Üçüncü Sinema kavramı, 1966’da ülkelerinde gerçekleşen darbeye karşı, Arjantinli bir grup sinemacının Kızgın Fırınların Saati filmiyle ve ardından Fernando Solanas ve Octavia Getino’nun kaleme aldıkları manifesto ile simgeleşmiştir. Bu gelişmelere bağlı olarak “Üçüncü Sinema Kuramı” doğmuştur. 1969 yılında “Towards a Third Cinema” (Üçüncü Sinemaya Doğru) adlı bir filmle birlikte bir manifesto yayımlamışlardır. Bu manifestoda Üçüncü Sinema tanımı verilmiş ve böylelikle kurumsallaşması dünya sinemalarının gündemine girmiştir.

Haftaya; Arjantinli iki sinemacı, Fernando Solanas ve Octavia Getino’nun Kızgın Fırınların Saati filmi, Üçüncü Sinema başlıklı manifestosu ve sonrası.

(*) Yusuf Ziya Gökçek, Üçüncü Sinema’ya Fernando Solanas sineması üzerinden bakış, (Doktora Tezi)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...