23 Temmuz 2021 23:30

Çernobil’e Hollywood yorumu!

Fotoğraf: Netflix 

Paylaş

İki yıl önce HBO yapımı “Çernobil” dizisi hayli yer etmişti gündemde. Dizinin yaratıcıları, dünya tarihinin en büyük nükleer felaketlerinden birisini, yakıcı sonuçlarıyla birlikte aktarırken hem sinema sanatının birikimini ustaca kullanmış hem de dramatik yapıyı inşa ederken artık amentü haline gelmiş ‘soğuk savaş’ jargonuna mesafesini korumayı başarmıştı. Dizi birçok yönüyle tartışılırken, bendeniz de “Utanç ve Onur” başlıklı bir eleştiri kaleme alarak, felaketin ortaya çıkışındaki utanca ve boyutlarının büyüyüp bütün kıtayı etkilemesinin önüne geçen onura dair birkaç kelam etmiştim. Belli ki bir grup Rus sinemacı, “Bir de bizden dinleyin” diyerek harekete geçmiş ve bu hafta Netflix Türkiye’de gösterime giren “Çernobil 1986” filmini çekmeye karar vermiş. Ama sanki yanlış karar vermişler gibi.

Bu kadar kısa aralıklarla aynı tema üzerine iki içerik izleyince ister istemez bir karşılaştırma refleksi oluşuyor. İlerleyen satırlarda belki başka örnekler de veririz ama dizi ve film arasındaki temel fark, bir Amerikan dizisi olan “Çernobil” ana akım Hollywood anlatısına ne kadar mesafe koyuyorsa, Rusya yapımı “Çernobil 1986” da o kadar yakınlaşmaya çalışıyor.

Evet, film temel olarak bir Hollywood anlatısı inşa ediyor ve bunun için de Çernobil’i hikayenin parçası haline getiriyor. Filmin aynı zamanda yönetmenliğini de yapan, Rusya’nın gözde oyuncularından Danila Kozlovskiy’nin canlandırdığı Alexey nükleer santralin itfaiye biriminde çalışmaktadır. Bir gün gittiği kuaförde eski sevgilisi Olga ile karşılaşıyor… Oldukça girişken bir tip olan Alexey, bir anda kadının hayatına sızıyor. Olga on yaşındaki oğlu ile yaşamaktadır. Alexey çocuğun kendisinden olma ihtimalini aklına getiriyor. Sorumluluklarından kaçmayı bir alışkanlık haline getiren Alexey, tayinini Kiev’e aldırıyor. Ama tam o sırada santraldeki patlama gerçekleşiyor. Kişiliğiyle yüzleşmek zorunda kalan kahramanımız artık büyümesi gerektiğini, sorumluluk almanın vakti geldiğini fark ediyor. Hem sevdiği kadına hem de ülkesine karşı sorumluluklarını yerine getirerek “erkek” oluyor.

Nisan ayında Rusya’da vizyona giren, sonra birkaç ülkede daha gösterildikten sonra online platformda yer alan yapım, erkekliğin yeniden inşası üzerine kurulu bir ana akım anlatısı aslında. Bunun için de sorumluluk almak ve kahramanlık yapmak gerekiyor. Film, felaketin nedenleriyle ve olası sonuçlarıyla çok fazla ilgilenmiyor. Tahliye için 60 derecelik suya girmek ve vanayı açmak üzere riskli bir göreve talip olan Alexey, suya girmeden önce Mühendis Valera’ya soruyor “Artık kimse duyamaz gerçekten kazanın sebebi neydi?” Valera “Ne önemi var ki” diye cevap veriyor. Oysa dizi temel olarak kazanın nedenleri ve sonuçları üzerine inşa ediyordu yapısını. Burada ise başta Alexey olmak üzere bir grup insanın fedakarlıklarına odaklanıyor daha çok. 

Dizi de sorumluluk da kahramanlık da çoğul anlamlar ifade ediyordu. Kazanın sorumluluğu o gün santralda görevli olanlardan başlayarak ülkenin yöneticilere kadar uzatılırken, sonuçlarını hafifletmek için yapılan fedakarlıklar ilk müdahale yapan itfaiyecilerden başlayarak her aşamadaki Sovyet halklarına atfediliyordu. Haliyle “Çernobil 1986”, kahramanlık vasıflarını Alexey üzerinde toplarken sorumluluk kısmına girmemeyi tercih ediyor. Öte yandan filmde rejime dair de bir yok sayma söz konusu. Üst düzey bir parti görevlisi ve bir albay dışında sivil ve üniformalı rejim unsurları temsil edilmiyor yapımda. Ki her iki karakter de halka ve dünyaya karşı sorumluluk sahibi olarak resmediliyor. Kendi adıma bunun politik bir tercih olduğunu, ‘Sorumluları saklama’ refleksiyle yapıldığını düşünmüyorum. Kanımca anlatı tercihinin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkıyor bu durum. Odağı kahramandan ve onun hikayesinden saptırmamak için dallanıp budaklandırılmıyor hikaye. Tıpkı ana akım ‘kötü’ Hollywood felaket filmlerinin girişindeki üç satırlık yazı/ sözler gibi… “Nükleer savaştan sonra insanlık yeni bir karanlık çağa girdi” ya da “İklim değişikliğiyle birlikte dünyanın yüzde 90’ı sular altında kaldı…” diye başlayan anlatılar sorumlulara hiç değinmez çünkü… Bu anlatıları yaratanların çoğu da Mühendis Valera gibi düşünüyorlar “Ne önemi var ki” siz kahramanı takip edin!

Her halinden kendisini pek beğendiği belli olan Danila Kozlovskiy, Alexey rolünün altından kalkıyor ama “Daima Lilya” filmiyle tanıdığımız Oksana Akinshina, kısıtlı zamanını ustaca kullanıyor açıkçası. “Çernobil 1986”, bu felaket üzerinden bir Hollywood anlatısı inşa etmeye çalışırken hayli zayıf bir film haline geliyor. Su altı çekimlerinde yaratılan gerilim atmosferindeki ustalığı bir yana bırakırsak tanıdık Netflix estetiğini aşamayan (Onun için çekilmese bile) bir film maalesef.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...