10 Temmuz 2021 00:35

Dünden sonra, yarından önce…

The Tomorrow War

Görsel: Amazon Prime

Paylaş

Yaz sezonuyla birlikte yalnızca sinema salonlarında değil, dijital platformlarda hareketlenme var. Bunlardan birisi de nasıl bir bilim kurgu evreni kuracağı ve bunu aksiyona dönüştürme becerisi merak edilen “Yarının Savaşı” (The Tomorrow War). Amazon Prime’da gösterilmeye başlanan bu büyük bütçeli yapım, bilim kurgunun kilometre taşı sayılabilecek filmlerin fikirlerinden harman edilmiş bir bulamaç olmanın ötesine pek geçemiyor maalesef.

Film bir grup insanın gökyüzünden hızla aşağıya doğru düştüğü anla açılıyor. Bu kontrolsüz düşüş sırasında birçoğu ölürken, esas oğlan olduğunu anladığımız karakterimiz havuza düşüyor ve kurtuluyor. Onun havuzdan çıktığı anda arka fondaki kıyameti çok daha net görüyoruz ve medeniyetin çökmekte olduğunu anlıyoruz.

Ve bir anda 28 yıl önceye gidiyoruz. 2022 yılının aralık ayındayız. Kahramanımız Dan, sıradan bir Amerikalı baba olarak banliyödeki evine gitmektedir, elinde içkiler vardır ve telefonda iş görüşmesi yapıyordur. Geçmişte parlak bir kariyeri olduğunu ama şimdilerde bir lisede öğretmenlik yaptığını anlıyoruz. Evine girer, parti vardır. İşin ilginci televizyonda ise Katar’da düzenlenecek dünya kupasının final maçı açıktır (Takımlardan birisi Brezilya galiba). Amerikalıların futbola olan bu ilgisine gözümüz yaşaracakken, stadın ortasında bir ışık huzmesi oluşur, içinden bir grup asker çıkar ve insanlığa çağrı yapar. Gelecekte, uzaylılarla kanlı bir savaşa girilmiştir, insan soyu tükenme tehdidi altındadır ve bugünün insanlarından yardım istenmektedir. Gelecek ile bugün arasında açılan bir köprü sayesinde uygun olanlar, askeri eğitimden geçirilip geleceğe gönderilmekte ve ‘yarının savaşı’nda insanoğlunun geleceğini kurtarma görevine girişmektedir.

Bir süre sonra Dan’e de sefer görev emri çıkar. Karısını ve çok sevdiği kızını geride bırakarak geleceğe gider. Sonra tekrar açılıştaki sahneye döneriz. Dan ve birlikte gittikleri elemanlar, bir hafta orada kalacak ve insanoğlunun savaşı kaybettiğine tanıklık edecektir. Fakat Dan’in gelecekte karşısına çıkan sürpriz bir isimle geliştirdiği kür, insanlığın kurtuluşu olabilir. Haliyle gelecekten bugüne dönüldüğünde, savaşı hiç başlatmayacak bir çare arayışına girişir karakterimiz.

“Yarının Savaşı” yukarıdaki özetten bile anlaşılacağı üzere bilim kurgu/ aksiyon sinemasının temel taşı olan filmlerin birçoğundan esinler taşıyor. Zamanda ileri geri gidebilme buluşuyla “Geleceğe Dönüş”ü, gelecekteki kıyameti önlemek için bugün bir şeyler yapma temasıyla “Terminatör”ü, ezik babanın kendini yeniden inşa etme ve pusuda bekleyen düşman hikayesiyle “Dünyalar Savaşı”nı, uzaylıların formuyla “Yaratık”ı, istila etme biçimleriyle “Dünya Savaşı Z”yi bir çırpıda sayabiliriz. Bütün bu bilinenlerin üzerine Hollywood’un temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu baba-oğul gerilimi, baba- kız sevgisi de eklenince çerçeve tamamlanıyor.

Bütün bunlara bakıp ‘Ne var ki bunda’ denilebilir. Nihayetinde bir Amerikan filmi ne bekliyoruz ki? Beklediğimiz şey bütün bu karmaşadan bir uyum çıkarabilme mahareti tabii ki. 2017 tarihli “Lego Batman Filmi” ile dikkat çeken Chris McKay’in Zach Dean’in senaryosundan çektiği yapım, bulamaç olmaktan öteye gedemiyor maalesef. Kimi sahneleri çok iyi çekilmiş olsa bile filmin bütününden iyi bir aksiyon filmi hissi almak da nasip olmuyor. Gelecekteki tehdidin büyüklüğüne dair finaldeki keşfin de yeterince etkili olduğunu söylemek zor. Üstelik insanlığın sonunu getirecek bir tehdidin nedenlerine bakarken, bir noktada çözüleceğini bildiğimiz baba-oğul çatışmasının olabilecek en sığ haliyle hikayeye katılması da cabası.

Parlak bir fikrin, iyi bir hikayeye dönüşememiş hali bu biçimiyle film. Ama kendisini izletmeyi başarıyor bir taraftan da. Evde biraz vakit öldürmek için kendinize meşgale arıyorsanız, 140 dakikanızın katili olabilecek bir film “Yarının Savaşı”.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...