07 Ağustos 2021 23:56

Onu çekici yapan bu dünyaya metelik vermeme haliydi: Şukûfe Nihal Başar (2)

Fotoğraf: Kültür Bakanlığı

PAZAR
Paylaş

Şükûfe Nihal, Cumhuriyet’in kuruluş döneminden itibaren Türk Edebiyatında eserleri ve modern fikirleriyle dikkat çeken bir kadın şair ve yazar olarak geçmiştir kayıtlara. Yazar ve şair kimliğinin yanı sıra, eserlerinde işlediği toplumsal konularda ‘kadın kahramanları’ öne çıkaran Şükûfe Nihal, aynı zamanda aktivist karakteri ve Cumhuriyetin erken dönemindeki “feminist düşünceleriyle” modern Türkiye’nin ilk aydın kadınları arasında yer alır.

Özgürlüğe tutkun, mücadeleci ve ayakları üzerinde dimdik duran bir kadındır Şükûfe Nihal. “Yaşadığı dönemde modern ve ilerici fikirleriyle Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyat ve siyasi hayatında izler bırakan Şükûfe Nihal, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini ve değerlerini savunan idealist bir aydındır.”

1908 Meşrutiyet’i sonrasında başlattığı kadınların eğitim almaları, sosyal ve siyasal haklarını elde etmeleri konusundaki çalışmalarını, bir aktivist olmanın yanında edebî eserleri, gazete ve dergilerdeki yazılarıyla sürdürür.

Kaynaklarda “Güneş, Varlık, Aydabir, Çınaraltı, Şadırvan gibi dergilerde yayınlanan ve çoğu hece vezniyle yazılmış şiirlerinde lirizm ve kadınsı bir içtenlik dikkat çeker” yazar.

Şükûfe Nihal’in yazılarının yayımlandığı dergi ve gazetelerden bazıları şunlardır: Cumhuriyet, Çığır, Çınaraltı, Dergâh, İfham, Kadın Gazetesi, Kadın Yolu, Süs, Şair, Şair Nedim, Tan, Türk Kadını, Ülkü, Yeni İstanbul, Yeni Mecmua, Yeni Türk, Yücel…

Yazar Pınar Kür’ün annesi ve şair, öğretmen Halide Nusret Zorlutuna’nın da kardeşi olan İsmet Kür Şukufe Nihal için şunları yazar:

“Şukûfe Nihal hemen her görenin âşık ya da hayran olduğu kadınlardandı. Güzel denemezdi, gözleri çukurdu ve ufaktı. Boyu uzun değildi. Beden hatlarıysa dikkati çekmekten uzaktı. Ne var ki, zarifti, her zaman bakımlı ve çok şıktı. Dünyaya metelik vermeyen, kendine güvenen bir havası vardı. Onu bu kadar çekici yapan da işte bu dünyaya metelik vermeyen haliydi.” (1)

Abla Halide Nusret Zorlutuna da kardeşi İsmet Kür’ün söylediklerinden çok da farklı olmayan şu cümleleri yazar Bir Devrin Romanı’nda:

“Şukûfe Nihal bu dünyanın insanı değildi; onun için devamlı muhitini yadırgıyordu. Küçümsediği ya da küçümser gibi göründüğü insanlar Ayşe, Fatma, Ahmet, Mehmet değildi; tümüyle bu çamurdan dünyaya mensup olan insanlardı. O, büyük şair Ahmed Haşim’in yarı semâvî yaratıklarındandı muhakkak; ne çevresi onu anlayabiliyordu, ne de o çevresini. Bununla beraber etrafında bir hayranlar halkası vardı. Onun güzelliğine, onun zarafetine, onun şairliğine meftun olan bu hayranlar halkası uzun yıllar etrafında mevcut olmuştur,” (Bir Devrin Romanı, S. 278, 1978 Aktaran; Taner Ay. A.g.y. )

“Şukûfe Nihal önemli evliliklerinin yanı sıra “önemli, ünlü” edebiyatçıların ona olan hayranlıklarıyla, aşklarıyla, uğruna yaşanan intiharlarıyla da adından söz ettirir.

Cenap Şehabettin’in ve Ali Nusret’in kardeşleri olan 1890 doğumlu şair Osman Fahri “Şukûfe Nihal’e aşkına karşılık bulamayınca umutsuzluğa, bunalıma düşüp intihar edecek kadar âşıktır, fakat bu aşkını hiçbir zaman açıkça söyleyememiştir.

