17 Temmuz 2021 00:20

Hâlâ sessiz ve derinden!

Fotoğraf: "Sessiz Bir Yer” filminden bir sahne 

Paylaş

Zaman ilerledikçe, sinemada yeni ve orijinal hikaye bulma zorluğu da giderek artıyor. Nihayetinde gök kubbe altında söylenmedik söz yok gibi. Hal böyle olunca, o sözün nasıl söyleneceği, başka hangi sözlerle harman edileceği önem kazanıyor. Biçimsel arayışlar daha fazla öne çıkıyor. 2018 tarihli “Sessiz Bir Yer” (A Quiet Place) hem kendisinden önceki birikime saygı duruşunda bulunup onu kullanmaktan imtina etmeyen hem de biçimsel olarak yeni bir estetik arayışına soyunan bir yapım olarak dikkat çekmiş ve övgüler almıştı.

Tabii mesele uzaylılar ve yaratıklar olunca, akla ilk olarak ‘Yaratık’ filmi geliyor. Ama “Dünyalar Savaşı”ndan, Jurasic Park’a kadar uzanan bir aralıkta birçok filmin ruhunun içine sindiği bir yapımdı “Sessiz Bir Yer”. John Krasinski’nin senaryo ekibinde de yer alıp yönettiği yapım da bir uzaylı istilasını anlatıyordu. Kraninski’nin eşi Emily Blunt ile başrolü paylaştığı film, yaratıklar tarafından dünyanın istila edilişinin 89’uncu gününde başlıyordu. Üç çocuklu bir aile çıplak ayakla dolaştıkları bir marketten malzemeler alıyordu. Ancak bu açılış bölümünün finalinde çocuklardan birisi artık aralarında olmuyordu. Yaratıkların, kör ve sese duyarlı olduklarını anlıyorduk. Ama sesi takip ettiklerinde de ölümcül hale geliyorlardı. Bu trajik hadisenin ardından 1 yıl sonraya atlayan hikayede, yeni yaşama adapte olmuş ama başka sorunlarla boğuşan bir aile çıkarıyordu karşımıza. Evelyn hamiledir ve doğuma çok az kalmıştır. Lee aileyi korumak için tehdit karşısında tam bir kabulleniş içindedir. Çocuklar Regan ve Marcus ise çocukluktan ilk gençliğe geçişin arifesindedir. Nihayetinde babasının düzene uyalım çırpınışları sonuç vermiyor ve Regan’ın onun otoritesini sorgulayan tutumları ailenin geri kalanı için bir çıkış yolu buluyordu.

İşte “Sessiz Bir Yer 2” bu çıkış yolunun tüm insanlığın kurtuluşunun kapısını aralayıp aralayamayacağına dair bir hikaye üzerine inşa edilmiş. Ancak görsel olarak talihsiz bir başlangıç yapıyor kanımca. Çünkü film, ilkinin bittiği noktada başlıyor. Fakat Regan ve Marcus’u canlandıran Millicent Simmonds ve Noah Jupe ikilisi aradan geçen yıllarda hayli boy atıp serpilmişler. Dolayısıyla ilk filmin bittiği noktadaki fiziksel görünümlerinin çok uzağındalar. Öte yandan ikinci film, hikaye olarak birincinin üzerine yeni bir şey inşa etmekten uzak kalıyor maalesef. Babanın kaybını yarattığı boşluğu doldurmak için, bizi uzaylı istilasının başladığı ilk güne götüren açılış sahnesinde tanıştığımız Emmett (Cillian Murphy) hikayeye dahil oluyor. Bu bölüm daha çok Regan’ın yetişkinliğe adım atması, cesaretini kanıtlaması süreci olarak işliyor aslında. Ama bunu gerçekleştirebilmesi için bir baba figürünün desteğine ihtiyacı var. Bu boşluk Emmett tarafından dolduruluyor.

Duyma engelli Regan’ın, ilk filmde tesadüfen keşfettiği canavarları paralize eden tiz sesi, durmadan aynı şarkıyı çalan bir radyo istasyonuna giderek herkese ulaştırma planına Evelyn karşı çıkıyor tabii ki. Ama o büyümek için çatışmak gerektiğini bilen bir genç olarak kendi başına yola çıkıyor Regan. Evelyn’in ısrarıyla peşinden giden ve tabii ki eşini, çocuğunu kaybettiği için hayattan umudunu kesmiş Emmett için de bir amaç hasıl oluyor böylece. İkinci filmin temel sıkıntısı bir sonraki sahnenin, gelişmenin kolayca tahmin edilebilir olması. Bu da korku gelirim türündeki sürpriz ögesini tamamen ortadan kaldıran, işin heyecanını azaltan bir hale büründürüyor filmi. Hikayede sürpriz unsuru ortadan kalkınca bütün gerilim yükü, zaman zaman istismara varan “Yaratığa kurban gidecekler mi” sorusunun üzerine yıkılıyor. Küçük bebeğin hayatının film boyunca hem canavarlar hem Marcus’un dikkatsizlikleri nedeniyle risk altında tutulması, bir noktadan sonra seyircinin hislerini istismara geriyor kanımca.

Onun dışında ilk filmde yaratıklar üzerinden inşa edilen gerilimin, burada da işe yaradığını ve türün sevenlerini tatmin edeceğini belirtelim. Ama kanımca, ilk filmin yarattığı etkinin ardından üzerine fazla düşünülmemiş bir devam filmi var karşımızda. İlkinin hikaye döngüsünü tekrar eden, görsel dünyasının üzerine fazla bir şey koymayan bir yapı söz konusu. Tek ilerleme Regan’ın büyüme süreci. Ama filmin pandemi koşullarında bile dünya çapında şu an itibarıyla 280 milyon dolar hasılat elde edip ilk filmin başarısına yaklaştığı düşünüldüğünde bir üçüncünün geleceğini öngörmek mümkün. Ki final de yine ucu açık bitiyor.

“Sessiz Bir Yer 2”, ilk filmi beğenenler için tatmin edici olacaktır. Ama daha fazlasını beklemek hayal kırıklığına neden olabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa