21 Haziran 2021 00:55

Batı emperyalizminin bölge gücü olmak için tavizde sınır yok!

Erdoğan açıklama yaptı

Fotoğraf: Dursun Aydemir/AA

Paylaş

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, 18 Haziran günü Beyaz Saray muhabirleri ile yaptığı telefon brifinginde, Türkiye’nin ABD çekildikten sonra da Afganistan’da kalmasıyla ilgili olarak, “Türkiye’nin Kabil Hamid Karzai Havalimanının güvenliğinin sağlanmasında öncü rol oynaması konusunda mutabakata varıldı. Şimdi bunu nasıl uygulayacağımız konusunda çalışıyoruz. Türklerin bu rolün altından kalkabileceğine güveniyoruz” dedi.

Kabil Havalimanının güvenliğinin sağlanması konusu, Biden-Erdoğan görüşmesinde, Erdoğan tarafından ABD’ye sunulan bir jest olarak yorumlanmıştı.

Biden’la görüşmesinin sonrasında gazetecilerin karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Afganistan konusundaki düşüncelerimizi çok açık net olarak sayın Biden’a ifade ettim. Eğer Afganistan’dan çıkmamız istenmiyorsa diplomatik, lojistik, bunun yanında mali konularda Amerika’nın bize vereceği destek büyük önem arz ediyor” diyerek, Türkiye’nin Afganistan’da kalma isteğini ve bunun için ABD’den nasıl bir destek istediğini de açıkça ifade etmişti.

EMPERYALİZMİN ‘İLERİ KARAKOLU’ OLMAK İÇİN BU HEVES NİYE?

Bu açıklamasında Erdoğan, “Taliban gerçeğini de bir yana koymak mümkün değil” diyerek, Taliban’la yakınlaşma ve Afganistan’ın geleceğini Taliban’la belirleme amacını da ortaya koymuştu.

Herhalde iki ülke arasındaki görüşmelerde, karşı taraftan bir istek gelmeden böylesi çok önemli bir konunun gümüş tepsi içinde sunulması ulus devletler çağında pek görülmüş bir taviz biçimi değildir. Hele de kalınmak istenen ülke, 20 yıldır ABD ve NATO’nun (onlarca ülkenin) desteği ile savaş yürüttüğü ve artık “Yapılacak bir şey kalmadı” diye, savaşı kaybettiklerini kabul ederek ayrılmak istedikleri Afganistan olunca Erdoğan’ın, “Kabil Havalimanının güvenliği” için orada kalmak istemesinin anlaşılması zorlaşmaktadır.

Burada ilginç noktalardan birisi ise, Erdoğan’ın BM ya da NATO değil de sadece ABD’nin desteğini istemesidir. Bu da aklın ve diplomasinin kuralları içinde Erdoğan’ın isteğinin anlaşılmasını daha da zorlaştırmaktadır.

Hele de Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de girdiği bataklıktan nasıl çıkılacağının gündemin sıcak maddesi haline geldiği bir dönemde Afganistan gibi yüzyılı aşkın bir zamandan beri adım atanı içine çeken “bataklıkta”, Batı emperyalizminin hesabına “ileri karakol görevi”ne talip olmak, “Deliğine sığmayan akılsız tilkinin kuyruğuna bir de çalı bağlaması” gibi görünmektedir!

‘AFGANİSTAN GÖREVİ’ ABD UĞRUNA TÜRKİYE’NİN ATEŞE ATILMASIDIR

Olup biteni anlamanın yolu ise, Erdoğan’ın son 10 yılda izlediği yeni Osmanlıcı, yayılmacı dış politikanın kendisini kuşatıp elini ayağını bağlamış olmasıdır. Çünkü Erdoğan iktidarının izlediği dış politika onu, Batı emperyalizmi ile uzlaşmaktan başka çaresinin kalmadığını açıkça gördüğü, bir çizgiye getirmiştir.