Arkadaşı Mithat Sadullah ile evlenip boşanmasına rağmen kendisine karşı hep uzak duran Şukufe Nihal’in bu mesafeli, uzak, soğuk tavrı nedeniyle bunalıma giren şair Osman Fahri kafasına bir kurşun sıkarak intihâr teşebbüsünde bulunur. Yatırıldığı Fransız Lape Hastahânesi’nde olaydan 34 gün sonra 1920 yılında henüz 30 yaşının başındayken vefât eder.

NÂZIM HİKMET ŞİİR YAZAR

Şukûfe Nihal’e âşık olan, hayranlık besleyen sadece Osman Fahri değildir. Nâzım Hikmet de hayranlığını gizlemeyenlerdendir. “Halide Nusret Zorlutuna Bir Devrin Romanı‘nda isim vermez, ama Nâzım Hikmet olduğu söylenir, şöhretli bir şair ona herkesin içinde  ‘Ben sizin için çıldırıyorum, sizse bana aldırış bile etmiyorsunuz’ yazılı bir kâğıt uzatıp vermiştir. Bu şahsın Nâzım Hikmet olduğunu ilk defa Emine Işınsu telaffuz etmiştir. Emine Işınsu Halide Nusret’in kızıdır. İsmet Kür’ün Yarısı Roman isimli anı kitabına  (Everest Yayınları, 2006 ) nazaran da, ablası Halide Nusret ona Nâzım’ın “Bir Ayrılış Hikâyesi” şiirini Şukûfe Nihal için yazdığını söylemiştir.” (Taner Ay, a.g.y.)

Şukûfe Nihal’e âşık olan diğer isimlerse, Faruk Nafiz Çamlıbel ile Ahmet Kutsi Tecer’dir. Hatta Faruk Nafiz ile Şukûfe Nihal’in aşkları karşılıklı gibidir. Faruk Nafiz’in Yıldız Yağmuru kitabının ve Şukûfe Nihal’in Yalnız Dönüyorum’unun bu aşkı anlattığı söylenir. Faruk Nafiz Çamlıbel evlilik tekliflerine aldığı yanıtların hep olumsuz olması üzerine Ankara’ya tayinini istediği ve 1931 yılında Ankara Erkek Lisesi’nden biyoloji öğretmeni Azize Hanım ile evlendiği yazılır, söylenir.  

Faruk Nafiz Şukufe Nihal’i ilk kez Erenköy’de bir köşkte görür ve bir süre sonra da ilişkileri başlar. “Demet Altınyeleklioğlu’nun Sustum Anne isimli romanına göre, Şukûfe Nihal Faruk Nafiz’i ilk gördüğünde hiç beğenmemiş, hatta ondan nefret etmiştir.

“Kaba, kendini beğenmiş, suratsızın tekiydi,” (s. 487). Bu nefretin yerini cinsel hazza bırakması uzun sürmez. “Tartışsak da, kavga da etsek, küsüp küsüp barışsak da, seviyorduk birbirimizi. Hem de delice. Susuz toprak yağmuru nasıl özlerse, öyle koşuyorduk birbirimize. Şafağı birbirimizin kollarında bekliyorduk,” (s. 546).

Haftada 2 gece gizlice Faruk Nafiz’in bekâr odasında kalır (s. 545), ev sâhibi bunu fark edince Heybeliada’da Madam Despina’nın pansiyonunda sevişirler (s. 551). Herkesten gizli ve kaçamak olarak yaşanan bu aşk geceleri Faruk Nafiz’i sonunda hırçınlaştırır.

“Artık hemen her buluşmamızda, evlenme bahsini açıyordu. Ben de her seferinde ipe un seriyordum,” (Taner Ay, a.g.y.) “Demet Altınyeleklioğlu’nun yazdıkları elbette bir kurgu, ama evlenme teklifleri karşında Şukûfe Nihal’in her seferinde “ipe un sermesi” ise bir gerçek. Faruk Nafiz, çok kırılmıştır.” (s. 554). (a.g.y.)

Not: Haftaya aşkları ve sinemaya uyarlanan eseriyle son bölüm

(1) Taner Ay, Unutulmuş Yazarlar -34 17 Kasım 2020. kalabalikcadde.com

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa