20 Ağustos 2021 22:12

Zayıf bir kokteyl

Barut Kokteyli

Ekran görüntüsü, Barut Kokteyli filmi fragmanından alınmıştır.

Paylaş

Birçok ülkede doğrudan Netflix’e gelen “Barut Kokteyli” (Gunpowder Milkshake) Türkiye sinemalarında boy gösteriyor. İyi ki de öğle yapıyor. Aslında film vasatı aşamasa da hafta sonu için çerez bir yapım arayanları fazlasıyla tatmin edecek bir “you go girl” yapımı var karşımızda.

“Barut Kokteyli”, Tarantinovari bir estetik inşa etmeye çalışıyor ama başka filmleri daha çok anıştırıyor izlerken. Özellikle de “Sevginin Gücü” (Leon) ve John Wick serisini. Film, işinin ehli bir suikastçı olan annesi Scarlet tarafından terk edilen Sam’i alıyor merkezine. Açılışta genç bir kadın olan Sam’in yalnız bırakılışını ve Nathan’a teslim edilmesini görüyoruz. Annesi ortadan kaybolduktan sonra Nathan tarafından yetiştirilen ve çok iyi bir suikastçı haline gelen Sam, bir operasyon sırasında yanlış adamı öldürüyor.

Bağlı bulunduğu ‘Şirket’ adlı organizasyon tarafından verilen başka bir görevde de bir çocuğun hayatını kurtarmak için geri alması gereken paraları alamıyor. Haliyle ‘şirket’in ve öldürdüğü adamın babasının hedefi haline geliyor. Nathan’ın korumasından da çıkan Sam’e sahip çıkan annesinin eski dostları bir grup kadın oluyor tabii ki. Buraya kadar yaptığımız özetten bile, John Wick ile olan benzerlik anlaşılabilecektir. Tek fark orada ‘erkek’ kahramanımız tek başına ortalığın tozunu atarken burada her yaştan kadının dayanışmasını izliyor olmamız. Tabii Sam’in “sekiz yıl üç aylık” Emily’i korumasına alması da “Leon”u çağrıştırıyor ilk olarak. Ama ne yazık ki, filmin ne Leon kadar sıcak bir dokusu ve hissi var ne de John Wick kadar güçlü bir aksiyon koreografisi. Kadınlar arası dayanışma ve fedakarlık ise öne çıkan tarafı. Buna bir de ‘annelik’ meselesinin kan bağından ziyade bir sorumluluk hissi olduğuna dair göndermeyi de ekleyebiliriz. Sam’in kan bağı olan annesinin yapmadıklarını, onun Emily’ye yapmayı tercih etmesi örneğin. Benzer bir durumda annesi onu terk ederken, o küçük kızı terk etmiyor.

Daha önce çektiği üç filmi de görme fırsatı bulamadığım İsrail doğumlu Yönetmen Navot Papushado’nun suç, fantastik ve aksiyon sinemasına meyilli olduğunu söyleyebiliriz. Ama “Barut Kokteyli” renk tonları, karakterleriyle masalsı bir atmosfer yaratmaya, yer yer çizgi roman estetiğini yakalamaya çalışırken bir ton tutturamıyor. Bu karmaşa filmin tonunu belirliyor büyük oranda. Anlattığı hikayenin, gösterdiği şiddetin Tarantino usulü bir plastiklik mi taşıyacağına, yoksa John Wick misali grafik mi olduğuna karar veremiyor yönetmen. Hal böyle olunca da iki arada bir derede kalıyor yapım. Buna bir de kimi aksiyon sahnelerindeki çekim yetersizlikleri eklendiğinde elimizde vasat bir iş kalıyor.

Yine de bütün bu eksik gediğine rağmen yazının başında ifade ettiğim gibi hafta sonu için çerez seçenek arayanlar için biçilmiş kaftan “Barut Kokteyli”. Yalnızca bir grup yetenekli kadın oyuncuyu bir araya getirdiği için (Karen Gillan, Lena Headey, Angela Bassett, Michelle Yeoh, Carla Gugino) değil; silahlı külahlı onlarca maço adamın yerlerde sürüklendiğini, çığlıklar attığını görmek de iyi gelebilir açıkçası.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...