Bunu sadece Erdoğan değil Biden da görmüştür. Nitekim AB’nin mart zirvesine Biden, “Erdoğan her tavizi vermeye hazır” mesajı göndererek, 24 Nisan konuşmasında “Ermeni Soykırımı” diyerek Erdoğan’ın “Taviz sınırını test etmiş”tir!

Ama bu sınırın Erdoğan’ı “Afganistan görevi” talebine kadar götürmesi Biden’ı da şaşırtmış olmalıdır!

Toplam açısından bakıldığında Erdoğan’ın, Biden’a gümüş tepsi içinde sunduğu, “Afganistan görevi” talebi ile; iktidarının Batı emperyalizminin bölge stratejisiyle hiçbir sorununun olmadığı (Olanların da konuşarak çözülecek sorunlar olduğu), Batı emperyalizminin çıkarları uğruna kendisini ateşe atmaktan çekinmediğini göstermek istemiştir. Dahası böylece Erdoğan, cihatist radikal grupların dilinden kendisinin anladığını, onların zapturapt altına alınması ve gerektiğinde Batı emperyalizminin çıkarları için kullanılmasında Türkiye’nin rolünün vazgeçilmez olduğunu söylemek istemiştir.

Bu, Türkiye’nin 2005’te kendisine BOP ile verilen Batı emperyalizminin “bölgesel gücü” ve “model ülkesi” olma rolüne, bugünün koşullarında hazır olduğunu söylemektir.

‘AFGANİSTAN GÖREVİ’ ‘HAVALİMANI GÜVENLİĞİ’NİN ÇOK ÖTESİNDEDİR

Gelinen yerde ABD ve onunla 20 yıl önce Afganistan’a gelenler Afganistan’ı terk ederken ABD ile Türkiye, Kabil Havalimanının güvenliği ve işletmesinin Türkiye tarafından yapılması için mutabakata varmıştır.

İlk bakışta bu mutabakat için, “Bunda abartacak ne var. Altı üstü bir havalimanının güvenliği ve işletilmesi” denebilir.

Ancak içinden geçilen dönemin koşulları dikkate alındığında Türkiye’nin “Afganistan görevi”nin Kabil Havalimanıyla sınırlı kalamayacağı apaçıktır. Hele de Afganistan’da geleceği belirleyecek güç olduğu herkesçe kabul edilen Taliban’ın, “ABD ile gelen Türkiye ABD ile Afganistan’ı terk etmelidir” dediği dikkate alındığında, Türkiye’nin Taliban’a rağmen Afganistan’da kalması demek, eninde sonunda Taliban’la savaşmayı göze alması demektir.

Erdoğan belki, Taliban’la görüşerek anlaşacağını, hatta “Afganistan’ın hamisi” olacağını hayal etmektedir ama bu hayalin Suriye’de ve Libya’da olduğu gibi Afganistan’da da hayal olacağı tartışmasızdır.

Bütün bunların da ötesinde Afganistan; ABD bölgeden askerlerini çekse bile bölgedeki egemenlik mücadelesinden vazgeçemeyecektir. Dahası Afganistan’ın bundan böyle ABD’nin Rusya’nın, Çin’in, İran’ın arasındaki mücadelenin düne göre bile daha keskinleşmiş bir sahası olacağı da herkesin bildiği bir gerçektir.

Bütün bu sorunlar, Erdoğan’ın Taliban’la anlaşarak bile aşamayacağı büyük sorunlardır. Erdoğan’ın “Ümmetin kurtarıcısı” rolü, ya da yeni Osmanlıcılığın Suriye, Libya Doğu Akdeniz ve Kafkasya’da elde edemediğini Afganistan’da elde etmesi de olanaklı görünmemektedir.

Kısacası “Afganistan görevi” ile Erdoğan ülkeyi yeni bir maceraya sürüklemektedir.

Umalım ki bu sefer muhalefet, “Afganistan görevi”ni “milli güvenlik” sorunu” olarak görüp Erdoğan’ın arkasında kuyruğa girmez!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...