Bakanın oğlu
Fotoğraf: Pixabay
Stockholm. Onunla ilgili ilk babamdan işittim. Bakırköy Kaymakamı idi. “Bakanın oğlu Yeşilköy’e inecek. Vilayet karşılanmasını istiyor” diye söyleniyordu. Gitmedi. İnat adamdı. DP’nin ilk yılları geride kalmış,havaya girmeye başlamışlardı. Zaten babam DP ilçe başkanı ile takışıyordu. Ondan da “karşılama” teklifleri gelince. Terfien Balıkesir Vali Muavinliğine tayin peder! Aslında sürgün! Oradan da bu kez rütbe tenzili ile, kaymakam olarak Şişli’ye. 6-7 Eylül yeni olmuş. Azınlıklarla dost birine ihtiyaç var.
Bakanın oğlu Oxford’da okuyor. Ondan önce Paris’te Hukuk ile başlamış. Hem de ressam. Paris, Floransa’da grup sergilerinde resimleri.
Dede Şuşa doğumlu, liberal, ama ayı zamanda Kropotkin mütercimi. “Etika”. (1933, Dün ve Yarın Y.) Dar ül Fünun’da Rusça hocası.
Baba, hikayeci. İlk kitabı Varlık’tan. Daha sonra Bakan Yassıada’da siyasal tutsak.
Dede’de bir adada tutsak kalmıştı zaten. Ama Malta adasında. Tutuklayan İngilizler.
Oğul ise, Adana Cezaevinde. Sen “Komünist Manifesto’yu Öncü Y.), Marx-Engels derlemelerini (Öncü, Belge Y.), Lenin’in “Ulusal Kurtuluş Hareketleri” ni (Ant, Belge Y.) tercüme eder misin?
Dede, 1905 devrimi nedeniyle Avrupa’da sürgün. Baba sadece Avrupa’da tahsil, sürgün yok. Oğul 12 Eylül dönemi İsviçre’de sürgün.
Seramikçi, heykeltraş eşinden geri kalır mı? O da bulaşır bu dallara. Sürgünde sergi açar o da.
Müzisyen François Nicod, onun Lozan’da açılan “Yeryüzü ve Askerler” adlı serisini şöyle niteler: “Tektaş Ağaoğlu’nun askerlerini tanımamak mümkün mü?. Bu askerler kurşun yada toptan bir gövdeye sahip oldukları kadar, birer itaatkar, yok edici figürlerdir…Robot ya da Marslı askerler gezegenimize aitler. Ve atom savaşının göbeğinde hala hançerlerini bilemekteler…Tıpkı bir sözlüğün levhalarında sergilenen Romalı lejyonerleri yuvarlak masa şövalyeleri, samuraylar, silahşörler, Napolyon’un topçularıi Kazaklar, kovboylar, Endülüslü savaşçılar, ve SS’ler gibi. Bu kalabalığın ortasında herkes kendininkileri tanıyabilir.”
12 Eylül cuntasına bundan daha iyi bir yanıt olabilir mi?
Sofrasında sohbeti özlediğimiz, Tektaş Ağaoğlu’ndan bahsediyorum. ANT dergisi yazarlarından biri daha.
Onun Kuzguncuk’taki evinde almıştık 1993 Sivas kıyımının haberini. Biz de gidebilirdik Sivas’a, engel çıkmasa.
Sürgünde dostlardan uzak, onları yitirmek, onlarla vedalaşamamak daha bir acı.
Bir de tutkuyla çıkardığı “Kızılcık” dergisinin şef editörü. “Kızılcıklar oldu mu?” türküsü düşüyor aklıma.
Bu dergide Belge yazarlarından, dost masasının müdavimlerinden Ayfer Çoşkun da resim ve ressamlar üzerinde yazardı. Keşke onları derlese, görsel malzeme ile kitap yapılsa.
Sürgünde aldım “Kızılcık” dergisinin teknik sorumlusu Zekiye Çebi’yi ve ardından eşi Hüseyin Hasan Çebi’yi yitirdiğimiz haberini. (Bak: Kızılcık dergisi nin 19 Haziran 2021 sayısında çıkan Bülent Tuna’nın yazısı.)
Her ikisi ben, 2012 yılında Kocaeli 2. Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda tutulurken Wolfgang Gust’un “Alman Belgeleri/Ermeni Soykırımı 1915-16”yı baskıya hazırlayanlardandı.
12 Mart sonrası Yalçın Yusufoğlu ile birlikte sosyalist toparlanmaya omuz verenlerdendi Tektaş. Yalçın Yusfoğlu'nu 2019 Şubat’ında, Tektaş Ağaoğlu’nu 2018 Ocağında yitirdik.
Anıları hep bizimle ve capcanlı.
- Vatansızlığı vatan eylemek 05 Aralık 2023 04:29
- Uzun mesafe koşucusuydu Osman 04 Kasım 2023 03:50
- Kitap yakmanın dayanılmaz ayıbı 02 Temmuz 2023 03:14
- İsveç’in de ATY’si var artık! 05 Mayıs 2023 04:14
- İhsan Doğan (Sinan Oza) ve Niyazi Dalyancı için 11 Nisan 2023 04:00
- Dünya Anadil Günü vesilesiyle 09 Mart 2023 04:15
- Soykırımı tartışmak 19 Ocak 2023 03:19
- Mahmut Baksi anısına 14 Aralık 2022 04:32
- Kendi kutsalına bomba koyan 06 Aralık 2022 04:10
- Yorum yetmez! 28 Kasım 2022 04:00
- Kesişen yollar 15 Kasım 2022 04:16
- Seyfo ya da kılıçtan geçirilmek 08 Kasım 2022 04:10