07 Ağustos 2021 00:13

Yangında camı kırın klişeyi çıkarın

Milas'ta orman yangını

Fotoğraf: Milas Belediyesi emekçileri

Paylaş

Bakan Pakdemirli’nin “benim teşkilatım THK uçaklarıyla uçmak istemiyor, nokta. Bu uçaklar işimize yaramıyor. Almak zorunda değiliz. THK siyasetin oyuncağı olmuş durumdadır…” dediği Seferihisar-Menderes bölgesinde çıkan orman yangınının üzerinden iki yıl geçti. Bakan bir de “THK’nın finansal koşullarından hükümetimiz sorumlu değil” diye eklemişti. O zamandan bu yana yangın söndürme envanterine ne bir uçak eklenmiş durumda ne helikopter. Afete karşı yapabilecekleri tek şeyi yapıyorlar: Siyasi ajitasyon, boş seferberlik, yel değirmenleri savaşı.

Ama hiç kimse olan bitenden sorumlu değil. Ne Orman Bakanı ne ilgili müdürlükler ne Türk Hava Kurumu ne cumhurbaşkanı binlerce hektar alandaki yangının sorumluluğunu üstleniyor. İki yıldır yangın söndürmek için gerekli sistemi kuramayan, savurganlıkta birinci ama iş uçak almaya geldiğinde cimri, bu kurumlar toplamından oluşan iktidar aparatı, günlerce süren yangını siyaseten nasıl yöneteceğine kafa yordu sadece. Bu uzuvları tutmayan gövdenin kasılma hali başka olağanüstü durumlarda da belirmişti. Her sorunu kendi rutini içine çekmeye ve bildiği yöntemlerle müdahale etmeye çalıştığı için katılıp kalan bünyeyle ilk kez tanışmıyoruz.

Şimdi de THK’ye siyasi düşmanlığını kayyumla bile dindiremeyen bu aparat sayesinde, olağanüstü durumlarla başa çıkmak için geliştirilmiş hazır klişe süreç aynen işletildi.

İlk aşamada; yangının söndürülmesini planlayacak bir kurumun yokluğunu, yetkisiz kayyum sistemini, merkezin noteri olmaktan öteye geçemeyen kifayetsiz bakanlıkları sözün ötesine süren kontra kışkırtıcılık, dikkati yangından kundakçıya yöneltmeye yoğunlaştı. Terör örgütlerinden ana muhalefet partisine, Yunanistan’a ve öteki dış güçlere kadar olağan suçluların adları sıralandı, bunlara karşı kayıt dışı seferberlik için düğmeye basıldı. Hani bu azimle neredeyse HDP kapatılacak millet İttifakı iktidarı çökertilecekti!

Kışkırtıcı kontra siyasetin gazına gelenler pompalı tüfeklerle yol kesip kimlik kontrolü yapmaya, yerleşim yerinin etrafında kundakçı avına çıkmaya, bunu yapamıyorlarsa tivitle hedef göstermeye koştular. Gerçek olmayan rivayetler yayıldı, ismi cismi, kimliği belli olmayan hayali düşman avına çıkanlar oldu. Şahsın kimliğine veya tipine bakarak terörist arama işi tehlikeli bir boyuta ulaşmadan yukarıdan durdurulduğunda yeterince zaman kazanılmıştı. Ama hiçbir şey için.

İkinci aşama; tankın egzozunu fanilayla tıkamaktan tecrübeli yurttaş haleti ruhiyesini harlayarak geçilen bu level’ı takip eden “parası neyse veririz” rahatlığıdır. Burada artık yaraları saran güçlü devlet imajını işlemeye, yangından devleti kurtarmaya sıra gelir. Koruma, kollama, önleme, yardım gibi aksiyonlar konusunda yetkilisi olmayan devletin polis ve istihbarat örgütüyle ayakları üzerine doğrultulması, kayıp itibarın iadesi, sokakta pompalıyla kimlik kontrolü yaparak terörist kovalayan vatandaşın TOKİ ile sarmalanması sürecidir bu. Acil durumda camı kırıp çekilecek kol budur.

 “Çok eski evi olan vatandaşlar, bunu söylemek belki doğru değil ama, keşke bizim evimiz yansaydı- diyecekler diye düşünüyorum diyen Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren’i, yeni köy evi projelerini sosyal medyada yayınlayan TOKİ’nin özendirici hamlesi hemen takip etti. Böylece THK’nin eskimiş uçaklarının yerine kaç yıldır yenileri koyulamamışken devletin inşaat kurumu, her zamanki gibi kaostan yaratıcı bir sonuç, yani rant çıkarmaya soyunmaktaydı. TOKİ’nin refleksinin eşiğine “bütün bu canlıların sahiplerine hemen ödemelerini yapacağız. Büyükbaşsa büyükbaş, koyun, beyaz et… hepsinin ödemelerini yapacağız” diyen Erdoğan’ın, bir canlı türünü ticari bir mal olarak telaffuz ettiği küçük dil sürçmesinden geçmek tabii ki kolaydır.

Oysa yangınlar yeni başlamışken resmi gazetede yayımlanan ve “kültür ve Turizm gelişme bölgeleri dışında kalsa bile orman arazileri ‘kamu yararı’ kapsamına alarak” turizm yatırımcılarına açan CB imzalı yasa, kundaklama, süreç yönetimi ve yangın sonrası vaatler bağlamında devlet kurulumunu başka türlü konuşmayı gerektiriyor. Yıllardır deprem ve sel gibi felaketleri, olağanüstü siyasi gelişmeleri, salgını ve yangını hep aynı klişe şemayı izleyerek yöneten, çıkardığı gürültünün içinde sorumluluklarını unutturan, insan acılarını ranta malzeme yapmadan önce her yerde terör iltisakçısı, kundakçı arayan, iktidarın sorumluluklarını hatırlatanları ‘devleti acz içinde göstermekten’ suçlamaya hazır bir kurulum artık ağır bir yüktür.

İki yıldır THK uçaklarını kullanmayız diye direten Pakdemirli’nin bir sonraki yangın mevsiminde orada durmaması gerekir. Kurumların başına örülen yetkisiz-sorumsuz kayyumluk çorabının sökülmesi gerekir, hem her yerde sorumlu hem hiçbir sorumluluğu üstlenmeyen, sorundan başka bir anlama gelmeyen tek adam rejiminin bitmesi gerekir.

Çünkü sadece yangın değil, bunlar bizim ciğerlerimizi yakmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...